blue orangeade -8-

519 51 37
                                    

medya : nothing but thieves - you know me too well

iyi okumalar

yeonjun

Bu çocuk benden ne istiyordu, cidden anlamıyordum.

Peşimi bırakmaması yetmezmiş gibi, bir de zorunlu yaptırdığı şeylerin yanına vicdanımla oynayarak yaptırdığı şeyleri ekliyordu şimdi de. Neden ben, diye düşünmeden edemiyordum; çünkü sahi, Beomgyu varken, neden bendim onun bu aptal davranışlarına kurban giden? Benimle oynuyor olmasını anlıyordum, sonuçta bir bendim onun canına batan, onu kabul etmeden ona kötü davranan. Ama, biraz ileriye kaçmıyor muydu? Tuhaf bir şekilde gerçekten de benden bir istediği olduğunu düşünüyordum, çünkü, Choi Soobin beni katiyen rahat bırakmıyordu. Sanırım, Beomgyu'yla ilgili verdiği o sözden sonra, yeni oyuncaklar arıyordu.

Oflayarak açık gardırobuma tiksinti dolu bir bakış attım. Soobin, sanki mankeni olmam yetmezmiş gibi, aynı zamanda boyaları ve tuvali de onunla birlikte seçmem için beni itinayla kandırmıştı. Saat şu anda biri çeyrek geçiyordu, ve benim ikide Hotpie Cafe'de olmam, ardından da şeytanın dünyaya düşen gölgesi olan Soobin'i benim her zaman gittiğim o sanat dükkanına götürmem gerekiyordu. Üşendirici, soğuk ve Soobin dolu bir aktiviteydi, yani güzel olan hiçbir tarafı yoktu. Soobin, çoktan sinir dolu olan benliğimi daha da sinirlendiriyor, beni agresif ve paylaşımcı olmayan bir çocuk gibi gösteriyordu.

Zaten öyle değil misin, Yeonjun?

Kafamda yankılanan sesin desibeli çok düşük olsa da, etkisi öylesine yüksekti ki yüzümü buruşturdum. Evet, kendimle kavga etmem gerekti, evet, gerçeklerin yüzüme vurulması gerekti, ama eğer ki onu şu anda yaparsam, Soobin'in yanına kıpkırmızı ve şiş gözlerle gideceğimi biliyordum ve Soobin, beni o halde görmesini isteyeceğim en son kişi bile değildi. Ondan dolayı, hafif bulanmaya başlamış aklımı yine kendisine getirmek amacıyla kafamı sertçe sağa sola salladım, ardından da sağ yanağımı çok yumuşak bir şekilde çimdikledim. Bu gibi birçok uğraşın sonunda, biraz da olsa kendime gelmiş gibiydim.

İyice kendime gelmeye başladığımda, artık zamanı olduğunu düşünerek elimi gözlerimi kısaraktan gardırobuma attım, ve istemim dışında olarak hareketlerim en sevdiğim kıyafetlerimin olduğu kısma yöneldi. Özenmeme çok gerek yoktu, hatta hiç gerek yoktu ama işte, vicdanım kesinlikle paçavra bir halde dışarı çıkmama el vermezdi. Olayın Soobin'le hiçbir alakası yoktu. Ona, kendimi güzel göstermek için hiçbir sebebim yoktu zaten yahu.

Pekâlâ, o son yaşanan olaydan sonra ona birazcık da olsa, kendimi göstermek istemiyor değildim. Ama bu kesinlikle hiçbir şeyi kanıtlamazdı. Kesinlikle.

Elimin hâlâ sabırla dolaştığı pantolonlarımın bulunduğu kısımdan, siyah bir kotu kavrayarak kendime doğru çektim, ve hiç vakit kaybetmeden giymeye başladım. Neredeyse yarım saattir sadece iç çamaşırı ve siyah çorapla dolaştığım için bu çok da büyük bir problem değildi zaten.

Dar kot bacaklarımdan tamamen geçtiğinde, zaten tam önümde duran beyaz düz tişörtü de almış, ve başımdan aşağı geçirmiştim. Ardından tişörtü kotumun içerisine sokmuş, ve kotu daha da yukarıya çekmiştim. Tişört konusundaki bu acelem hemen kemer takmak istediğimden dolayıydı, çünkü son zamanlarda çok fazla kilo kaybetmiştim ve kotumun belimde durmasını sağlamak zorlaşıyordu. Bu düşünceyle, kemerlerin bulunduğu kısımda duran kahverengi kemeri de kotumun kemer boşluklarından geçirmiş, ardından da iyice sıkmıştım. Neyse ki bu kemerde yeterince çok delik vardı, çünkü cidden o kadar çok zayıflamıştım ki kemerlerimin çoğuna delik açmak zorunda kalıyordum.

Kemer faslı bittiğinde, burun kemiğimi sıkarak bir süre daha dolaba baktım. Aklım, 'kot ceket mi yoksa kumaş ceket mi?' adlı bir ikilem arasında öylesine sıkışmıştı ki, ne yapacağımı bilemiyordum. Çünkü kıyafet önemliydi, ilk izlenimi belirlerdi ve benim Soobin'e 'öyleymişim gibi' olarak gözükmek istemediğim çok şey vardı. Eğer ki kot ceket giyersem, muhtemelen normal bir arkadaşımla buluşuyormuşum da bitirelim gitsin havasındaymışım gibi duracaktı. Ama eğer ki kumaş ceket giyersem, ortam gibi birçok şey resmi gözükecekti ve Soobin, muhtemelen çok gerilecekti.

blue orangeade | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin