1. Bölüm

187 5 1
                                    

Merhaba arkadaşlar.. Tekrar karşınızdayım. Eğlence amaçlı yazıyorum, okursanız çok sevinirim. SBSV'den replikler de var. Unutmadım, unutursam kalbim kurusun! Sizi çok seviyorum, inşallah beğenirsiniz. Keyifli okumalar..

Ilgın'ın ısrarları üzerine Minel'le beraber bizim mekana ayak bastık. Kulağıma ilişen motor sesleriyle beraber gözlerimi kısarak yüzümü buruşturdum. "Kulak zarlarım patlayacak birazdan." dedim yüksek sesle. Minel kulağımın dibinde "Aynen!" diye bağırdığında, yerimde sıçradım. "Allah belanı versin." diyerek sitem etmeye başladığımda, Minel teslim oluyormuşcasına ellerini kaldırdı.

"Sevgilime beddua edemezsin, sarı sıçan." dedi Batın, ellerini Minel'in beline dolayarak. Gözlerimi devirerek kendimi duvara yasladım. 

"Sabaha kadar dikilmeyeceğiz burada değil mi gençlik ateşi?" Aksel motosikleti çalıştırdıktan sonra, Ilgın arkasına bindi. Batın ve Minel ikilisi de aynı pozisyonu aldı. Ben yine sap.

"Hey!" Gelen sese döndüğümde elindeki kaskı bana uzatan çocuğa baktım. "Atla bebek, yoksa ıslatırım." dedi elindeki su şişesinden bir yudum alarak. Kusursuz görünüyordu. Gözlerimi kısıp, gülümseyerek kaskı kafama takmaya çalıştım. Evet, sadece çalıştım. Ama takamadım. 

"Beceriksiz." diye tıslayarak elimden kaskı alıp, kafama pat küt yerleştirdi. 

"Ah, yavaş olsana hödük!" dediğimde, "Cahil cahil konuşup benim sinirlerimi bozma, cadı." diyerek cevap verdi. Arkasına oturarak, deri ceketimin fermuarını boynuma kadar çektim. Ben hazırlanırken karşımıza geçen adam elleriyle bize komutlar vermeye başladı. Motosiklet çalıştığında, önümde oturan çocuğun montunun eteklerine tutundum. 

"Deli misin sen? Ölmek mi istiyorsun? Belime sarıl." Her ne kadar görmese de kafamı sallayarak ellerimi beline sardım. Motosiklet aniden hareket ettiğinde birden afalladım. Daha şimdiden başlamıştım korkmaya. Birkaç dakika sonrasını düşünemiyordum bile. Benim aksine, etrafımdaki insanların bir çoğu eğleniyormuş gibi duruyordu. Attıkları kahkahalar, bunun en büyük ispatıydı.

"Biraz yavaş ol!" Ya beni umursamıyordu, ya da sesten dolayı duymamıştı, bilmiyorum. 

"Ulan çüksüz yavaş olsana!" 

"Anlamadım?!" dedi imalı bir şekilde. Ebesini öptüğümün çocuğu. 

"Diyorum ki biraz yavaş ol." Attığı kahkaha sesini duyduğumda kaşlarımı çattım. Ben yavaş ol dedikçe, o hızını daha da arttırıyordu. Motosiklet bir o yana bir bu yana gidiyordu. Bizimle rekabet içerisinde olan insanlar, önümde oturan sümüklü böceği daha da baştan çıkartıyordu. Dünyanın en hızlı hayvanına rakip çıkardı bu herif. Tırnaklarımı ceketine geçirerek ona yavaş olması için sinyaller gönderiyordum, ama sonuç yine hüsran. 

Kafamı sırtına gömerek sakin olmaya çalıştım. Gözlerim kapalıydı, zaten pek bir şey göremiyordum. Kafamı kaldırarak etrafa bir göz attım. Dört duvar arasında atlı koşturuyor gibiydik şu anda. Duvarlarla çevrili bir yerdi, bir nevi labirent gibi. Önümüzü sadece motosikletin farlarından yansıyan ışık sayesinde görebiliyorduk. Oldukça ürkütücüydü. 

Ağzımda hissettiğim sıvının iğrenç tadıyla yüzümü buruşturdum, bir de üstümdeki ağırlık.

*Yüzüme yansıyan güneş ışığına engel olmak için elimi yüzüme götürdüm. Gözlerimi açarak etrafımı süzdüm. Ah, neresiydi burası?

"Gözlerini açtı!" "Allahım sana şükürler olsun!" "Doktoor!" Amına koyayım bir susun da kendime geleyim değil mi?

"Ne zaman susmayı planlıyorsunuz sayın arkadaşlarım ve teyzeciğim?" Hepsi güler yüzle bana bakıyordu. Yattığım yatakta doğrularak masadaki sudan bir yudum aldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hırçın SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin