Serin bir yaz günü kelebeklerin uçuştuğu, çocukların etrafta bağırarak birbirlerini kovaladığı, tatlı bir pazar günüydü. Yazın, ailecek arabalarına atlayıp piknik yapmaya gitmeyi çok seviyorlardı. Özellikle evin küçük, tatlı cadısı Selin için piknikler tam bir kitap okuma şöleni idi. Babası Rıza, kızına hamağı kurması için yardım ederdi. Selin bu hamakta öyle güzel kitap okurdu ki bu his onun için dünyalara bedel idi. Bazen Kürşat, küçük kardeşini kızdırmak için hamağını sallardı. Kürşat ise çimenlere uzanıp kulaklığını takıp müzik dinlemeyi çok severdi bu pikniklerde. Haftanın yorgunluğunu en iyi bu şekilde attığına inanırdı . Ama ne zaman Seda Hanım "sofra hazır" derse Selin de Kürşat da koşa koşa sofraya gelirlerdi.
Kürşat yine anılara dalmıştı. Onu belki de hayata bağlayan tek şey bu anılarıydı. Yola çıkalı 2 gün olmuştu. Ama hala insan izine rastlamamıştı. Sadece kapısı açık arabalar, binalar ve marketler vardı. Kürşat hayatta kalmak için marketlerden bir şeyler çalacağını hiç düşünmezdi. Ama hayat insana neler yaptırmazdı ki. Çantasına koyduğu erzaklar günbegün azalıyordu. Bunun için bir şeyler yapması gerekiyordu. Markete yavaşça girdi. Sadece ihtiyacı kadarını alsa bile büyük bir suçluluk duygusu hissediyordu. Belki de buna alışmalıydı. Babası her zaman Kürşat'a "Helalinden yiyin için. Helal lokma sizi doyurur ama haram lokma yedikçe daha da acıkırsınız," derdi. Kürşat, ihtiyacı olan ne varsa alıp marketten çıktı.
Artık saat çok geç olmuştu. Kol saatine baktı. Saati 19:38'i gösteriyordu. Artık bir yere kamp kurması gerektiğini düşündü. Etrafına bakındı ve güvenli bir yer aramaya başladı. Bir bina gördü. İçine girmeyi düşündü. Ama korkusundan, içeride kimse olmadığını bildiği halde giremedi. En iyisinin rahat bir arabanın içinde yatmak olduğunu düşündü. Özellikle klimalı bir araba aradı. Hava karardığı halde sıcaktı . Böyle havaları hiç sevmezdi. Daha doğrusu sıcak şeyleri pek sevmezdi. Kendine güzel bir Passat buldu ve içine gömüldü. Arabanın önceki sahibini düşündü. Acaba ne zorluklarla arabayı almıştı. Artık bir önemi yoktu. Kürşat çantasından bir konserve pilaki çıkardı ve yemeğe başladı. Artık uyumak istiyordu. Saat 22:00 olmuştu. Sabah erken kalkıp Kartallık isimli yere ulaşmak için yol alacaktı. Uykuya dalmadan önce yine ailesini düşündü. Sizi bulacağım dedi kendi kendine söz vererek. Göz kapaklarını kapatıp uykuya daldı.
Aradan 5 dakika geçti ya da geçmedi silah seslerinin uğultusuna uyandı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yardım etmeli miydi yoksa burda bekleyip kendisini görmemeleri için dua mı etmeliydi? Bundan emin olamadı. Silah seslerini 5 dakika daha duydu, sonra birden kesildi. Yavaşça arabanın kapısını araladı ve etrafı gözetlemeye başladı. Yerde birini hareket eden birini gördü. Yanına gidip gitmemek konusunda ikilemde kalmıştı. Ne yapması gerekiyordu? Bu konudan emin değildi. Ama vicdanı el vermedi hiçbir şey yapmadan beklemesine. Yanına sokuldu yavaşça. Belli ki yaralanmıştı. Yanına usulca sokulup
"Nasılsınız iyi misiniz?" diye sordu. Hırıltılı sesler duydu. Tekrar sordu.
"Nasılsınız bir yerinizden yaralandınız mı?"
Yaralanan kişi tişörtünü kaldırarak vurulduğu yeri gösterdi. Ucuz atlatmıştı kadın. Mermi sıyırıp geçmişti ama tedavi edilmesi gerekiyordu. Hırıltı bir sesle,
"Bana yardım etmelisin. İlerde biraz alkol olması lazım onu yaraya döküp sarmanı istiyorum," dedi. Kürşat bu işlerden anlamazdı ama yapmazsa kadın acıdan bayılacaktı. En sonunda yapmaya karar verdi ve alkolü yaralı kısma döktü.
Birkaç filmde görmüştü. Yaralanan yere alkol döküldüğünde acıdan çığlık atıyorlardı. Kadının çığlık atmasını istemediği için ağzına bir bez sıkıştırdı. Kadın bu acıya tahmin ettiği gibi dayanamadı ve bir çığlık attı. Çığlık attıktan sonra da bayıldı. Kürşat hemen yarasını sardı. Kadını kaldığı arabaya kadar taşıdı ve sabah uyanmasını umut ederek yorgunluktan bitap düşüp uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR UZAYLI ROMANI
Ciencia FicciónHer şey müzik dinlerken uyuya kalarak başladı. Ne yapacağını, neler yapacağı hakkında bir fikri yoktu. Etrafta dolaşarak hayatta kalmaya çalışacaktı. İnsanları, ailesini arayacaktı. Peki bulabilecek mi ? Bu onun bile cevaplamak istemediği bir soruy...