Michael Clifford, ona küçük notlar yazıp onu hergün gülümseten çocuğa aşıktı.
tören başlamadan bir ya da iki dakika önce dolabına gitti ve gizli hayranından son notu gördü, nam-ı diğer Luke Hemmings. Michael onun herhangi bir sınıfında olup olmadığını merak etti. yine de bugüne kadar herhangi bir sınıfa dikkat etmedi.
tören başladığında, okul müdürü ve bir kaç kişi nasıl üniversiteye gidecekleri ve Michael'ın umursamadığı bir kaç saçmalıktan daha konuştular.
-
''Michael Clifford.'' okul müdürü konuştu ve mavi saçlı çocuk diplomasını almaya gitti.
Luke iç çekti ve müdür ile el sıkışan Mikey'i izledi.
eğer notumu okumamışsa?
eğer benimle tanışmak istemiyorsa?
eğer ezik olduğumu düşünüyorsa?
o zaman tekrar, eziğim...
eğer beni asla bulamazsa?
onun adının çağırılmasını beklerken aklında bu sorular vardı. bunun bitmesi ve Michael ile sonsuza kadar birlikte gün batımına gitmek için bekleyemiyordu.
-
'' Luke Hemmings. '' bu uzun boylu çocuğu görmek için Michael'ı döndürdü.
Luke koltuğuna geri dönerken vay diye düşündü. o, onu gülümseten notlar yazandı. mesafe nedeniyle onu iyi göremiyordu ama vay. nutku tutulmuştu. eğer Luke, Michael'ın tanrı olduğunu düşünüyorsa, o zaman Luke ondan daha yüksek rütbede olmalıydı. Luke mükemmelliğin tanımıydı. herkesin ismi söylendikten sonra kepler heryere atılmıştı mezunlar popüler olanlarla partiye gidince insanlar orayı terk etmeye başladı.
-
Liz, onun tek arkadaşı Calum'un yanına gitmesini söyledikten sonra Luke okula yürüdü. onlar partiye gitmeyi planlamışlardı ama önce takım elbiseden daha uygun birşeyler giymeye karar verdiler.
''Michael'la karşılaştın mı?'' Calum eve ulaşmadan önce sordu. Luke, ödünç alacak kıyafet bulmak için Calum'un odasına gitmeden önce başını hayır anlamında salladı. sonunda Blink-182 tişörtü ve siyah bir kot pantolon aldı.
''Michael'ın partiye katılacağını düşünüyor musun?'' Luke, dolapta bulduğu şekerlemeleri yerken sordu.
''muhtemelen, neredeyse herkes gidiyor.'' Calum saçını düzeltirken söyledi.
-
''Luke'un partiye gideceğini düşünüyor musun? bana bakmak için?'' Michael endişeyle arkadaşı Ashton'a sordu.
''bilmiyorum. partiye gideceğini düşünüyorum ve evet Michael, sana bakmak için.'' Ash telefonundan bakışlarını kaldırmadan söyledi.
''arkadaşım olduğun için teşekkürler.'' mırıldandı ve televizyona döndü.
-
gitme zamanı geldiğinde Michael endişelenmeye başladı.
eğer beni beğenmezse?
eğer benimle asla konuşmazsa?
eğer başka birini bulursa?
eğer ezik olduğumu düşünürse?
o zaman yeniden, eziğim...
''endişelenmeyi bırak dostum. seni olduğun gibi seveceğine eminim.'' Ash onun sırtını arabanın içine doğru patpatladı.
All Time Low çalmaya başladığında Ashton bana eşlik etmeye başladı. eve yaklaştıkça sesler ve kalabalık artıyordu.
''eğer parti bu boyutta olacaksa onu hiç bulamayacağım.'' Michael arabadan çıkmadan önce iç çekti. Ashton ve o yürüdü ve sarhoşmuş gibi dans eden alkol kokan gençleri kokladı.
''seninle saat birde burada buluşacağım?'' Ashton sorup Michael onayladığında ikisi farklı yönlere ayrıldı.
-
''benimle bir gibi burda buluş?'' Calum telefonuyla meşgul olan Luke'a söyledi. Calum uzaklaştı ve Luke bara gitmeye başladı tabureye oturdu. şanslıydı ki Luke kulaklıklarını yanına almıştı bu sayede boktan parti müziğini duymazdan gelebilirdi. Blink-182'dan All The Small Things çalmaya başladı ve Luke eşlik etti.
''bir shot votka verir misiniz?'' yanındaki çocuk barmen'e söyledi. Luke gerçekten çocuğa dikkat etmedi ama tanıdık göründüğünü hissetti.
''um, pardon, ama sen Luke Hemmings misin? yemin ederim sapık ya da herhangi birşey değilim, sadece tanıdık görünüyorsun.'' Luke'a bakarak sordu. kıvırcık kirli sarı saçları vardı ve Ac/Dc tişörtü giyiyordu.
''evet,neden?'' Luke merak etti ve kulaklığının birini çıkardı.
''oh sebepsiz, sadece arkadaşım sana bakıyordu.'' omuz silkti ve Luke biraz eğildi.
''ve senin arkadaşın kim?'' Luke konuştu ve diğer kulaklığını da çıkardı. ama kıvırcık saçlı çocuk uzaklaştı. iç çekti arka bahçeye ve hamağın olduğu yere yürüdü. orası huzurlu ve sessizdi.
-
'Luke burada.'' Ashton ağır bir nefesle söyledi evin diğer tarafından Michaael'ın olduğu yere kadar koşmuştu, beceriksizce koltuğa oturdu.
''gerçekten mi? nerede?'' koltuğundan fırladı ve Ashton ona, onu en son gördüğü yerin bar olduğunu söyledi.Michael direkt bara koştu, neredeyse tüm insanlara baktı ama uzun çocuğu göremedi. barmene Luke'u sordu ve o, onun arka bahçeye gittiğini söyledi.
"tanrım." Michael, Luke'un hamakta oturduğunu görünce fısıldadı. o kadar yakın olmak onu sıcaklatmıştı.
"um. merhaba." Michael söyledi ama onun arkasına dönmemesi Michael'ın kaşlarını çatmasını sağladı.
"merhaba." yüksek ses Luke'u zıplattı.
'onun gözleri, tanrım.' diye düşündü Michael. deniz mavisi gözler onun kalp atışını hızlandırmıştı.
"Luke Hemmings?" Michael sordu ve Luke yavaşça başını salladı.
"selam, düzgün bir şekilde tanışmadığımızı düşünüyorum. ben Michael Clifford." elini uzattı.
"selam Michael Clifford, ben Luke Hemmings, senin gizli hayranın." bana gülümsedi.
Son.
*siktir bitti slslşsşsşs.
geç geldiğinin farkındayım, 2 sayfaydı ve ben üşendim.
küfretmek konusunda serbestsiniz.
bitmesine sevindim, artık onlar birbirini biliyor, yay!
herkese çok teşekkür ederim.
birtanesiniz.
diğer çevirime de bakabilirsiniz, ehe.
sizi seviyorum ;')*