İnsanlara güvenmek saçmalıktır... Onlar her zaman kalbini kırar parçalar ve geride bırakırlar. Buna rağmen sana güvendim... Kalbimin en derinindeki parçayla hemde. Her şeyden çok. Ama senin de öbürlerinden bir farkın olmadı. Sonunda sende beni bıraktın, parçaladın kırdın döktün.
Derin bir nefes alıp uçsuz bucaksız uzun uçuruma baktım. İlk seferim değildi buraya gelişimin. Hatırlar mısın bilmem. Eskiden beni sürekli buraya getirirdin. Sanki masal dünyalarındaki tepeler gibi sisli ve tenhaydı ama sen umursamazdın. Ben sevdiğim için getiriyordun beni buraya değil mi? Yoksa sevdiğimi bilemeyecek kadar cahil miydin benim hakkımda? Umursamadın mı beni o kadar bile? Gözyaşlarım akarken 'Her şey geçecek' derken de mi yalan söyledin? Hiç mi beni sevmedin? Sevseydin bu kadar soruyla bırakıp gider miydin? Uyuduğumu zannederdin ama sen saçlarımı koklarken hep uyanıktım ben. Hepsi bir rüya mıydı... Ha sevgilim...
Rüzgarla uçuşan eteğimi yavaşça düzelttikten sonra derin bir iç çektim. Uçurumun başında birkaç saniye bekledim. Dudaklarımı ısırdım tekrardan. Biliyor musun seninkiler olmadan çok boştu ellerim. Ama yoklar artık. Sarınırım alıştım bu boşluğa. Hem parmaklarımdaki hemde kalbimdeki. O sırada hafiften çiselemeye başlayan yağmurla kafamı göğe kaldırdım. Gülümsedim ve yağmur damlalarının yüzüme çarpmasına izin verdim. Yağmur damlalarına karışan gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken hiç bir şey demeden orada öylece dikildim.
Senin zümrüt yeşili gözlerine aşık olmuştum. Kayboldum çıkamadım oralardan. Sen gittiğinden beri silmeye çalıştım anılarımdan o bakışları. Ama başaramadım. Sen orada mutlu bir şekilde yaşarken ben kalbimde büyüyen gülün dikenlerinin batışını hissettim. Belki geçer dedim acısı geçmeyince alışmaya çalıştım. Ama asla unutamadım...
Yağmur şiddetini arttırmaya başlayınca derince içime çektim o tepeye sinmiş kokunun. Ardından arkamı döndüm ve arabaya doğru yürümeye başladım..
...
Gözlerimi açtığımda başımdaki katlanılmaz ağrıyla yatakta doğruldum. Gözlerimi ovuşturup yavaşça ayağa kalktım ve lavaboya doğru yürüdüm. Esnedikten sonra aynadaki yansımama baktım. Parmaklarımı göz altımda gezdirdim. Çökmüşlerdi. Derince iç çektikten sonra birbirine karışmış ve yağlanmış saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Ardından lavabodan çıkıp alt kata indim. Mutfağa girdim ve buzdolabından çıkardığım hazır tostlardan birini yemeye başladım. Ardından tekrar odama çıkıp üstümü değiştirdim. Ne kadar sıkıcı diye geçirdim içimden. Her gün aynı şeyleri yapıyordum. Birazdan gidip mektup var mı diye kontrol edip pazar günü olan izin günümü yine ders çalışarak geçirecektim.
Sen varken hiç böyle değildi... Her şeyden zevk alıyordum ama şu an en sevdiğim şeyi yapmayı bile istemiyorum. Sence hepsi benim suçum mu seni sevdiğim için...
Üstüme günlük kıyafetlerinden birini giyip kapıya yöneldim ve postacının bıraktığı mektupları elime aldım. Oturma odasına geçtim ve sırayla mektuplara bakmaya başladım. Bir tanesi hariç hepsi ev arkadaşıma gelmişti. Hepsini kontrol ettikten sonra kendime geleni açtım. Çok güzel görünümlü bir davetiyeydi. Ne için davet edilebilirim ki diye düşündüm içten içe.
Oysa nereden bilebilirdim senin kalbimdeki hayatta kalmış son gülü de parçalamak için geri döndüğünü.
Bu kitabı düzenlemeye karar verdim. Eskiden de fazla okunmuyordu şimdi hiç okunacağını sanmıyorum ama yinede yayınlamak istiyorum. Umarım beğenirsiniz. Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın. Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴄᴏᴍᴇ ᴀɴᴅ ɴᴇᴠᴇʀ ʟᴇᴀᴠᴇ ᴍᴇ ᴇᴠᴇʀ ᴀɢᴀɪɴ
FanfictionGüvenmeyi mi tercih edersiniz güvenlilmeyi mi? Ben ikisini de etmem çünkü güvenirsem ağlarım, güvenilirsem ağlatırım. Buna rağmen neden sana güvendim ki ağlayacağımı bile bile senin gözünden bir damla bile göz yaşı düşmezken.