medya: Vacations - Young
İyi okumalar.
********************
Küçüklüğümden itibaren yaşadığım bir çok değişiklik hayatıma iyi ve kötü diyebileceğim şeyler katmıştı. 9 yaşında başka bir okula geçişim, taşınmamız, yeni arkadaşlar, yeni komşular.. Namjoon hyungun kendine yeni bir bisiklet alıp bana eskisini vermesi de hatta 3-4 sokak ötedeki en sevdiğim abur cuburların olduğu o market bile..
Bazılarını çok çabuk kabullenmiştim, bazılarına alışmak ise sandığımdan daha zor olmuştu. Birçok durumla ilk defa karşılaşıyordum ve ne yapacağımı bilememek beni ürkütüyordu. Ayrıca hayatınızda yıllarca düşünseniz bile asla tahmin edemeyeceğiniz bir şey aniden karşınıza çıktığında, afallamanın verdiği karmaşa beyninizi yeterince meşgul ediyor ve olacakları asla kestiremiyordunuz.
Bende olacakları kestirememiştim.
Elime aldığım kasete öylece bakıyordum.
Aslında sorulacak bir sürü şey vardı. Ne kaseti bu? Kaset neden bir kitabın içinden çıktı? Kim Taehyung kim? İçinde bir çeşit şarkı mı var? Kitaplar toplanırken biri içine mi koydu?
Bunları sorsam da doğru bir cevaba ulaşabileceğimi düşünmüyordum. Kime soracaktım ki?
Kasetin içinde bulunduğu kitabı elime alıp incelemeye başladım. Stefan Zweig'e aitti ancak ön kapağı yırtık olduğundan dolayı kitabın ismini bilmiyordum. Sayfalarını çevirip bir ipucu bulmaya çalıştım ancak bazı yırtık ve yıpranmış sayfalardan başka bir şeyle karşılaşmadım. Sanki o zamanlarda ıslanmış gibiydi.
En ön sayfaya döndüğümde yırtık sayfanın kenarında tükenmez kalemle birkaç rakam yazılmış olduğunu gördüm ama sayfa zamanında ıslandığı için rakamların devamı silinmişti.
''Jeongguk..''
Başımı kaldırıp kapıda bana bakan Jimin'le karşılaştım. Belki ondan bir tavsiye alabilirdim.
''Jimin, baksana ben bir şey buld-..''
''Jeongguk, benim acilen gitmem gerekiyor. Yoongi bacağını incitmiş.''
Panikle kenardaki çantasını eline aldı.
''Ah, yapabileceğim bir şey var mı?'' panikli hali beni endişelendirirken kaseti tekrar kitabın arasına koyup hızlıca ayaklandım.
''Senin burada kalman daha iyi. Bayan Lee yok zaten, gelince ikimizi de görmezse pek iyi olmaz.''
''Pekala..'' dedim iç çekerek. ''Bana haber vermeyi unutma.''
''Tamam, görüşürüz..'' Aceleyle yanımdan ayrıldı. Kütüphanede sorumlu olarak tek kişi ben kalmıştım, bu yüzden kaset ile ilgili tüm merakımı şimdilik rafa kaldırıp işime odaklanmam gerekiyordu.
İçinde kaset olan kitabı elime alıp depodan çıktım ve danışma masasının kenarındaki, sabah getirdiğim çantamın yanına ilerledim.
Yerdeki çantamı alıp masaya koyarken etrafa bakmış ve birkaç dakika önce bana aldığı ve süresi dolan kitapları geri veren, soyadının Cho olduğunu öğrendiğim esmer adamla göz göze gelmiştim. Birbirimize bakmadığımız birkaç saniye öncesinde rafların arasında elindeki kitabı inceliyor, içinde bir şeyler arıyormuş gibi davranıyordu. İstemsizce bir şüpheye düşüp kaşlarımı kaldırarak ona bakmaya devam ettim ve o üzerimdeki bakışlarını çekip kitabı raftaki yerine koydu ancak gözlerini kısa bir anlığına üzerimden çekmişti aslında. Tekrar bana dönerken iç çekti ve sıkıntılı bir halde elini ensesindeki saçlarına atıp hafifçe karıştırdı. Yüzünde küçük bir gülümsemeyle konuşmaya başladı.