Yolculuk Başlasın

20 1 0
                                    

Güzel bir pazartesi sabahı idi. Saatler 07:30 gösteriyordu. Kürşad her zamanki gibi erken kalktı. Pencereden dışarı bir göz gezdirdi. Hava gayet iyiydi ama sanki bir şeyler eksikti. İlk bakışta bu eksiği anlamakta zorluk çekti. Biraz daha etrafa bakınca bir tane bile insanın etrafta olmadığını gördü. Şaşılacak bir durumdu. Nihayetinde üzerinde pek durmadı. Sabaha dinamik başlamak için telefonundan hareketli bir müzik açmak istiyordu ve akabinde bu şarkı "Yolanda Be Cool & DCUP- Soul Makossa" çalmaya başladı. Bu şarkıyı hareketli olduğu için severdi.

                     Her zaman yaptığı gibi elini yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçaladı. Okul kıyafetlerini giyerek kahvaltıya inecekti. Mutfağa indi ama kimse yoktu. Kürşat bu duruma çok şaşırmıştı çünkü genelde geç kalkan kendisi olurdu. Biraz beklemeye karar verdi ve saat 8'e yaklaşıyordu. En azından gidip kardeşini kaldırmak istiyordu çünkü okula geç kalmayı hiç sevmezdi. Odasına çıktığında bir şeylerin düzgün gitmediğini anlamıştı. Kapısı açık, yatağı dağınık kalmıştı. Kardeşi Selin asla yatağını toplamadan bir yere gitmezdi. Düzeni çok severdi. Olanları anne ve babasına anlatmak için odalarına gittiğinde onlarında kapısının ve yatağının dağınık olduğunu gördü. Doğal olarak biraz ürktü. İçinde "acaba bir yerlere mi gittiler" sorusunu sormaya başladı fakat bunun olabilme ihtimalinin çok düşük olduğunu anladı ve artık korkmaya başladı. Aklına binadaki komşuları geldi. Saat ne kadar erken de olsa bu konu gerçekten önemliydi. Binada ayrıca bir polis memuru da ikamet etmekteydi. En azından onun yanına gitmeliydi. Dışarı çıkıp ne görsün!! Binanın bütün kapıları açıktı. Kürşat artık iyice korkmaya başladı. 10 dakika sadece etrafına baktı. Bu insanlar neredeydi? Kapıları neden açıktı? Bunlar hep soru işareti olarak kaldı. Eve geçip ev telefonundan birer birer tanıdıkları aramayı düşündü fakat onlarında benzer durumla karşı karşıya olmaları ihtimali vardı. Bunu da göz önüne alarak akrabaları, tanıdıkları bir bir aradı. Aslına bakarsanız korktuğu şey başına gelmişti. Kimsecikler telefona cevap vermiyordu.  Kürşat bir saat boyunca hareketsiz yerinde bekledi. Ne yapacağını düşündü ve en mantıklı şeyin karakola gitmek olduğunu düşündü

 Ne yapacağını düşündü ve en mantıklı şeyin karakola gitmek olduğunu düşündü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


                   Karakola gidene kadar yollar hep boştu.Ne bir insan ne bir hayvan. Hayatta kalan kişinin bir tek kendisi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Karakola yaklaşınca hep mora benzeyen bir renk  yolu  süslemişti.  Ne olduğunu pek çıkaramadı ama hayra alamet olmadığını biliyordu. Bu fikri hiç sevmemişti. Anne, babası ve kardeşi kayıptı.Böyle düşünemez, düşünmemeliydi. Mantıklı bir izahı olabileceğini düşündü. Fakat karakola gidene kadar ki yol hiçbir şeyin mantıklı olmadığını söyler gibiydi. Karakola vardığında ise içini derin bir ürperti almıştı. Karakol yoktu. Karakolun olduğu kısım bir çukur haline dönüşmüştü. Dikkatli bakıldığında çukurda bazı polis memurlarının cansız cesetleri belli oluyordu. Kürşat bir anlığına kusacak gibi oldu fakat kendini tuttu. Neler olduğuna bir anla veremedi. Etrafı biraz daha kolaçan ettikten sonra eve dönmeye karar verdi.


                   Kürşat artık ne yağacağını,neler düşüneceğini bilmiyordu. Karakolu gördükten sonra bunun bir uzaylı istilası mı yoksa savaş mı olduğunu bir türlü anlayamadı. Şu an için en güvenli yer olan evinde kalmayı tercih etti. Televizyonu ve radyoyu takip ediyordu fakat televizyon kanallarının çoğu kapalı ve açık olanları ise banttan yayın yapıyordu. Canlı haber yapan bir kanal yoktu. Aynı şey radyo için de geçerli idi. Ama ümidini yitirmemeli idi. İzlediği filmlerde genelde böyle oluyordu. Bir kaç gün evinde tıkalı kaldığında buzdolabını boşaltığını fark etti. 

                 Eğer buzdolabını doldurmazsa açlıktan öleceğini biliyordu. Üzerini giyinip marketin yolunu aşındırmaya başladı. Metro star adlı markete girdi ve neler alacağını düşünmeye başladı. İlk olarak ekmek almak aldı, daha sonra meyve, sebze ve et ürünleri tercih etti. Bir anlık kasaya baktı ve belki de dünyadaki tek insan olmanın yararlarının da olabileceğini düşündü ama anında bu düşünceyi kafasından sildi. Annesini, babasını ve kardeşini bulmak zorundaydı. Eve döndüğünde ise bir ses duymaya başladı. ilk başta bunun imkansız olacağını düşündü . Fakat sesler radyodan geliyordu.

               " Dünya bir uzaylı istilası ile karşı karşıya. İnsanlarımızı yaydıkları bir sesle bir yere toplayıp hepsini başka bir yere taşıdılar. Neresi olduğunu bilmiyoruz . Ülkenin güvenlik güçlerinin çoğu ortada yok. Olanlar ise Cumhurbaşkanımızı ve yakalanmayan milletvekillerimizi korumak için uğraşıyorlar. Biz halk kesiminden sağ olanlar sizden yardım bekliyoruz. Eğer bu mesajı dinleyenler varsa lütfen bizim bulunduğumuz mekana gelin. Eskiden Kartallık  adı verilen bir ilçemizde hurdalık olarak kullanılan bir yer var. Arkadaşlarımız orayı  dürbünlerle kontrol ediyorlar. Eğer sizde bize katılıp , ailenizi bulmak istiyorsanız bize yardım etmelisiniz. Tanrı yar ve yardımcımız olsun..."

                   Kürşat 5-10 dakika kadar kendine gelemedi. Düşündüğü başına gelmişti. Artık gıpta ile izlediği filmlerin tam içindeydi. Ne yapması gerektiğini tam olarak bilmiyordu fakat bir fikri vardı. Dayanışmaya katılmalı yoksa evde kalıp yardım mı beklemeliydi . Bundan hiç emin değildi. Emin olduğu tek bir şey vardı. O da ailesini bulmak istiyordu. Korkularını bir kenara bıraktı. Dayanışmaya katılacaktı. 

                 Öncelikle bir çanta hazırlamalıydı. Geçenlerde okulda kampa gitmişlerdi. Kamp için büyük bir çanta almıştı. Bu çanta fazlasıyla işini görecekti. İlk önce bir kaç parça t-şort , penye, kazak, atlet ve pantolon koydu. Lazım olursa zaten giyim dükkanlardan istemediği kadar alacağını biliyordu. Giyim kısmını hallettikten sonra aile resimlerinden bir kaç tane koymayı ihmal etmedi. Dizüstü bilgisayarını da almayı ihmal etmedi. Nasılsa bir yerlerde şarj edebilecekti. Elektrik de bedava.  Ve tabiki bir kaç parça kitap eklemeyi de unutmadı. Dostoyevski, Tolstoy, Halil İnalcık, M. Kemal Atatürk'ün Nutuğu ve bir kaç parça daha Roman koymayı unutmadı. Özel olarak yanına Kuran'ı Kerim'de almıştı. Belki de bu zamanlarda en çok ihtiyacı olacak şey manevi bir güçtü. Allah'a dua etmeliydi. Bulunduğumuz zamanda Dünya'nın en büyük düşmanı insan oğluydu. Belkide bizi bu yüzden cezalandırıyordu Allahımız. Allah yardımcımız olsun. Sonunda çantasını hazırlamıştı ve yola çıkmaya hazırdı. Binadan çıkarken son bir kez daha evine baktı ve geri geleceğim dedi. Geri geleceğim. Çok yakında... Son olarak kulaklığını kulağına taktı ve rastgele bir müzik açtı. Gelen parça Barış Manço'dan Unutamadım. Belki de ortama en uygun parça bu idi. 



BİR UZAYLI ROMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin