bugün hakkıyla pikniğe geldik. hava oldukça yağmurluydu.yiyeceklerimizi çıkardık. ama birden farkettik ki yiyeceklerimiz çantadaki fazla ısıdan soğumuş. çok üzüldük.
sonra birden elimizdeki yiyeceklere yıldırım düştü. yaşasın, artık yemeklerimiz sıcak!
yıldırımdan bu iyiliği için özür diledik. hakkı yabancılarla konuşmaya alışık olmadığı için özür dilerim yerine yanlışlıkla özür sikerim dedi.
ben farkedip hakkıya kızdım. hakkı üzülüp ağlamaya başladı.
ben de zaten suyumuz az diye gözyaşlarını toplayıp en yakındaki değirmende öğüttüm.
geri geldiğimde hakkı elinde tost makinasıyla oynuyordu.
beni çeksene hakkı.
Hakkı tost makinasını bana doğrultup yüzüme fırlattı.
sonra heyecanla tost makinasını alıp içindeki fotoğrafa baktık.
fotoğrafta hakkı vardı ve çok çirkindi. ama bu işte bir tuhaflık olmalıydı çünkü ben hakkı değildim.
belki de hakkıydım.
salatalıklı sandviçden yansımama baktım. yoo ben gayet de kendimdim.
demekki ne zaman fotoğraf çekilirse ben hakkıya dönüşüyordum.
hakkı gibi çirkin olmak hiç güzel değildi bu yüzden bir daha hiç fotoğraf çekinmedim.
hakkı da ağladı.