25

1.2K 91 20
                                    

Jungkook; o yalpalar, ben ise ağırlığıyla düşmemeye çalışırken zorla içeriye sokmamın hemen ardından, yarım saat öncesinde tek başıma oturduğum koltukta sızmıştı.

Daha doğrusu sızmadan önce bir şeyler gevelemişti de ben anlamamıştım.

Şimdi, güneş doğalı çoktan bir saat olmuşken ben hala yanında bekliyordum.

Bütün gece yaptığım gibi.

Yalnızca fotoğraflardan tanıdığım yüzü bu kadar yakınımda ve canlı bir şekilde o kadar mükemmeldi ki,
hayatım boyunca kendimi ilk defa bu kadar özel hissetmiştim.

Üstelik özel hissetmem için onun beni sevdiğini söylemesine, güzel sözlere bile ihtiyacım yoktu. Şu an benim onu izlediğimden bile habersiz, yalnızca uyuyorken bile o yanımda olduğu için özel hissediyordum.

Tamam, ilk buluşmamızın bu şekilde olmasını beklemiyordum ama artık pek de önemi yoktu.

Uykusuzluk ve düşüncelerin etkisiyle dalgınlaşmaya başlayan bakışlarım kirpiklerinin titreşmesiyle odağını tekrar onda topladı. Yerimde dikleşip üstüne eğildim. Eğilmez olsaydım.

"Jungkook?"

Aniden doğrulmasıyla birlikte üstüne eğilmiş olan bana tam anlamıyla kafa attı.

"Ah, kafam! Jimin seni öldüreceğim. Ne diye üstüme eğiliyorsun sapık gibi anlamıyorum ki!?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp, kafamın acısını sonra düşünecektim, fark etmesini bekledim.

Birkaç kez gözlerini kırpıştırdıktan sonra her şeyin yeni farkına varıyormuş gibi hızla doğruldu.

"T-taehyung? Sen? Ben... buraya, nasıl-?" kaşlarını çatıp odanın içinde gözlerini gezdirdi ve elini alnına vurarak devam etti, "ben çok özür dilerim, yemin ederim o fotoğraf-"

Susturmak, eh biraz da artık dayanamadığım için ensesinden tutup dudaklarımı dudağına bastırdım.

Böyle bir şey beklemediği çok açıktı ama ben bile kendimden beklemiyordum.

Daha fazla ileri gitmeyerek ayrıldım ve gözlerine baktım.

"Sinirli değilim, Jungkook. Fotoğrafın eski olduğunu biliyordum ki zaten."

"Sen, nasıl?"

Elimi saçlarına götürüp hâlâ kafasının büyük ihtimalle acıyan yerinde duran elini tuttum. "Saçlarının fotoğraftakinden ne kadar farklı olduğunun farkında mısın? Hiç aynaya bakmıyor musun sen? Ayrıca çok değişmişsin."

Gözlerini büyütmüşken fotoğraflarındaki hallerinden daha çok tavşana benziyordu.

"Hem, benim gibi asosyal insanların her şeyi bilen ve herkesi tanıyan bir arkadaşı olmalı. Yoksa hayat çekilmiyor." Oyuncu bir şekilde tırnaklarımı incelemeye başladım.

Göz ucuyla Jungkook'un rahatlayarak derin bir nefes verdiğini görünce istemsizce gülümsedim. "Sen bütün gün telefonunu açmayınca kafayı yiyeceğim sandım."

"Sadece bir gün telefonuma bakmadım diye sarhoş olmana gerek yoktu, aptal."

Bir süre gözleri yüzümün her yerinde gezindi ve ben artık utanmaya ve yüzümü kapatma ihtiyacı hissetmeye başlamışken tekrar konuştu.

"Söz veriyorum sana bütün sorularını cevaplayacağım. Ama şu an sadece seni sevdiğimi bilmeni ve seninle güzel vakit geçirmemizi istiyorum."

Daha sonra eğildi ve bu sefer o beni öptü, daha sonra tekrar ve tekrar.

Bir ara aklıma gelen şeyle geri çekildim. "Bir dakika ya, Jimin sana ona sorduğum her şeyi anlattı yani? Aramızda kalması gerekiyordu!"

O ise söylediğim şeyi duymazdan gelip kafamı tuttu ve dizleri üstünde yükselerek saçlarım üzerinden öpücükler bırakmaya başladı.

"Acıyor mu?"

Eh, artık acımıyordu.

Bütün gün, görüşemediğimiz onlarca günün acısını çıkartırcasına oturmuş ve sohbet etmiş, film izlemiş, yemek yemiş ve tabii bir de birbirimizi öpmüştük.

Tıpkı sevgililerin yaptığı gibi.

İlk görüşmemizin böyle olacağını hayal etmiyordum demiştim değil mi? Onunla olduğum her an en güzel hayallerimin bile ötesindeydi.

-

aaa çok gerginim

umarım beğenirsiniz sizi çook seviyorum

muah:*

mistake; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin