Küçük olanın gözyaşları telefonun ekranına düşmeye devam ederken kendine gelmek amacıyla başını kaldırarak gökyüzüne baktı.Birini sevmek nasıl bu kadar zor olabilirdi?Okuduğu her kitapta birbirini seven kişiler ne olursa olsun kavuşurdu.Bu durumda kitaplar yalancı mıydı?Aşkın insanın karnında kelebekler uçmasını sağlayan bir duygu olduğunu zannederdi her zaman.Ancak o kalbinin birinin ellerinde can çekiştiğini hissediyordu.Gerçek aşk bu muydu?
Mutlu olması imkansız olan birine aşık olmuştu.Hwang Hyunjin ve o imkansızdı.Sahi bu duygular ne zaman baş göstermişti?Ablası ona Hyunjin'i gösterdiğinde mi?
Ya da ablası mutlulukla onlara Hyunjin ve kendisinin evleneceğini söylediğinde mi?
Gözlerini yumarken derin bir nefes aldı.
Ablasının fazla zamanı kalmadığını biliyordu.Bu nedenle Hyunjin'in onunla evlenmeyi kabul ettiğini ve en azından son günlerinde onun mutlu olmasını istediğini biliyordu.Hwang Hyunjin ablası için iyi bir dosttu sadece.Genç adam ona aşkla bakmıyor ya da dokunmuyordu.Ablası da bunun farkındaydı.Ancak bir kaç günlüğüne de olsa mutlu olmak istiyordu.Aldığı her bir nefese değsin istiyordu.
Ancak bu adil miydi?
Herkes bu denli acı çekerken aşk denen bu duyguyu hissetmesi ne kadar doğruydu?
Hafifçe esen rüzgar tenini okşarken belinde hissettiği kollarla derin bir nefes almış ve gözlerini aralamıştı.Hwang Hyunjin çenesini omzuna yaslarken acı içinde gözyaşlarının akmasına izin verdi.Bu esnada dudaklarını aralamıştı.
"Tek istediğim seninle uçmak."
Bu esnada siyah saçlı oğlan da ona eşlik etmişti.İkisi de aynı anda dudaklarını aralarken gözyaşlarının akmasına izin verdiler.
"Tek istediğim seninle birlikte düşmek."
Jeong-in başını büyük olanın göğsüne yasladı yavaşça.
"Bu yüzden ver bana her şeyini."
Hyunjin derin bir nefes alırken küçük olan konuşmaya devam etti.Büyük olan artık ona eşlik etmiyordu.
"İmkansız hissettiriyor."
Hyunjin başını Jeong-in boynuna gömerken dudaklarını araladı.Bu sefer susma sırası küçük olandaydı.
"İmkansız değil."
Küçük olan dudaklarını aralarken Hyunjin beyaz tene küçük bir öpücük bırakmıştı.
"İmkansız değil mi?"
Hyunjin başını küçük olanın boynundan çekerken Jeong-in başını ona doğru çevirmişti.İkisi aynı anda dudaklarını aralarken Hyunjin sağ kolunu küçük olanın bedeninden çekerek yanağına götürmüş ve okşamıştı.
"İmkansız olmadığını söyle."
Dudakları mühürlenmişcesine aynı kelimeleri söylemeye devam ederken siyah saçlı oğlan yüzünü küçük olanın yüzüne doğru yaklaştırmıştı.
"Kaderi en baştan nasıl yazabiliriz?"
"Nasıl söyleyebiliriz senin benim için yaratıldığını?"
"Hiçbir şey bizi ayıramaz."
"Çünkü aradığım kişi sensin."
"Bu senin ve benim elimde."
"Kimse söyleyemez bize ne yapacağımızı?"
"O halde neden yazmayalım ki kaderi en baştan?"
"Dünyayı kendimizin yapalım."
Büyük olan dudaklarını küçük olanın dudaklarına bastırırken gözlerini yumdu.Üst dudağı nazik bir şekilde küçük olanın alt dudağını öpmeye devam ederken iki eli de artık küçük olanın yüzündeydi.Jeong-in ellerini Hyunjin'in beline yerleştirirken yavaşça geri çekildi.Hyunjin'in hala kapalı olan gözlerine bakarak derin bir nefes alırken ablasının içeriden gelen sesiyle alt dudağını ısırmıştı.Genç kız Hyunjin'i hiçbir yerde bulamamış olmalıydı.Jeong-in Hyunjin ile olan temasını bozarken Hyunjin acı içinde gözlerini açtı.Bu esnada küçük olan akan gözyaşlarını umursamadan dudaklarını aralamıştı.
"Seni istediğimi biliyorsun."
"Bu saklamaya çalıştığım bir sır değil."
"Ama seninle olamam."
"Biz ayrılmaya mahkumuz."
"Ellerim bağlı."
Ardından büyük olana arkasını dönerek yürümeye başladı.
Onların hikayesi asla mutlu sona erişemeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rewrite The Stars [hyunin] √
Fanfiction"Herkes ne olacağımızı söylerken nasıl olur da kaderi en baştan yazarız?"