Güne başlamak için en kötü yöntem bir zili yüz kere çalmak olmalıydı çünkü şu an Jimin'in tek düşünebildiği şey buydu.
Gece koltukta uyuyakalmasından kaynaklı beli hatrı sayılır bir biçimde ağrırken kendi kendine söylenerek yattığı yerden kalkmayı akıl edebilmişti sonunda.
"Bok mu var sabahın bu saatinde..." Sinirli sesiyle kapıyı aralayan bedeninin görmeyi en son beklediği iki insan tam karşısında ona bakıyordu. "Dokyeom, Mingyu?" Yüzündeki bariz şaşkınlıkla sorduğunda cevabını alması da gecikmemişti. "Jimin?"
Daha sonra ikili birbirine dönerek aynı tonla sormuştu, "Mingyu?" "Dokyeom?" Jimin onların bu yersiz şakalarına alışmış bir halde kapıyı araladığında diğer ikisi de beklemeden içeri girip salona atmışlardı kendilerini.
"Sizin görevde olmanız gerekmiyor muydu?" Çoktan koltuklara kurulan ikilinin aksine Jimin önce banyoya uğramış, yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa geçip kahve yapmaya başlamıştı. "Aslında hayır, teknik olarak üç gün önce döndük ama tamamen arkadaş ortamına atılmadan önce biraz Jungkook ve annemlere zaman ayıralım dedik."
"Özlem giderebildiniz mi bari?" Dokyeom da açıklama yapan kardeşini onayladığında Jimin elindeki kahve tepsisiyle içeri adımlarken cevap vermeyi ihmal etmemişti.
Dokyeom aklına eve ilk adım attıkları an geldiğinde kahkaha atmaya başlamıştı bile. "Jungkook hayal gördüğünü sanıp ağlamaya başladı, kendine gelmek için tokat atınca daha çok canı yandı diye ağladı bu sefer de." Jimin ister istemez gözünün önüne gelen sahneyle gülerken Mingyu da kahvesini bırakıp onlara katılmıştı. "Anneme her sürpriz yaptığımızda bayılmanın eşiğine geliyor, bir dahakine önceden haber vermemiz lazım."
"Bunu daha yeni akıl edebilmen sizin hatanız, bir gün kadının başına bir şey gelecek diye korkuyorum." Jimin sanki kendi annesiymiş gibi içli içli konuştuğunda ensesinde vurmak adına ayaklanan Mingyu'ya anında sert bir bakış atarak tekrar yerine oturmasına sebebiyet vermişti.
"Senin işler nasıl gidiyor polis bey? Yok mu yeni bir aksiyon dolu çatışma anın falan?" Jimin ikisine de ters bir bakış attığında konuşmuştu, "Herhangi bir çatışma yok ama sizi her an rastgele yerlere kelepçeleyip kurşuna dizebilirim." elbette ikili buna gülmekle yetinmişti.
Dokyeom hâlâ dozunu alamamış olacak ki hâlâ arkadaşıyla uğraşıyordu. "Boy kısa olunca sinirler çabuk geriliyor tabii, seni anlıyor olabilmeyi diler miydim bir emin olamadım şu an." Jimin anında kaç numaralı olduğunu sayamadığı ters bakışını atarken Mingyu çalan telefonuna yanıt vermek adına odadan çıkmıştı.
"Gören de sevgilisi var sanacak, göte bak bir de gidip gizli saklı konuşuyor." Dokyeom ufak, belli belirsiz bir baş sallama ve oldukça geniş bir gülüşle karşılık verdiğinde Jimin kaşlarını çatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goodbye, my love! | jikook
Fanfickıvrak hatlarını saklayan eteği parçalamak, cenneti andırıyor bebeğim