Yine bir pazartesi sabahı, yine uykulu bir ben ve yine gidilmesi gereken zalim bir dershane...
Hızlı bir şekilde üstümü giyinip dershaneye yetişmem gerekecek çünkü bugün çok önemli bir denememiz var. Ve ben de aynen öyle yapıyorum. Hızlı bir şekilde üstümü değiştirip dershaneye yetiştim.
Bu arada neden pazartesi sabahı okula değil de dershaneye yetişiyorsun cağnım diye soracak olursanız, açıklıyorum :
MEZUN TAYFAYIM...
Böyle işte.. Bir kere daha şansımı denemeye karar verdim ve bu sefer ciddi anlamda çalışıyorum. İlk yılımda nasıl olsa yaparım deyip pek sallamamıştım sınavı ama şimdi buradayım işte. Hedefim ise okul öncesi öğretmenliği.
Tüm bunları açıkladığım sırada önüme kitapçığım konuldu bile. Bileğimdeki saç tokasıyla saçlarımı toplamaya çalışıyorum ama olmuyor. Hani bir saç boyutu vardır ya, ne çok uzun ne çok kısa.. Şöyledir ki saçlarını toplamaya çalıştığında her taraftan tutamlar fışkırır, çünkü toplanacak kadar uzun değildir. Ama bir yandan da seni rahatsız eder, çünkü rahatsız etmeyecek kadar kısa da değildir.. İşte tam bu boyda düz kahverengi saçlara sahibim...
Size niye bu kadar saçımdan bahsettim bilmiyorum ama birazcık da denemeden bahsedeyim isterseniz. Paragraf soruları ömrümden daha uzun ve matematik soruları ayak serçe parmağını çarpma acısından daha beter... Tarih ve coğrafya da idare eder işte.
Soruları güzelce okuyup, tüm beynimle odaklanarak çözdükten sonra kitapçığı masaya bırakıp çıkıyorum. Benim ardımdan en yakın arkadaşım, canım kankim Esma da çıkıyor. Ne sandınız, tabiki sınavda göz kaş işaretiyle bitirdiğimizi haberleştik ve beraber çıktık.
Dershanemizin çok büyük bir kantini var bodrum katta. Aslında çok güzel ama kışın yağmurlu günlerde yüzme havuzuna falan da dönüşebiliyor. Tek sıkıntısı bu. Mesela geçen yıl sandalyelerin masaların yüzdüğüne şahit olduk. Ama sorun değil, ara sıra değişiklik iyidir. Şaka şaka, bu yıl yaptırmayı düşünüyorlar ve inşallah yaptırırlar.
10 dakikalık arada 2 gofret kapıp Esma ile denemeyi tartıştık. Sanırım o da benimle aynı fikirde. Gerçekten zordu. Bu arada Esma'nın hedefi ise ilahiyat.
Size Esma'dan bahsetmedim değil mi? Hemen anlatayım. Kendisi benim en yakın arkadaşım olmakla birlikte aynı zamanda komşum da. Ve aynı liseden mezun olduk. Mahalledeki teyzelerin göz bebeği.. Tam onların istediği bir gelin adayı. Burdan mahalledeki teyzelere sesleniyorum:
Üzgünüm teyzeler ama bu yıl Esma ile aynı üniversiteyi kazanıp eve çıkacağız, yani anlayacağınız üzere 4 yıl şehir dışındayız.Evet tam olarak böyle bir planımız var. İnşallah gerçekleştireceğiz de...
Neyse Esma'dan bahsetmeye devam o zaman. Esma tesettürlü ve ona başörtüsünü o kadar yakıştırıyorum ki anlatamam.. Gerçekten başörtüsünü hakkıyla taşıyor. Bana hep dinin gereklerini sevdirmeye uğraşıyor. Sayesinde ben de namaz kılmaya başladım. 2 aydır aksatmadan kılıyorum. Bazen sabah namazları kaçsa da yine de pes etmedim çok şükür.
Annesi de çok iyi bir insan. Beni ve annemi sohbetlere davet ediyor. Biz de katılmaya çalışıyoruz. Bu sohbetler bazen onun evinde bazen başka bir evde oluyor ve ne yalan söyleyeyim gerçekten güzel geçiyor. Annem de gitmeyi çok seviyor. Annem aslında kapalı ve namaz kılan bir insan ama Ayşe teyze (Esma'nın annesi) gibi sık sık sohbetlere gitmiyordu. 1 aydır haftada 2 kez olan sohbetlere düzenli gitmeye başladı ama.
Her neyse. 10 dakikalık teneffüsümüz çoktan bitti bile. Şu an sıramızda oturmuş tarih dersini dinliyoruz. Bazı insanlar (hatta çoğu insanlar) tarih dersini sevmiyormuş. Aslında benim çok hoşuma gidiyor. Bir sürü olay var ve bunları dinlemek, kafamda savaşları canlandırmak benim için çok hoş. Seviyorum ya tarihi. Siz de seviyor musunuz?
Tarih dersi de bitti, tıpkı diğer dersler gibi. Esma ile eve doğru sohbet ede ede yürüdük. Bugün çok yorucu bir gündü. O yüzden hemen yemek yiyip uyumayı planlıyorum.
Yemekte pırasa varmış. Severim. Pırasa da aslında tarih gibi çoğu insanın sevmediği bir şey.
Bulaşıklara da yardım ettim ve odama çıktım. Ayıcıklı pijamamı giyinip yatağıma girdim. Uyumadan son kez bir telefona bakayım bari.
bilinmeyen numara:
"Selamun aleyküm, rahatsız ettiysem kusura bakma. Dershaneden Araf ben. Bugün sanırım yanlışlıkla senin defterini de çantaya atmışım. Hani şu kapağında üzüm desenleri olan defter. Senin olduğunu biliyorum çünkü okudum. Gerçekten çok özür dilerim. Kız kardeşimin sanmıştım ama değilmiş. Merak etme sadece ilk sayfasını okudum. Sanırım senin günlüğünmüş. Numaranı da sınıf grubundan aldım. Yazma sebebim ise yarın dershaneye gelemeyeceğim, günlüğünü kaybetttiğini sanıp da endişelenme istedim. Çarşamba ilk teneffüste veririm sana. Hayırlı geceler."Daha neler. İçinde her şeyim yazan günlük şu anda başka bir adamın ellerinde. İnanamıyorum. Son günlerde o kadar şapşik oldum ki kaybolduğunu bile fark etmedim. Ya okursa.. REZİL OLURUM.
Okumaz ama bence. Okumaz ya okumaz. Sonuçta okumayacağım demiş. Bir dakika yaa okumayacağım dememiş. Yaa ne yapacağım ben hem de 2 gün onda kalacakmış.Selamun aleyküüm. Umarım buraya kadar sıkılmadan okumuşsundur sevgili okur. Çünkü ben yazarken çok eğlendim ve senin de beğenmeni çok isterim.😊 Beğendiysen yıldıza basmayı unutma ve devamını da okumak istersen, merak ettiysen mutlaka kütüphanene ekle. İnan ki devamını ben de çok merak ediyorum. Çünkü sonunu hiç planlamadığım doğaçlama bir hikaye oldu bu. Beğendiysen bunu belirtebilirsin ve beni çok sevindirirsin. Şimdiden çokça teşekkürler.💕