1. Bölüm

93 8 1
                                    

Hızını giderek arttıran yağmurun altında koşarak tramvaya yetişmeye çalışıyordum. Ayakkabılarımın ıslanmasını önemsemeden koşuyor, adımlarımı nereye attığımı bilmiyor, hatta ara sıra önümü görmeden ilerliyordum.

Her ne kadar yorulmuş olsam da tramvayın uzaktan gelmeye başladığını fark edince daha da hızlandım. Bir adım, iki adım ve üçüncü adım derken siyah paltolu bir kadına çarptım. Yüzümdeki mahcubiyet ile hemen elimi uzatıp yerden kalkmasına yardım ettim.

Ona özür sözlerimi arka arkaya sıralarken kadın hiç oralı bile olmayıp yoluna devam etti. Eh... herkesin yetişmesi gereken yerler vardı bu dünyada. Tempoya ayak uydurmak gerekiyordu. Ben de öyle yapacaktım.

Kafamı tramvayın geldiği yöne çevirdim. Fakat ortada ne o, ne de onu bekleyen insanlar vardı.

Okuluma giden bir sonraki araç iki saat sonraydı. Şu virüs olaylarından sonra her yarım saatte bir geçen araç, iki saatte bir geçiyordu. Anlaşılan bugün okula birkaç saat kadar geç gidecektim.

Kendi kendime "Sorun değil Eren. Bekleyebilirsin. Dünyanın sonu değil ya?" dedim.

İnsan bazen kendi sesi bile olsa onu motive edecek bir sese ihtiyaç duyuyordu işte.

Yakınlarda bekleyebileceğim bir yer aramaya başladım. Tercihen kapalı bir yer olmalıydı. Malum zaten ıslaktım. Daha fazla ıslanmak istemiyordum.

Gözlerim sokağın çevresinde gezinirken küçük ama işlek bir kafede durdu. Burada birkaç saat bekleyebilirdim herhalde. Hızla ceplerimi karıştırıp en azından küçük bir kahveye yetecek kadar para bulmaya çalıştım.

Ceplerimden gelen metalik seslerle gülümsedim. Elime gelen demir ve kağıt paralar sanırım yeterdi. Az da olsa paramın olması beni rahatlatmış, yüzüme hafif bir gülümseme yerleştirmeye yetmişti.

Yüzümdeki sırıtışı bozmadan hızlı adımlarla kafeye doğru yöneldim. Biraz pahalı bir yer gibi duruyordu.

Alabileceğim bir şeyler olması umuduyla kafenin kapısını yavaşça açtım. Açar açmaz küçük bir zil sesi öterek müşterinin geldiğini haber verdi çalışanlara.

Buraya hiç girmemiştim. Okul çıkışlarında uzun kuyrukları görsem de sabah sabah sadece 5 kişi vardı.

Islak kıyafetlerimle içeriye girdiğim için biraz utanmaya başlamıştım. Fakat içerideki birkaç kişinin de benden farksız olmadığını görünce rahatladım.

Boş olan masalardan birine oturup beklemeye başladım. Birkaç dakika bekledikten sonra gelen giden olmayınca gözüme kestirdiğim ilk çalışana seslendim.

"Afedersiniz, bi' bakar mısınız?"

Arkası dönük çalışan bana doğru döndüğü an tuhaf bir şeyler hissettim.

Hayır, bir sorun yoktu. Aksine her şey harikaydı. Yani onda olan her şey.

[Yazarla Konuşma Bölümü]

Bu biraz daha giriş niteliğinde bir bölüm olsun istedim.

Aslında 5 senedir yazıyorum ama yayımlamıyorum ya da siliyorum. Yayımlasam bile bir iki hafta anca duruyor. Sonra yine siliyorum. Beğenmiyorum çünkü. Mükemmel olsun istiyorum. Bir kusur bulunca sinirleniyorum.

Şu an dönüp baksam kim bilir nice sorunlar bulurum ama önemsemeden yayımlamaya karar verdim.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Okuduğunuz için teşekkür ederim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Coffee Breath | RirenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin