Eve Gel

1.6K 49 12
                                    

Give me love like her
'Cause lately I've been waking up alone
Paint splattered teardrops on my shirt
Told you I'd let them go
And that I'll fight my corner
Maybe tonight I'll call ya
After my blood turns into alcohol
No, I just wanna hold ya

Yamaç

Koçovalı'lar da akşam yemeği her zaman ki gibi gergin geçmişti. Kaçak bakışlar, tabaktan kalkmayan başlar. Yamaç babası varken de ailesi böyle miydi yoksa her şey gibi sofranın bu hali de kendi hatası mıydı bilemiyordu. Saadet ablanın ve küçük İdris'in yüzüne bakacak yüzü yoktu, Vartolu bir kez daha, onun için kendini feda etmişti, yarın avukatlar ve şu polisle görüşüp bu işi acilen çözmesi gerekiyordu, Salih'in yeri ailesinin, oğlunun yanıydı. Üstelik geç bulmuş olsalar da birbirlerini onu en iyi anlayan oydu abileri içinde, en karanlık sırrını bilmesine rağmen ondan vazgeçmeyen de. Bu işin çözülmesi gerek, diye düşündü, Yamaç küçük İdris'in salondan gülüşünü duyunca. Hiçbir çocuk babasız büyümemeliydi. Ayakkabılarını giyerken Karaca ve Selim'in mutfakta konuştuklarını duydu. Her ikisine de büyük özür borçluydu, farkındaydı. Karaca, abisinin kıymetlisiydi, hatta artık kalan son 2 torunundan biri olduğu için annesinin de kıymetlisiydi, belki de yüzüncü kez ona haksızlık edip etmediğini düşündü ama Azer Kurtuluşa güvenmiyordu. Hele Karaca'nın kalbi ile, canı ile hiç... Yine de onu zorla evlendiremezsin, dedi içindeki ses, ona eski Yamaç'ı hatırlatıyordu iç sesi. Çukur'a düşmeden önceki halini. Hayır, dedi kendi kendine, evlendiremem ama Azer efendinin gerçek niyetini öğrenmeliydi, bir daha hiç kimseyi ailesine Yücel kadar kolay yakınlaştıramazdı, aynı hatayı tekrarlamaya hiç niyeti yoktu. Öyle mi, dedi içindeki ses bu sefer daha çok Aliço'nun sesini andırmıştı. Peki ya Efsun ne? Kendi kendine gülümsemedi Yamaç. Efsun ve Azer her ikisi de onun tahtada ki düşmanlarıydı ama Efsun farklı, diye geçirdi içinden. O, ailemle yakınlaşmadı. O, bir tek bana yakın.

Üstelik ben Azer'e de şans verdim. O hastanede uyarmıştı onu, bu senin yeniden doğuşun demişti, eğer Azer o gün geri çekilseydi her şey çok farklı olabilirdi. Dost değil belki ama kanlı olmalarına da gerek yoktu. Kapıdan çıktı ve gecenin soğuk rüzgarının suratına vurması ile, paltosunun önünü ilikledi. Rahat nefes alabilmek için biraz yürümek, açılmak istiyordu. Üstelik Emir'le konuşmalıydı. Arık hakkında öğrenebileceği ne varsa öğrenmeliydi. Düşmanın en tehlikelisi hakkında hiçbir şey bilmediğindir, derdi babası hep. Saldırmadan önce düşmanını iyi tanıyacaktı bu sefer. Çok az kalmışlardı artık daha fazla kayıp vermeye ne ailesi ne de o katlanabilirdi. Kapıya doğru yürürken bahçe dolanan Damla'yı gördü. Yavaş yavaş azalmaya başlayan baş ağrısı bir anda şiddetlenmişti yine. Ne çok suçluluk, ne çok günah vardı omuzlarında. Arkasından kimsenin gelmediğinden emin olmak için kontrol ederek Damla'ya doğru ilerledi. "Bir arkadaş ister misin?" diye seslendi iyice yaklaştıktan sonra. Kafasını kaldırdığında ağladığını gördü Damla'nın. Dizlerinin üzerine çökerek af dilemek istedi, o anda ondan. Bebek kanı vardı ellerinde. Sena ile olan bebeğinin, abisiyle Damla'nın bebeğinin hatta küçük Acar'ın bile. Hepsi onun hatasıydı. "Olur, tabii," dedi Damla. "Çok konuşmayacaksın ama söz mü?" "Ben ve çok konuşmak ha? Böyle sessizce dururum yanında merak etme," diyerek karşılık verdi. Damla'nın soğuk havadan titrediğini görebiliyordu yanında durduğunda, paltosunu çıkartmak için düğmesini açtığında, "Gerek yok," dedi Damla. "Soğuk iyi geliyor. Uyuşmuş hissediyorum." "Abimden ne istediyse yapmasına izin vermeliydin," deyi verdi birden kendini tutamayarak. "Koca Cumali Koçovalı. Hain damgası yedikten sonra yaşar mıydı?" "Benim yaşamama gerek yoktu ama. Ben öldürdüm. Bir masum daha benim yüzümden öleceğine ben 10 kere ölürdüm. Ben hak..." "Yaptığımdan pişman değilim," diye lafını kesti Damla bir anda. "Ben sadece sahip olmadan kaybettiğim şeye, içimde hissettiğim bu boşluğa alışmaya çalışıyorum." Sena'yı düşündü yine Yamaç. Bebeklerini kaybettiğinde nasıl hissettiğini anlatışını, kollarında ağlayışını. "Bunu abime de söyledin mi?" diye sordu elini Damla'nın omzuna koyarak. "Biliyorum, haddim değil. Ve biliyorum haddimi aşan çok şey yapıyorum ama... Ama abimi tanıyorum, senin tanıdığın gibi değil ama tanıyorum. Bu sessizliğini onun suçladığın olarak algılayıp kendini yer bitirir. Zaten çok bir şeyi de yok ki kalan. Ona da söyle, birlikte ağlayın. Acısı geçmiyor, ama iyileşmeye öyle başlıyor insan." O konuşken, durup dikkatli gözlerle kendisini izlediğini görünce tebessüm etmeyi denedi hissettiği acıya rağmen. "Benim lafım değil, Sena demişti bana da. Acını eğer paylaşırsan iyileşirsin." "Siz..." dedi Damla ama devamını getirmedi. Kafasını sallamakla yetindi Yamaç'da yüzünde buruk bir tebessümle, "Benim hatam her zaman ki gibi." Bir anda "Ahhh!" diye bağırma sesiyle irkildi, gözleri bir Damla'ya bir de karanlıktaki tehlikelere odaklanmıştı. "Ben babanı çok az tanıdım Yamaç," dedi ona doğru dönerek. Bu sefer omza dokunan taraf Damla olmuş, iki eliyle sıkı sıkı tutmuştu kollarından. "Ama eminim bu ailenin başına gelen her şey için kendini suçlayıp, yiyip bitiren biri değildi." Değildi de hakikatten, diye düşünmeden edemedi Yamaç. Salih'in acıları, Selim'in öfkesi, Yücel'in düşmanlığı bunlar babasının hatalarının meyvesiydi. "Bu ailedeki herkes, ben de dahil buna nasıl bir dünyanın içinde olduğumuzun farkındayız." "Yine de bu hiçbir şeyi kolaylaştırmıyor," diye yanıt verdi Yamaç'da derin bir nefes alıp uzaklara bakarak. Uzun zamansa ilk defa babasını düşünürken son anları yoktu aklında. Uzun zaman sonra aklında babası varken acılar içinde kıvranmıyordu. "... paylaşsan iyi gelir belki," dediğini duydu Damla'nın ve kaşlarını yukarıya kaldırarak ona doğru döndü. "Acını diyorum," dedi Damla. "Belki paylaşsan birileriyle sende iyileşirsin."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 27, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Eksik YanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin