2.BÖLÜM

45 3 0
                                    

Nefes nefese ormana daldığı sırada donup kaldı. Kan basıncı arttı, göz bebekleri büyüdü. Kahverengi gözleri kocaman açılmıştı. Şakaklarından aşağıya ter akmaya başlamıştı. Yavaşça yutkundu. Giray hayal görmeye başladığının farkına bile varamamıştı.

Bir lav denizinin ortasında, küçük bir kaya parçasının üstünde duruyordu. Her taraf çok sıcaktı ve zorlukla nefes alıyordu. Adım atacak yer yoktu. Ormana girdiğini bile çoktan unutan Giray buraya nasıl geldiğini düşünüyordu. Fakat hiçbir şey hatırlamıyordu. Sakince düşünürse belki mantıklı bir neden bulabilirdi.

Giray’ın ormana girdiğini fark edemeyen atlılar ormanın kenarından geçip gittiler. Giray’ı bir an önce bulamazlarsa hükümdara ne hesap vereceklerini düşünüyorlardı. İşlerinden olmakla kalmaz, zindana bile atılabilirlerdi. Giray ise bir ağacın yanı başında, başı ellerinin arasında sakin olmaya çalışıyordu.

Sabırsızlık içinde kafasını kaldırıp, etrafı incelemeye başladı. Yardım isteyeceği biri olabilirdi etrafta. Fakat ona uçsuz bucaksızmış gibi gelen lavların arasında, kendisine yardımcı olabilecek hiç bir şey görmüyordu. Birden gözüne lavların üstünde ilerleyen bir sal çarptı. Bu da nereden çıkmıştı ve yanmadan nasıl ilerliyordu? Sal çok yakınından geçerken Giray ani bir kararla sıçradı ve salın üstüne atladı. Az daha dengesini kaybedip düşüyordu. Kalbi hala hızla çarpıyordu.

Giray gizemli ormanın içinde, ağaçlara çarpmadan, sessizce ve yavaşça ilerliyordu. Bu halini gören birisi onu uyur gezer sanabilirdi. Ayakta uyuklar gibi bir hali vardı.

Ne kadar zaman lavların üstünde süzülmüştü, kendisi de bilmiyordu. Arada sırada oluşan lavdan dalgalar ise korkusunu daha da artırıyordu. Sanki lavlar onu içine almak ister gibiydi. Yaşadıklarının gerçek olmama ihtimalini aklına bile getirmemişti. Elini kızıl lavlara değdirme isteği geçti birden içinden. Fakat elinin yanmasından korktuğu için vazgeçti. Sonunda bindiği sal lav denizini aşıp kıyıya vurdu. Giray az da olsa rahatlayarak kıyıya atladı. Ayaklarının altında ezilen talaşların sesini duyunca irkildi. Kıyı, kum yerine talaşlarla kaplıydı. “Ne garip bir yer burası böyle?”diye geçirdi içinden. Giray yaşadıkların bir anlam veremiyordu. Düşüncelerini sadece kurtulmaya odaklamıştı. Mutlaka buradan çıkmanın bir yolu olmalıydı.

Talaşlar üzerinde çekinerek ilerlemeye başladı. Her an kötü bir şeyle karşılaşabilirdi. Uzaklarda gözüne tuhaf yapılar çarpıyordu. Ama bulunduğu yerden bunların ne olduğunu seçemiyordu. Oraya giderse belki bir şeyler bulabilirdi. Birkaç adım daha atmıştı ki ayakları talaşların içinde kayboldu. Adım attıkça daha da battığını fark etti.

Giray yürürken ormandaki küçük bataklığa saplanmıştı. Çırpınıp duruyor fakat çıkamıyordu. Beline kadar gömülmüştü şimdi.

Giray artık hem sinirlenmeye başlamıştı hem de o hırsla daha fazla çırpınmaya. Buradan bir an önce çıkmalıydı. Talaşların arasında ilerlemeye çalışırken eline bir sarmaşık geldi. Sarmaşık oldukça kalındı. Giray sarmaşığa tutunarak ilerlemeye başladı. Sarmaşığın sonunun nerede bittiğini bilmiyordu. Diğer ucu talaşların içindeydi. Biraz sonra talaşların üstünde duruyordu artık. Yere bıraktığı sarmaşık talaşların içinde kayboldu gitti. Buna şaşıran Giray dönüp geriye baktığında salın da yerinde olmadığını fark etti. Avuçlarının içi terlemişti. Huzursuzluğu giderek artarken hızlıca yürümeye, hatta bir süre sonra koşmaya başladı.

Hayal Diyarı ve Ölüm AğacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin