five: yoo kihyun

137 27 45
                                    

Kihyun, Yoongiden almış olduğu ama bir türlü ne açtığı nede evden çıkarabildiği dosyaları sonunda Shownu'nun çekmecesine koydu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kihyun, Yoongiden almış olduğu ama bir türlü ne açtığı nede evden çıkarabildiği dosyaları sonunda Shownu'nun çekmecesine koydu. Herkes evindeydi. Herkes dediği zaten üç kişi kalmışlardı. Shownu, Chankyun ve kendisi, diğer tüm arkadaşlarını kaybetmiştiler.

Kihyun anlam veremiyordu, düşmanları değildi, dostları değildi. Kimdi bunu yapanlar ve ne gibi bir derdi vardı onlarla. Dolaptan bir içki şişesi ve birde bardak aldı. Biraz kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı çünkü aklı yerinden oldukça ve düşündükçe kendini kötü hissediyor kalbi acıyordu.

Minhyuk sürekli olarak Kihyun'a sataşırdı, hep dalaşırlardı ama arlarında farklı bir bağ vardı. Kimseye anlatamadıklarını gelir birbirlerine anlatırlardı. Evet hepsi kardeş gibiydi ama Minhyuk farklıydı işte. Şaklabanlığıyla, şebekliğiyle, sevimli halleriyle ve her daim yeni fikirler üreten zekasıyla. Her zaman grubun neşesini yükseltirdi. Yaşanan onca ölümün ardından bile Minhyuk hala onları güler yüzlü ve mutlu tutmak için uğraşırdı ama her gece ağlardı, kimseye çaktırmadan, gizlice.

Hepsini gerçekleştirmek istedikleri bir sürü hayalleri vardı ama hiçbirini gerçekleştirememişlerdi, başarmak istedikleri şeyler, mutlu etmek istedikleri insanlar ve aileleri vardı. Onların arkasından perişan olan birileri.Belki canları alan tanrı olsaydı bu kadarda üzülmezlerdi, demekki bunları başarmak kaderinde yok derlerdi ama hayır yapabilirlerdi eğer birileri onların canlarını almasaydı. Bunları düşünmek Kihyun'un kalbini dahada acıttı.

İkinci şişeyi devirdi ve eline üçüncü şişeyi aldığında daha fazla burda durmak istemeyip dışarı çıktı. Biraz dolanacaktı, biraz içecekti ve belki yalnız kalırsa biraz ağlayacaktı ama bilmiyorduki asla yalnız kalamayacaktı, onu hep bir kaç adım arkasında takip edecek olan iki kişi vardı. Kihyun'un hep gülümseyip sevdiği iki kişi, onu öldürecek iki kişi.

Sahil kenarına yaklaşarak bir banka oturdu, hava yavaşça kararırken insanlarda yavaş yavaş evlerine gidiyorlardı. Kihyun ise içiyordu, daha fazla kalbinin acısını hissetmemek için ama inadına dahada büyüyordu acı. Neden"dedi, neden ben değilde kardeşlerim öldü. Bunu çok düşünmüştü aslına ama hala bir neden bulamamıştı sadece dedikleri ve düşündükleriyle kalmıştı öylece ve galiba asla bulamayacaktı.

Önündeki dalgalı denize baktı, Kihyun yüzme bilmiyordu ve her yaz tatile gittiklerinde suyun dizlerine geldiği hizaya kadar girip geri çıkıyordu, çocuklar onunla dalga geçsede alınmıyordu çünkü Kihyun hiç yüzme öğrenmek için çabalamamıştı ve asla deniz korkusunu atlatmayada çalışmamıştı.

Kihyun'un babası o dokuz yaşındayken karşısında boğularak ölmüştü ve Kihyun o zamandan beri denizi sevmezdi ama ne zaman üzülse bir deniz kenarına gider ve her şeyi o denize anlatırdı çünkü cesedi o sudan asla çıkarılamayan babasının onu dinlediğini düşünürdü, çocukça bir düşünceydi belki ama Kihyun zaten bu alışkanlığı çocukken edindiği için asla saçma olduğunu düşünmüyordu.

İnsanlar azaldıkça Kihyun yerinden kalktı ve elindeki bitmiş son şişeyide yanındaki çöp kovasına fırlatıp denizin tam kenarında doğru ilerleyip korkuluklara yaslandı.

"Bak baba yine geldim..." diye mırıldandı sessizce "eskiden Minhyuk ile konuşurdum hep sana daha az gelirdim ama artık oda yok, sen yokluğunu onunla konuşurdum ve galiba onun yokluğunuda seninle konuşacağım" dediğinde gözünden bir damla yaş aktı. Kihyun'un hayatı boyunca korktuğu şeyler hep başına gelenlerdi. Deniz ve sevdiklerini kaybetmek. Sevdiklerini hep kaybederdi ama deniz...

"Onu öldürenleri bulamıyorum, birileri arkadaşlarıma zarar veriyor ama ben bulamıyorum baba, ne yapacağım şimdi?" diye sordu güçsüzce.

"Korkma..." dedi arkasındaki kalın bir ses ve gülümsedi. "...sende onların yanına gideceksin" diye tamamladı ince olan bir diğer ses.

Kihyun arkasını döndüğü anda şaşkınlıkla kalakaldı. "Ama siz?" dediğinde ikiside gülümsemişti.

"Siz ikiniz ne alaka?" diye şaşkınca ilk onlara sonra kenetli ellerine baktı. Kalın sesli olan kenetli olan ellerini ayırarak Kihyun'a yaklaştı.

"Babanın ve arkadaşlarının yanına gitme vaktin geldi Kihyun" diye gülümseyerek elindeki taşla Kihyun'un kafasına vurup onu ittirerek karanlığa doğru geriledi. Kihyun taş ile vurulan yeri tutarken hem sarhoşluğun hemde kafasındaki acının verdiği dengesizlikle geri geri ilerledi ve ince sesli olanın onu göğüsenden ittirip kaçmasıyla suya gömüldü.

Karanlıkta saklanarak beklediler, onu kurtulamayacağını emin olduklarında ise gülümseyerek el ele orda. ayrıldılar. Planları tıkır tıkır işliyordu ve az kalmıştı herkes bitince burda gideceklerdi, sadece verdikleri intikam sözünü tamamlamaları lazımdı.

 Planları tıkır tıkır işliyordu ve az kalmıştı herkes bitince burda gideceklerdi, sadece verdikleri intikam sözünü tamamlamaları lazımdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Six Death ➳ monsta x ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin