Sevdalım

Sevdalım|1

Sevdalım|1

Desteklerinizi esirgemezseniz memnun olurum❤
.

"Asya! Kız Asya nerdesin?"

Asya, anasının bağırışlarını duyunca hızlıca minderin üzerindeki kağıtları topladı ve küçük el sandığının içine koydu. Minderden çiçekli fistanının eteğini avucunda toplayıp kalktı. "Geldim ana!" dediği gibi koşarak salondan çıktı. Bahçeye vardığında anası elinde çalı süpürgesiyle yerleri süpürüyordu. Kızını görünce belini tutarak doğruldu ve kavurucu güneşin yüzüne gelmesiyle gözlerini kısarak başındaki yemeninin uçlarını salladı rüzgar olsun diye. Başıyla arkasındaki iki güğümü işaret etti. "Boş boş oturacağına git de çeşmeye su getir. Isıtıp çocukları yıkayayım."

"Tamam ana." deyip terliklerini giydi ve yemenisini düzeltip güğümlerle ilerledi. İki eline aldığı güğümlerle bahçeden çıkarken anası bağırdı. "Kız sakın geç kalma daha yemek yapacaz."

"Tamam ana!" derken tahta bahçe kapısını kapadı. Mahallede top oynayan çocukları görünce kardeşini aradı gözlerini. "Len Memo, üstünü başını kirletme sakın. Anam kızıyor."

Memo gözlerini toptan ayırmadan ablasını, "He abla." diye yanıtladı. Asya yavaşça çeşmeye yürüdü. Kavurucu sıcak vardı tepede. Oflaya puflaya vardığı çeşmede arkadaşlarını görmesiyle yüzü güldü. Hızlıca gitti yanlarına. Melike elinde güğümüyle beklerken Asya'yı görmesiyle şakıdı. "Kız yüzünü gören cennetlik. Nerelerdesin?"

"N'apayım, babam huysuzlanıp durdu gene. Birkaç gündür salmadı başımı pencereden çıkarayım."

"Ne oldu da huysuzlandı?" dedi Filiz elindeki güğüme doldurduğu suyu kenara bırakıp Melike'ye yerini verirken. Asya omuzlarını kaldırmış bilmediğini belli etmişti. Babasını sorgulamayı çoktan bırakmıştı. Her zamanki hareketleriydi işte. Ama Melek güğümün ağzını çeşmeye yaslarken konuştu.

"Cevizci Haşmet'in oğlu yok mu? Fahrettin. O gelmiş kahveye geçmiş bizimkinin babasını karşısına kızına talibim demiş. Eh Fatih'in babası da oradaymış, birbirlerine girmişler. Babamdan duydum."

Filiz açık kalan ağzına elini yasladı. Asya'nın da ondan farkı yoktu. Şaşırmıştı. Filiz tükürdü boşluğa. "Tüh, utanmaz. Nişanlı kız istenir mi? İyi gebertmemişler onu orada."

"Yeminle ben de şaşırdım. Pısırık Fahrettin'in aşkı anca sözde sanıyordum. Gidip istemiş dangalak."

Melike'nin sözlerine kahkaha atan Filiz'e, Melike de eşlik etti. Gülen iki kıza baktı Asya ve dayanamayıp o da güldü. Fahrettin'in küçüklükten beri peşini bırakmadığını biliyordu ama pısırık diye anılan Fahrettin'in böyle bir hamle yapması şaşırtmıştı onu. Melike de güğümlerini doldurunca Asya geçti çeşme başına. Güğümün ağzını çeşmeye yaslayınca Melike konuştu.

"Nişanlı demişken, seninki ne zaman geliyor kız?"

Asya aklına getirdiği nişanlısının yüzüyle gülümsedi. "Eli kulağındadır. Son mektubunda bir ay sonra geleceğim demişti. Yarın öbürgün burada olur."

"Özlemişsinizdir birbirinizi. En son geçen yaz görüştünüz." deyince Filiz, Asya daha geniş gülümsedi. Özlemez miydi hiç? Öyle özlemişti ki içi içine sığmaz olmuştu. Nişanlısını en son geçen yaz görmüştü ve şimdi yaz olmuştu bile. Yani bir yıldır görememişti yüzünü. Emindi, o da kendisini özlemişti.

"Özlemez mi? Yandı özleminden." dedi Melike, Filiz'in omzunu gülerek dürterken. "Fatih'im diye inim inim inlemediği kaldı bir."

"Sus, yalan söyleme. Çarpılırsın." diye kızdı Asya. Filiz atladı bu defa. "En çok neyini özledin Asya?"