Cemal Can elindeki poşeti kavrayışının gevşediğini hissetti ve poşetin içindekiler gürültü ile yere saçıldı. Bacakları uyuşmuşken, neredeyse kalbinin paramparça oluşunun sesini duyabiliyordu.
Barış'ın ondan uzaklaşıp odasını değiştirmek istemesine dair duyduğu şeyler kafasında yankılanıyordu.
Elbette...o ne bekliyordu ki?
Tabiiki de Barış ondan nefret ediyordu.
Tabiiki...
Barış'ı sevdiği gibi kendisi onun tarafından sevilmeyecekti, bunu biliyordu. Aslına bakılırsa onun arkadaşça dahi kendisini sevmesini beklemiyordu. Ama daha bir gün geçmemişken oda değiştirmek için istekte bulunacak kadar da kendisinden nefret ettiğini düşünmemişti.
Gerçekten o, bu kadar mı kötüydü?
Gözyaşları taşmış, yanaklarından ayakkabılarının ucuna doğru damlamıştı. Ama yüzünü silmek için hiçbir çaba harcamadı.
Aniden önünde durduğu kapı açıldı ve şok içinde hızla başını sinirli olan Barış'ı görebilmek için yukarı doğru kaldırdı. İfadesi ağır çekimde değişmeye başlamıştı, başlangıçta kızgındı sonrasında ise şaşkın ve en nihayetinde Cemal'in yaşlarıyla parlayan yeşil gözlerini gördüğünde bundan bir ima çıkarmış ve suçluluk duygusu içine girmişti.
Cemal o an, aklına gelen ilk şeyi yaptı.
Arkasını döndü ve gitti.
Barışa kıyasla kısa olan bacaklarıyla yurttan,Barış'tan,sevdiği adamdan olabildiğince uzağa kaçtı.
Barış onu takip edecek değildi.
Hayır, pek tabii bunu yapmazdı.
Aksine o da zaten onun gitmesini tercih ederdi.
--
Barış gün içinde bininci kez iç çekmişken,tekrardan nefesini bıraktı.Sinir bozukluğu içinde saçlarını karıştırıp, eliyle yüzünü kapattı. Boş ve sessiz yurt odasında öylece oturuyordu.
Sanki birisi vücuduna binlerce ton ağırlığındaki bir metal yüklemişti, suçluluk içten içe onu yiyip bitiriyor, midesinde bir ağırlık hissi uyandırıyordu. Can'ın tüm bunları duymasını ve onu incitmeyi istememişti, sadece daha cool insanlarla birlikte olabilmek için basit bir oda değiştirme isteğinde bulunmuştu.
Cemal'in kırılmış yüz ifadesiyle birlikte ağladığını gördüğünden beri aklından bu görüntüyü atamıyordu.Sanki onun o görüntüsü Barış'a musallat olmuştu, bütün hatanın onda olduğunu ve koca bir pislik olduğunu söylüyor gibiydi. Ama Barış koca bir pislik olduğunu zaten biliyordu, tüm hayatını bir pislik olarak geçirmişti! Tabii arkadaşları hariç onlara karşı gayet iyiydi.
Can'dan nefret ediyor olsa da,bu şekilde hissetmesine engel olamıyordu.
Ama bu şekilde olmamalıydı.O insanları incitmekte en iyi olan popüler biriydi, bu yüzden Cemal'i kırması kendisini nasıl böyle suçlu hissettirebilirdi ? gözünde tek kuruş dahi değeri olmadığını söylemiyor muydu?
' Ne oluyor bana?? Neden böyle kötü hissediyorum??' diye düşündü.
Ardından Barış tüm suçu Cemal'in ağlayan yüz ifadesine attı.
' Evet, işte bu yüzden olmalı. Ağladığında fazla acınası görünüyor. Evet, bu yüzden..hepsi bundan dolayı..'
Kendisine kaç kere bu yüzden olduğunu söylesede pek bir yardımı dokunmadı,aksine daha da kötü hissediyordu.Sonunda hayal kırıklığını durduramamasıyla birlikte dışarı çıkıp, bara giderse belki daha iyi olacağına karar verdi. Telefonunu ve anahtarlarını aldı, biraz alkol alıp kafasını dağıtabilmek için dışarı çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeker Prens ve Tuz Kral/CEMBAR
FanfictionSev ya da nefret et, ikisi de benim lehime. Beni seviyorsan, daima kalbinde nefret ediyorsan, aklında olacağım. ÇEVİRİ/UYARLAMA Yazar: Lulu_purple_panda