Göğsümün üstünde hissettiğim ağırlıkla gözlerimi araladım. Gökyüzünde çıplak bir şekilde süzülüyordum ve kopan fırtınaları iliklerime kadar hissediyordum. Doğrulmaya çalıştığımda bütün vücudum acıyla kaplandı. Neredeydim ben?
Bulutlar bir tehlikeyi haber verircesine birbirlerine sarılarak karanlık gökyüzünde ilerliyordu. Etrafımda halka oluşturacak şekilde birden fazla şimşeğin çakmasıyla irkilerek uyandım.
Nefes nefese nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Güvendesin rahatla Selina. Uzanıp baş ucumdaki lambayı açtım. Aylardır tekrar eden bir rüya olduğu için alışmıştım artık. Sadece anlamını henüz çözememiştim.
Anneannemi kaybettiğimizden beri her akşam aynı rüyayı görüyordum, eğer uyumadıysam her neredeysem bu sefer film gibi izliyordum başıma gelenleri. Neden şimşeklerin arasındaydım? Batıl veya dini hiçbir inancım olmamasına rağmen internetten rüya yorumuna bile bakmıştım. Bazı şeyler değişiyordu hissedebiliyordum ama henüz ne tür belalara bulaşıcağıma akıl sır erdirememiştim.
Yorganın arasından sıyrılıp pencereye doğru ilerledim. Biraz aya bakmak iyi gelebilirdi. Küçüklüğümden beri ayın üzerimde farklı bir etkisi olduğuna inanırdım. İnsan huzur verecek derecede güzeldi ve bir şekilde daha güçlü hissetmemi sağlardı.
"Kızım..."
Gerçek olamayacak kadar tanıdık ama artık duymamın mümkün olmadığı bir sesle irkildim. Ürkekçe arkamı döndüğümde boşuna korkmadığımı anladım. Haftalar önce toprağa verdiğimiz anneannem kanlı canlı karşımda duruyordu.
"Aama sen-"
Kalbimin hızla çarpmasını görmezden gelerek gözlerimi kapadım. Hayır, bu gerçek değildi. Rüyam devam ediyor olmalıydı, başka bir açıklaması olamazdı.
"Korkma kızım. Zamanım az bu yüzden beni dikkatle dinle."
Gözlerimi açmamla devam etti:
"Yarın gece yarısı ormanda olmalısın. Sen de artık bir parçamızsın ve hak ettiğini alman gerek. Seni korkutmalarına, dışlamalarına izin verme. Sen farklı-"
ve yok oldu.
Bacaklarım beni taşıyamayarak yerle dizlerimi birleştirdi. AZ ÖNCE NE OLMUŞTU? Gözlerimi yuvalarından çıkartmak istercesine açmaya zorladım ve etrafıma tekrar baktım. Bunun gerçek olmasına imkan yoktu. Ölmüş insanlar birden odalarda belirip kaybolmazlardı. Ayrıca ne parçası ve hakkıydı, anneannem neyden bahsediyordu. En azından hangi ormanda olmam gerektiğini söylemiş olsa bir ihtimal gider bakardım ama...
Aklımdan az önce olan her şeyi bir çırpıda kovdum ve ayaklandım. Kendime gelebilmek adına mutfağa ilerleyip bir bardak su aldım. O sırada telaşla annem yanıma geldi. Anlaşılan bir tek ben kabus görmüyordum.
"A-az önce a-annem..."
Ve o an anladım. Ziyaret edilişim hayal değildi, halüsinasyon değildi. Gerçekten anneannem burada evimizdeydi.
Annem dayanacak dal ararcasına etrafa bakınırken mutfak tezgahına tutundu. Korkudan bayılmak üzere olduğunu anlayınca elimi su bardağına sokup ıslattım ve ıslak ellerimle annemi rahatlatmaya çalıştım.
Kendine geldiğinde;
"Annem odamdaydı. Bana sarıldı, o kadar özledim ki..."
Gözlerinin dolduğunu fark edince ona sıkıca sarıldım.
"Biliyorum anne, ben de çok özledim. Bir şey söyledi mi?"
"Belgrad'a gitmemiz gerektiğini söyledi ama neden bilmiyorum. Off! Sanırım ilaçlar yüzünden."
Eliyle alnını ovuşturarak iyice huzursuzlandı.
"Hayır, hayal değildi ben de gördüm. Yarın gece orada olmamızı istiyor."
Annem inanmayarak başını iki yana salladı.
"Sanırım ikimiz de fazlasıyla etkilendik annemi kaybetmemizden."
"Hayır anne, anneannem bir şey yapmamızı istiyor bizden. Belki de gömdüğü bir şeyler var, yerini söylemeye çalışıyor."
Her ne kadar söylediğime inanmasam da annem bir nebze inanmış gibiydi:
"Yine de gecenin bir yarısı gitmemiz hiç mantıklı değil. Hem gittiğimizde ne olacak, annemin tekrar gün ortasında belirmesini beklemiyorsun herhalde? Hala aklım almıyor."
İkimiz de kafamız karışmış halde mutfakta dikilirken babam uyku sersemi yanımıza geldi. Yoksa?Annem ve ben birbirimize bakıp babama döndüğümüzde babam:
"Siz de mi acıktınız?"
dedi. Gülümseyerek "İyi geceler" dedim ve odama çıktım. Yarın olacaklarla alakalı ne hissetmem gerektiğini bilmeyerek tekrardan uykuya daldım.
---
Gözlerimi yavaşça araladım ve soğuk suyun bedenime nüfus etmesine izin verdim. Görüşüm normale döndüğünde yine aynı denizde aynı bulutlara bakıyordum. Bu sefer havada değil suyun içerisindeydim ve dalgaların arasında duruyordum. Dalgalar bana temas ettiğinde büyüyerek kıyıya vuruyordu ve yine bulutlar garip şekiller çizerek tam üstümde toplanmaya başlamıştı. Fırtına işaretleri belirmeye başlamıştı. Olacakları bildiğim için dalgaların arasından gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Birazdan şimşekler gelip etrafımı saracaktı.
Bekledim. Bekledim.
Hiçbir şey olmadı.
Birden bir elin beni kavrayarak denizin altına çektiğini hissettim. Çırpınmaya çalışırken kulaklarıma bu kişinin boğuk sesi doldu;
"Nesin sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Witchy Sel
FantasyGücünü ve atalarını keşfe çıkan Selina'nın kendisini bulma hikayesi.