2. Bölüm

61 6 18
                                    

Masama gelen çalışan "Nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu.

"Ben bi' kahve alacaktım ama..." diyebildim sadece.

Çalışan parmağıyla self servis tabelasını gösterip "Beni takip et. Buradan alabilirsin." dedi.

Oturduğum sandalyeden kalkıp kısa süreliğine onu takip ettim.

Bana kahve tezgahını gösterip eline bir adet bardak aldı.

"İsmin nedir?" dediği an afalladım.

"Eren. Eren Jaegar." dedim.

"Hmm... Tamam Eren. Kahveni nasıl istiyorsun?"

"Sütlü köpüklü."

Çalışan çocuk bana şaşkın bir ifadeyle bakarak "Buraya daha önce geldin mi?" diye sordu.

"Hayır." dedim.

"Tamam o zaman... Sana bir adet Ristretto Bianco yazıyorum." dedi.

"Ama ben onu istemedim." diyerek karşılık verdiğimde "Emin ol sütlü kahvenin aynısı." diye cevap verdi.

Kahveyi bardağa doldururken onu seyretmeye başladım. Siyah saçları gözünün önüne düşüyor, mas mavi gözleri parıldıyordu. Bembeyaz teni ile bir meleği andırıyordu.

Kahve bardağımı önüme uzattığı an onu incelemeyi bırakıp bardağı elime aldım.

"Üzerine bak." dedi çalışan çocuk.

Bakınca bardağımın üzerinde Aren yazdığını gördüm.

"Aren nedir?" diye sordum.

Gülümseyerek "Bardakların üzerine karışmaması için sahiplerinin isimlerini yazarız. Fakat bir farkla." diyip göz kırptı.

Bu hareketliye beraber irkildim. Fakat belli etmemeye çalıştım. O da fark etmemiş olacak ki sessizce bardağı alıp kahve makinesine doğru yöneldi.

Bardağı doldurmak için başını çok hafif eğdiğinde saçları gözlerini iyice kapatmıştı. Sol eli ile kahveyi doldurmaya devam ederken sağ eli ile önüne gelen saçlarını kenara doğru çekti. 

Ardından yanıma gelip kahveyi önüme bıraktı. "12 TL" dedi.

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken "12 mi?" diyebildim. Burası gerçekten pahalı gözüküyordu ama bu kadar olabileceğini tahmin bile etmemiştim. Cebimdeki paralar yeterli miydi onu bile bilmiyordum.

Elimi cebime atıp tüm cebimi boşalttım. 3 TL eksiğim vardı. Çok utanmıştım.

Mahcubiyetle "Şey.. biraz eksiğim var. Yani kahveyi geri versem ya da bilmiyorum... Ya da kahveyi küçültsen... Bu mümkün mü?" diye sordum. Sanırım saçmalamaya başlamıştım ve düzgün cümleler kuramıyordum.

Karşımdaki çocuğun yüzüne bile bakamıyordum. Tepkisini bilmiyordum. Başımın döndüğünü hissetmeye başlamıştım. Gerçekten çok kötü hissediyordum. 

Ortamdaki sessizlik beni daha çok geriyor, un ufak olasım geliyordu.

Ben bu durumdayken çocuk oldukça sakin bir sesle "Sorun değil. Bu seferki benden olsun." dedi. 

O an başımı kaldırıp "Böyle bir şeyi kabul edemem." dedim. Ardından da "En azından paramı al. Yarın tamamını getiririm. Patronunla sıkıntı yaşamanı istemem." dedim.

Patronunla sıkıntı yaşamanı istemem mi? Ne kadar saçma şeyler söylüyordum ben. Cidden düşünemiyorum. Salak Eren... Salak Eren.... 

"Patronum bilmezse sorun olmaz."

Gülümsüyordu. Neden gülümsüyordu? Bana acıdı mı? Midem bulanıyordu. Neden böyle hissediyordum ki? 

Bütün paramı oraya koyduktan sonra ayağa kalktım. 

"Bunu kabul edemem. Yarın tamamını öderim." dedikten sonra hızla kapıya doğru yürüdüm. 

"Bekle, ıslanacaksın." dedi ama nafileydi. Çoktan kapıyı kapatmıştım.

[Yazarla Konuşma Bölümü]

Aslında 1. bölüm 2020 temmuzunda yayınlandı. Fakat yazmamı engelleyen faktörler oluştu. Şimdi ise yeniden yazıyorum. Eski akıcılığım yok belki de ama yazıyorum. Umarım eskisi gibi yazıyorumdur.

Lütfen beni eleştirin. ^^

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 07, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Coffee Breath | RirenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin