Sirius çok yalnızdı, ailesi bile onu sevmiyordu. Nasıl sevilecekti ki zaten? Kimsenin kafa yapısına uygun olmayan biriydi ve hovardaydı... James'in, Remus'un, Peter'ın başına sadece bela oluyordu. Onlar da onu sevmiyor olmalıydılar, Sirius'a göre sadece acıyordular.
Ailesinin evinden sonunda kaçmıştı, rahatlamış hissediyordu ama gidecek yeri olmaması onu huzursuz ediyordu. James'e gitse ailesine yük olmaktan korkuyordu, diğerlerine de öyle, zaten Remus'un başında her ay yaşadığı kurtadam problemi vardı. Bir de Sirius Problem'i çıkaramazdı başına. Bu düşüncelerle birlikte kimseye haber vermeden kendi yaşamaya karar verdi. Ne de olsa çok zor olmamalıydı, değil mi?
Birkaç gündür ailesinden kalan paralarla zorlukla geçiniyordu. Hogwarts'ın açılımına bir ay vardı, kitapları nasıl alacağını bilmiyordu. Belki de Hogwarts'ta da gitmemeliydi?
Bu düşüncelerle bir kahve söylediği kafede oturuyordu Sirius. Kafenin dışından sık nefes sesleri geldi, dikkati oraya çekildi. Kapı sertçe açıldı, içeriye Sirius'un çok iyi tanıdığı biri girdi. Kuzgun saçlı çocuk sinirli nefeslerle etrafına baktı ve Sirius'u fark etti. Rahatlamış gibiydi. Yine de hızla ona adımladı ve Sirius'un tek laf etmesine izin vermeden ona sıkıca sarıldı.
Sirius çok hazırlıksız yakalanmıştı ancak şaşırmasını yana bırakıp o da özlemle karşılık verdi. Birden James ondan ayrılıp onu itti. "Sirius, nasıl bize gelmek yerine buralarda kalırsın? Sana attığım mektuplara cevap vermeyince evinize gittim ve kaçtığını öğrendim. Ama benim yanıma gelmeyip buralarda kaldın, seni üç gündür her yerde arıyorum. Kaç kez aynadan sana ulaşmaya çalıştım, haberin var mı? Çok endişelendim dostum, hem de çok.." Elini saçına geçirdi ve iç geçirdi.
Sirius'un amacı bu değildi, onun öğreneceğini bile düşünmemişti. Ağzını açıp bir şeyler söylemek istiyor ama diyemiyordu. "Sizi rahatsız..." James'in anında kaşları çatılmış, sözünü kesmişti. "Senden rahatsız olma ihtimalimiz var mı sence? Sen ailemdensin Pati, sen benim için en önemli insanlardansın. Bir daha böyle düşündüğünü duyarsam, seni döverim." Sözünü bitirdiği bu sefer de Sirius bir sarılma başlatmış ve ona kollarını sıkıca dolamıştı. Gözlerinin dolmasını engelleyemedi, ara bir 'Teşekkürler..' diye mırıldanmaktan başka kelime çıkmadı ağzından. O gece, onların tamamen kardeş oldukları geceydi.
James ondan ayrılsa da yakın durmaya devam etti. Gözleri parlayarak Sirius'a baktı. "İkna oldun mu? Ayrı eve çıkana kadar Potter Malikanesinden kurtulamayacaksın! Alışmaya baksan iyi dersin." Sirius göz devirse de içten içe alışmasına gerek bile olmadığını, kendi aile ortamından katlarca daha yakın ve sıcak bir ortamda olduklarına emindi. O yüzden otomatikman Black'ler harici çoğu aile ortamı ona sıcak gelecekti.
"Eve de birlikte çıkmayacak mıyız? Çatalak senden hiç kurtulamayacağım sanırım!" James kafasına bir şaplak geçirdi ve gülerek saçını karıştırdı. Şakalaşacak yürümeye başladılar. Ve Sirius Black o gece bir Potter ailesi üyesi oldu.
*********************
İkinci sınıfın ikinci dönemindelerdi. Yılbaşından öğrenciler yeni dönmüş, eşyalarını yerleştiriyordu. Sirius yine aralarından en hızlısı olarak eşyalarını yerleştirmiş, onları beklemekten sıkılınca da bahçede bekleyeceğini söyleyip çıkmıştı. James işini bitirdiğinde Sirius'u yalnız bırakmak istemediği için hala işleri olduğunu gördüğü Remus ve Peter'a el sallayarak Ortak Salon'dan çıktı.
Bahçeye yaklaştıkça bağırma sesleri duyuldu ve James yaklaştıkça artmaya devam etti. Bağırma seslerinden birinin Sirius olduğunu fark etti. Bu onun adımlarını hızlandırmasına sebep oldu. Sirius belli ki bir kavgadaydı ve James onun yanında ona yardım ediyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marauders Mini Stories
FanfictionÇapulcular ile ilgili yazmak istediğim her şeyi yazdığım bir kitaba hoşgeldiniz! Bu kitapta ilişkilerden çok Çapulcu arkadaşlıklarına odaklanacağım. Şakalara, küslüklere, kavgalara, savaşlara, komik ve hüzünlü anlara hazır olun!