eline bir not, yüreğine de bir ateş düşmüş Mustafa

150 29 55
                                    

dokanmadan bile sevebilirdi insan. uzaktan, gözleriyle okşayabilir saçlarını. yürüken adımlarıyla anlaşabilir, beraber aynı şarkıyı mırıldanarak bile konuşabilirlerdi. herkes uzaktan sevebilirdi. metreler, kilometreler, santimler bile engel olamazdı.

Mustafa da öyleydi. uzaktan görmüştü Yasemini. yıllar önce göz göze geldiklerinde içinde bir kıpırtı oluşmuş, kalbini ona kaptırmıştı. yıllardır içinde tutmuştu bunları. kimseye anlatamamıştı.

hem zaten sevdalandığı kadının nişanlısı vardı. şimdi birine anlatsa hemen dedikodu çıkar, herkes duyardı. bunu istemezdi Mustafa. Yaseminin onu sevdiği bu şekilde duymasını istemezdi. en yakın zamanda kendi gidip söyleyecekti. her ne kadar doğru olmasa da söyleyecekleri, artık söyleme vaktiydi.

kırık ayanasının önünde elinde tarakla saçını taradı. bugün sonunda içindekileri Yasemin'e söyleyecekti. dün gece vermişti bu kararı. bir deli cesareti tüm bedenini kaplamıştı. artık içindekileri dökmek istiyordu. aslında bir yandan da dökmek istemiyordu. laf söz olur diye. ama artık içinde tutamayacağını da iyi biliyordu. yıllar boyu felçli anasının yatağı başında ağlamış, sevdiği kızı, sevdasını anlatmıştı. bu onu bir nebze olsun rahatlatsa da, yetmiyordu.

bugün nedensizce kalbinde bir ağrı vardı. böyle kötü bir şey olacak derler ya onun gibi. ama umursamadı Mustafa. binevi umursamamaya çalıştı. böyle güzel bir günü mahvetmek istemiyordu.

saçını düzgünce taradıktan sonra üstüne giydiği beyaz gömleğini düzeltti. bugün o her zaman ki Mustafa olmayacaktı. o özensiz Mustafa olmayacaktı. bugün daha özenli olacaktı. biricik sevdiğinin karşısına güzel çıkacaktı.

kocaman gülümsedi Mustafa. sahi bugün Yasemin'in karşısına geçip aşkını itiraf edecekti.

"vay be Mustafa. şimdi sen Yasemin'in karşısına geçeceksin, ha?"

kendine çeki düzen verdikten sonra evden çıktı. evinin hemen önünde olan çiçekçiye girdi. parasının yettiğince bir kaç tane gül aldı ve oradan çıktı. hemen karşı kaldırımda oturan Bakkalcı Hasan'la göz göze gelince o taraf doğru yürüdü. şimdi göz göze gelipte yanına gitmemek olmazdı. hem Hasan abisiyle iyi anlaşıyorlardı. ayıp olurdu.

tam karşısına gelince, "selamunaleykum abi." dedi. Bakkal Hasan onu evden çıkarken yüzünde kocaman gülümsemesiyle görmüş, ardından çiçekçiye girene kadar gözetlemişti. bugün diğer günlerin aksine farklı gelmişti gözüne. eğer şimdi sormazsa meraktan ölürdü.

"aleykumselam ayelkum selam da, Allah hiç bozmasın inşallah."

Mustafa'nın kaşları çatıldı. "neyi abi?"

"mutluluğunu oğlum. bak ben 50 yaşında, hayatı görmüş geçirmiş bir adamım. yüzünde ki gülümsemeyi taa evden çıkarken gördüm. sende bir haller olmuş. dökül bakalım."

Mustafa, Ellerinde Çiçekler Dilinin Ucunda Da Söyleyemediklerin KalmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin