242 14 14
                                    


14 Nisan 1976
Roma

Ayı ve yıldızları gözlerinde resmeden sevgilim;

Senden ayrılmamın üzarinden bir saat içinde iki gün geçmiş olacak. Ama bu kadar süre bütün duyularımla seni özlemem için yetti de arttı bile. Merak etme, bencilce davranıp özlemimi satırlarca yazmadan evvel bir mektupta olması gereken şeylere yer vereceğim.

Nasılsın?

Umarım bahar kokan gülüşün hâlâ tazedir, hâlâ esiyordur rüzgârlarında . O esintiyi tekrar hissetmek için sabırsızlanıyorum. Tekrar bana ulaşana değin iyi bak ona.

Mari nasıl?

Benim varlığımdan kaynaklanan huysuzluğu dinmiştir eminim. Onu anlamadığımı söyleyemem. Bir kedi bile olsa seni onunla paylaşmak bana da ağır gelebiliyor bazen. Ama merak etme bu ufak ağırlığı kaldırabilirim. Çünkü o minik tüy yumağının da ailenin bir parçası olduğunu biliyorum. Bana alışacağına dair verdiğin temennilerin çabucak gerçekleşmesini umuyorum.

Işlerini sormuyorum bile... Çünkü sen hayatım boyunca tanıdığım en disiplinli iş adamısın. İşlerin yolunda olduğunu sana sormadan biliyorum.

Havalar umarım sevdiğin gibidir. Aslına bakarsan burada tam olarak sana göre. Bir gün mutlaka gelip görmelisin. Fazla uzak bir gün olmasın ama...

Daha şimdiden bir sonraki buluşmamızı planlıyorum. İster istemez oluyor bu. Kendime sudan bile olsa sebepler buluyorum. İlk dozu alındığında ikinciyi hemen isteten bir uyuşturucu gibi olman benim suçum değil. Ah sadece o sıcak ve tadını hâlâ damağımda tadabildiğim duyguları tekrar hissetmek istiyorum.

Küçük küçük kareler aklımda dolanıyor. Bana büyükannenden bahsedişin mesela. Bunu sana hatırlatmak istemiyorum ama bendeki etkisini bilmen gerek. Gözyaşların daha yanaklarına akamadan o cesur adımı atıp sana yaklaştığım için müteşekkirim. O kısacık mesafeyi fark edememiştim aslında. Ta ki senin yanağında ilk ıslak yolu oluşturan minik taneyi kendi yanağımda hissedene kadar. Sanki o ufacık damlaya kocaman ruhunu sığdırıp kazayla düşürdün de sen daha endişelenemeden ben yakaladım gibi... Bu belki de tüm hayatım boyunca en güçlü hissettiğim andı.

Biliyorum. Sana ilk baktığımda anladım. Minik bir gölet gibi göstersen de bir okyanussun sen. Ama öyle deli dalgalar değil seninki. İçin içn kavrulan ama dışarıya minicik bir ses bile vermeyen koca bir su kütlesi. Hayır, hayır her bakan ayan beyan göremez bunu. O kapıyı sen açtın bana.

Seninle yalnızca bir gündüz ve bir gece geçirebilmek hayatımda ilk defa işimden nefret etmeme neden oldu. Ama merak etme bu satırlarda patronundan sana gelen ani telefondan ya da benim boş vaktimi çalan evrak işlerimden bahsetmeyeceğim. Asıl bahsetmek istediğim bir rüya havuzunda yüzüyormuşum hissi veren tek yalnız dakikalarımız.

Sanatçı adamsın sen. Sanat senin ruhuna işlemiş ama sanki yetmemiş bu. Bedeninin her detayında ayrı bir renk her hareketinde ayrı bir çizik var. Minik detaylar topluluğu dağ gibi birikip koca bir sanat olan seni oluşturuyor. Bu yüzden tuvaline fırça darbelerini özenle,yavaşça konduran bir ressam gibi dokunmalıydım sana. Hani yürüyüşümüz sırasında uğradığımız müzedeki eserlere parmak uçlarını sürttüğün dakikalar gibi. Heyecan dolu ama naiflikten taviz vermeyen dokunuşları hak eden yıldız dolu bir bedendi karşımdaki.

Ellerim omuzlarına dokunduğunda ve sen ellerini belime sarıp hafifçe bana eğildiğinde... Bedenlerimiz temas etmiyordu bunlar dışında belki ama gözlerimiz içiyordu birbirini. Haşin hareketlerle dokunmak değildi bizimki, tek tek her hareye hakkı olanı vermekti. Bu yüzden benden habersiz çenenin altına hafifçe değen dudaklarımı olabildiğince yavaş geri çektim ve sonra aynı yavaşlıkla geri yasladım aynı noktaya. Sen belimdeki baş parmaklarını hareket ettirdiğinde ve gramofondan yayılan müzikle ortak bir ritim tutturduğunda, kapanan gözlerinin ardında aktı bütün hiçliğim. Zarif parmak uçlarının altında yok olmayı dilerken gür kirpiklerinin üzerinde, burnum saçlarına değerken nefeslendim. Oysaki emindim. Oraya yetişemeyeceğim kadar boy farkı vardı aramızda. Seni sevmem için mi hiç kıldın mesafeyi sevgilim?

Bu düşünce aklımdan geçtiğinde kokunu içmeyi bir kenara bırakabildim ve bu defa gür kirpiklerine hak ettiğini vermek üzere kullandım dudaklarımı. Ama bu sefer geri çekmedim. Göz kapaklarının ardındaki kürelerinin hareketlerini hissedene kadar tatmasına izin verdim dudaklarımın. Sonra bu yakınlık yetmedi. Sen öylece sanki sadece benim şefkatimi ister gibi dururken bir adım daha yaklaştım sana ve ellerimle boynun boyunca ensenin üstünde biten saç köklerine kadar okşadım. Bacaklarımız birbirine değiyordu şimdi. Minik bir gülüş peyda oldu dudaklarında. O gülüşe kaç kere öldüm kaç kere dirildim, sayamadım.

Parmak uçlarım saç diplerine değerken ütülü pantolon ve gömleklerine tezat her daim karman çorman olan koyu kestane kıvırcık saçlarına baktım bir süre. Seni öylece izlediğim için bana kızma sevgilim. Bu manzaradan kendimi koparabilmek ve karşımda nadideliğiyle beni hayrete düşüren güzelliğe dudaklarımı tekrar değdirebilme cesaretini gösterebilmek zordu benim için. Ama benliğimden öte bedenim yanıp tutuşuyordu. Ona istediğini verebilmek adına tam saç köklerinin alnınla birleştiği çizgiye kondurdum kelebekleri. Ve orada bekleyip nefes aldığımda... Beni mest eden bu kokuyu ömrüm boyunca her yere taşımak istedim. Kokunda kuş sesleri var sevgilim. Bunu biliyor muydun?

Dudaklarımı hiç çekmeden saçların boyunca gezdirerek omzuma yatırdım başını. Öylesine güzel teslim olmuştun ki... Saniyelik bir korkaklık yaşadım.

Sağ omzun görüş açımdaydı artık. Sen ise ellerini tekrar hareket ettirmiş ; iki elini, nefesimi keserek sırtım boyunca dolaştırmıştın. Tüm hüzünlerimden sevmişsin gibi hissettim ve teslim oldum sana. Tıpkı senin yaptığın gibi.

Sonra tüm zorluklara rağmen dimdik duran omuzlarını ateş gibi yanan avuçlarıma hapsettim. Ellerimi yüklerinin birazını almak istercesine dolaştırdım ve sanki dileğime kavuşmuşum gibi gevşeyip eğildi o omuzlar. O an anladım ki Kim Taehyung'a uzun aşk cümleleri değildi lazım gelen. Bu yüzden kulağına eğildiğimde bitap düşmüş sesimle sadece seni sevdiğimi fısıldadım.

Ve ekledim: "Bu omuzlar üstlerinde olan yükü her taşıyamadığında az önce olduğu gibi bu aciz avuçlar tutacak, destek olacak."

Bu cümleyi buraya tekrar yazıyorum sevgilim. Çünkü her daim hatırlamanı istiyorum. Biliyorum, bu ufacık cümleye sığdırdığım nice paragrafı sen o anda zaten okudun. Ama tekrar tekrar oku istiyorum.

Cümleyi duyduktan sonraki gülüşünün nefesi bütün benliğime bir kasırga misali çarptı. Sonra beni saatlerce sürecek duygu seline paldır küldür yuvarladın.

Başını koyduğun yerden kaldırdın ve avuç içlerimi karanlık harelerini aciz harelerime dikerek defalarca öptün. Ellerimi yanaklarına yaslayarak "O yük bu avuçlara yara açmasın diye bu dudaklar merhem olmalı o zaman." dediğinde gözyaşlarımı tutamayacağım sandım.

Sen bilmez misin ki bu aciz kalp dayanamaz, kıvranır her bir kelimende. Sesin, rüzgara karışan bir ilahi gibi kulaklarımda çınlar da ben güç yetiremem.

Ama hayır sevgilim. Dimdik durdum ve benliğimin sana akmasına izin verdim. O gece bedenlerimizin dansına ruhumuz da karışırken ben, sende bıraktım benliğimi. Ve sabah olup tren istasyonunda birer damla göz yaşına karışan hüzünlerimizle birbirimize çabucak tekrar buluşmak için söz verirken bilerek sende bıraktım onu.

Çünkü sadece sen varsan bir anlamım var benim. Sensiz koca bir boşluk olan benliğimi yanımda taşımak benim için bir yükten ibaret. Bu yüzden sana, sahibine emanet ettim ve öyle döndüm evime.

Beni duygusal bir tufana sürükleyen anlardan, sen de biliyor olmana rağmen tekrar bahsediyor olmamı tuhaf karşılama lütfen. Gün geçtikçe kafamda silikleşen ayrıntıları yazarak sonzuz kılmam gerektiği kanısına varmıştım. Nasıl olduysa sana özlemimden bahsetmeye kalkıştığımda hepsi dökülüverdi birden.

Bu satırları iyi sakla sevgilim. Yıllar sonra bir gün bizim evimizde birlikte okumayı hayal ediyorum. İlk dokunuşların anısını birlikte yâd etmeliyiz değil mi?

Bu mektubu daha nice paragrafları satır aralarına saklayarak burada bitiriyorum. Cevabını sakinlikten uzak bir şekilde bekliyor olacağım. Beni çok bekletmemen dileği ile...

Kendine iyi bak baharım.

------

Bu kitap BTS üyesi Kim Taehyung'a ithaf edilmiştir.
Beğenmeniz dileği ile...
:')

•CAFUNÉ•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin