may eighteenth, 1864

371 49 27
                                    

Dün bana söylediği gibi yine oradaydım. Şimdi bakınca ne kadar uysal davrandığımı, hatta bunun zayıflık belirtisi olarak görülebileceğini biliyorum fakat bana kendimi bir köprüden bırakmamı bile söylese, o kararlı ses tonunun sahibine olan güvenimden eminim ki şüphesiz bırakırdım kendimi.

Ve işte yine oradaydı. Dünkü sahneden tek farklı olan faktör, şu anda yanımda kız kardeşimin oturuyor olmasıydı. Ona gitmesini söyleyememiştim tabii, hem ben bir şey söylemeden sevdiğim adamı gördüğünde vereceği ilk tepkiyi görmek istiyordum.

Ama hiçbir şey istediğim gibi gitmemişti. Koutarou yanımıza yaklaştığında Kiyoko'nun yüzünde şimdiye kadar ona aşkını ilân eden hiçbir erkeğe göstermediği bir ifade vardı. İçimden lanetler savurmaya başladım. Kiyoko, Bokuto Koutarou'nun karşısında bir umutsuz vaka gibi görünüyordu.

Kiyoko, Koutarou'ya doğru elini uzattı.
"İsmim Akaashi Kiyoko. Sizinle tanışmak bir onur."
Koutarou tek kaşını kalırarak bana baktı.
"Akaashi?"
Acımı elimden geldiğince saklayarak gülümsedim ve gözlerine baktım.
"Evet, kız kardeşim."
Kiyoko tekrar heyecanla ona döndü. Yanakları utançtan al al olmuştu.

"Bütün hizmetleriniz için minnettarız efendim."
"Eğer ikimizin tanışması için bir savaşa gitmem gerekiyormuş ise, buna kesinlikle değmiş hanımefendi."

Koutarou'nun flörtöz sözleri kalbimi bin parçaya böldü.
"Sizi başbaşa bırakayım." diyerek yerimden kalktım.

Barın terasına çıktım ve düşünmeye başladım. Kiyoko'ya kızgın olmak istiyordum. Ama kalbim buna el vermiyordu. Hayatınızda tanışabileceğiniz en nazik, en güvenilir, ve elbette en güzel kadınlardan biriydi ve en iyisini hak ediyordu. Eminim ki şimdi gidip Koutarou'ya aşık olduğumu söylesem, ona sahip olmama izin verirdi. Ve kalbi benimki gibi paramparça olsaydı bile, iyi olduğunu söylerdi.

Yavaşça yere çöktüm.
" En azından..." diye düşündüm.
"En azından Koutarou'nun gözleri hayatımda kalmaya devam edecek."

and you'll never be satisfied, bokuakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin