Gözlerini araladığında bir çift dizde yattığını fark ettin. Dizlerin sahibi seni, ayılman için hafifçe tokatlıyor ve incitmeden sarsıyordu. Ayıldığını görünce durmuştu. Önce etrafına göz gezdirdin ardından gözlerini ona çevirdiğinde bu yüzü hiç tanımadığını fark ettin. Fark ettiğin tek şey bu değildi; kendini de tanımıyordun. Kimdin ve neredeydin? Ne olmuştu da bu halde, akşam karanlığında, bu adamla yolun ortasındaydın? Ve neden hiçbir şey hatırlamıyordun?Hızla doğrulmaya çalışsan da baş ağrın buna mani olmuştu. Başının gerisini kavradın. Yumruk büyüklüğünde bir şiş eline gelince korktun. Beynin zonklamaya dayanamıyordu. Bu kadar ağrının ardından uzaklardan geliyormuş gibi gelen dibindeki sesin ne demek istediğini anlamaya da çalışıyordun. Bir şeyler geveliyor ancak dili tam manasıyla çözemiyordun. Çünkü, evet, bu ülkeye ait değildin. Ancak burada olduğuna göre bu dili biliyor olmalıydın.
Aval aval adamın suratına bakıyordun. Sanki bulmacada yeni harfler buluyor ve kelimeleri çözmeye başlıyordun. Yavaş yavaş ne dediğini bilincin çözmeye başlamıştı.
"Beni duyabiliyor &¢£¥¢£%? Sanırım sert bir #%€¢£$¢√ yedin."
"Evet sizi duyabiliyorum. Ama ne yediğimi anlamadım."
"Az &@%ki adamlardan biri sanırım size sert bir darbe #&@$¢muş."
"Sanırım anlıyorum. Peki..."
Sorup sormamakta tereddüt etmiştin. Yine de yapabileceğin başka bir şey yoktu.
"Peki... Hangi adamlar..? Beni tanıyor musunuz? Yani... Ben kimim ve burada ne işim vardı acaba?"
"Ne demek istediğinizi anlamadım?"
Gerçekten de bomboş bir şekilde yüzüne bakıyordu. Bu durum hem canını sıkmıştı hem de seni çok korkutmuştu. Ağlamaya başlamıştın.
"Be-ben hiçbir şey hatırlamıyorum. Neler oluyor bilmiyorum. Sanki.. İlk defa gözlerimi açmış gibiyim. Bu-bu çok korkunç"
"Nasıl yani bir sopayla hafızanı mı kaybettin demek istiyorsun?"
"Bilmiyorum."
Daha çok ağlamaya başlamıştın. Şimdi ne yapacaktın? O da seni tanımıyordu ve sana yardım edemezdi.
"Ne yapsak..? Çantan, telefonun onlarda kaldı. Almak istesem de başarılı olamadım. Yani eğer seni polise ya da hastaneye götürürsem direkt hapsi boylarsın. Çünkü belli ki bu ülkeden değilsin."
Felaket tellalı gibi öten bu kuş hiç iç açıcı konuşmuyordu. Aksine senin daha da korkmana sebep olmuştu.
"Şöyle yapalım. ... Benim evime gidelim. Merak etme sana bir şey yapmam, ayrıc-"
"Olur!"
Bu ani, mutlu tepkini beklemiyor olacaktı ki şaşkınlıkla sana baktı. Biraz da tebessüm serpiştirdi sonra.
O fikir yürütürken sen de hemen hemen aynı şeyi beklemiştin ondan. Tabi kafanda binlerce kez tartmıştın. Anlaşılan kötü şeyler olmuştu ve sen uyanana kadar başında beklemişti. Sana yardım da etmişti. Giyiminden de belliydi. Terbiyeli bir aile çocuğuydu. Ayrıca bu saatte sokaklarda da kalamazdın.
"O zaman kalkmana yardımcı olayım da bir an önce gidelim."
Belinden kavrayıp nazikçe seni kaldırdı. Hala birazcık başın dönüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turbulence OC // Monsta X - Hyungwon
Ficção Geral-Nemo..? +Söyle Pepero. -Beni de hatırla olur mu? Ben seni unutmayacağım.