"Ne demek birazdan başka biriyle sahne almak zorundayım?" Xiao Zhan derince bir nefes çekti içine. Içerinin kalabalığında ve etraftaki tozlanma nedeniyle çektiği nefes ne kadar temiz sayılırdı, orası tartışılırdı gerçi.
"Peki, neden şu anda haberim oluyor? Iki dakika sonra sahnede olacağım." Sakin kalmaya çalışıyordu. Çünkü her ne kadar durumdan memnun olmasa da, kararlaştırılmış bir şey üzerine insanların kalbini kırmasına gerek yoktu. Olabildiğince serinkanlı karşılamalıydı olanları.
"Yapımcı biraz önce aradı ve böyle bir şeyi uygun gördüğünü söyledi. Hem onun için, hem de senin için iyi bir reklam fırsatı." Genç kadın, çekingen bir şekilde karşısındaki uzun adamı inceliyor ve ondan gelecek tepkiyi bekliyordu.
Xiao Zhan, kirpiklerini yavaşça kırpıştırdı ve suratına zoraki bir gülümseme takınarak, karşısında şekilden şekle giren menajerine baktı.
Boşu boşuna onu germeye gerek olmadığını düşünüyordu.
Ardından iki elini de, aralarındaki samimiyetten güç alarak kadının omuzlarına yerleştirip, "Sıkıntı yok, çıkıp şarkımı söyleyip dansımı edeceğim." dedi karşısındakini rahatlatmak istercesine.
Davet edildiği programda, son anda bir çaylakla sahne alacağını öğrendiğinde biraz sinirlenmişti. Sinirinin sebebi, sahne alacağı kişiyle hem tanışmamış, hem de birlikte prova dahi yapmamıştı. Gösteriyi batırabilirlerdi ve onca insanı hayal kırıklığına uğratabilirlerdi.
Bu durumda, saçını başını yolmak istemesi normaldi.
Ama ardından kendini sakinleştirebilmiş, kimseye sıkıntı çıkartmamak için olayı anlayışla karşılamıştı.
Sadece içinden, 'Umarım şarkıyı ve dansı iyi bir şekilde ezberlemiştir.' diye geçirdi partnerini düşünerek. Yapacak başka bir şeyi yoktu sonuçta.
Ellerini, gülümseyen kadının omuzlarından çektiği sırada içeriden kendi adı bağırıldı. Adının yanında, çokca tanıdık bir ad daha söylenmişti.
Xiao Zhan, algıladığı anda birazcık heyecanlansa da, kendini dizginlemeyi başaracak kadar deneyimliydi. Bu sektörde onca şey yaşamıştı ve kendinden yaşça küçük birinin onu heyecanlandırıp, her şeyi mahvetmesine neden olmasını istemezdi.
Menajerinin iteklemesiyle sahneye doğru adımladı ve bir adım kala durdulup son işlemler tamamlandı.
Sahneye adımını atmadan etrafına baktıysa da, aradığı kişiyi göremedi.
Sahneye adımını attığı an, kendisi için tezahürat yapan insanların mutluluğuyla kocaman gülümsedi. Kendisine değer veren insanların varlığı onu her daim mutlu etmişti.
Gülümsemesi suratına yapıştığı sırada sol tarafına döndü ve perdenin o kısmından çıkan çaylak Wang Yibo'yu gördü. Ikisi de siyahlar içindeydi ama Xiao Zhan'a sorsalar, Wang Yibo parıl parıldı o an.
Yibo da, Xiao Zhan'ı gördüğü an kocaman bir şekilde hınzırca gülümsedi. Bu gülüş ve aklına dolan onca şey, Xiao Zhan'ın önüne dönüp gülümsemesini soldurmuştu. Utançtan kaynaklıydı bu durum ama nerede olduğunu hatırlayınca hemen suratına bir gülümseme daha yapıştırdı. Öncekinden sahteydi bu gülüş.
Aklı o kadar havadaydı ki, bunu umursayamadı.
Arka taraftan duyulan melodiyle birlikte Xiao Zhan önce şükretti ardından ise şarkıyı söylemeye başladı.
Şarkı orijinalinde iki kişiyle söyleniyordu: Xiao Zhan, Wang Yibo'nun hangi kısımları söyleyebileceğini düşünürken bunu hatırlamıştı.
Tüm kısımları kendisinin söyleyeceğini düşünüyordu ama işler değişmişti. Bundan dolayı, diğer sanatçının söyleyeceği sözler girdiğinde kendisi sustu ve Wang Yibo'nun rüzgar esintisini andıran sesini duydu.
Onu dinlemek Xiao Zhan'a hep iyi geliyordu.
Kendini kaptıracağı sırada kendi sırasının geldiğini ve aynı zamanda dans figürlerinin de birbirlerini ne kadar temas ettirdiğini fark etti.
Son nakarat kısmını birlikte söyledikleri sırada, vücutları birbirine neredeyse değmek üzere olsa dahi, Xiao Zhan hem fanlara bakıyor, hem de kendini ondan uzak tutuyordu. O toplara girmemek için direniyordu.
Wang Yibo'nun ise ne yapacağı aklında kesinleşmişti ve kanı kaynıyordu. Çok düşünmedi.
Son cümleyi birlikte bağırdıkları sırada, Wang Yibo, partnerine arkasını dönmesi gerekirken, kendisine arkasını dönen partnerini kendine çevirdi ve şaşkınlığından faydalanarak belinden yakalayıp aylar önce yaptığı gibi bir kez daha dudaklarına yapıştı.
Özlem dolu geçen birkaç dakikanın ardından Xiao Zhan'ın beynine bir çekicin inmesiyle ve karşısındakini ittirmesiyle sahneyi terk ederken, Wang Yibo gülümseyerek arkasından onu izliyordu.
Xiao Zhan sahne arkasına girerken dişlerini sıkıyor, bir yandan da sarhoş adımlarını düzeltmeye çalışıyordu. Kimseye görünmeden odasına ulaştığında beyni patlayacak gibi.
"Nasıl bu kadar düşüncesiz olabilir? Nasıl bir ülkede olduğumuzdan haberi yok bu beyinsizin!" Önündeki sandalyeyi tekmeledikten sonra, arkasında duran koltuğa doğru bağırdı ve saçlarını yolmaya başladı.
Wang Yibo ise şaşkınlıkla kendilerini izleyen fanlara bakıyordu. Suratındaki samimi gülüşü koruyarak, "Teşekkürler Çin!" diye bağırdı ve aynı şekilde sahneyi terk etti. İçi içine sığmıyordu. Sahne arkasında ilerlerken zıplamamak için kendini zor tutuyordu.
İçinde, iki ay öncesinde patlamaya hazır bir bomba vardı sanki de onunla öpüştüğü an patlamış gibiydi. O bombadan vücuduna akan pamuk şekerlerle birlikte kendisini şaşkınca izleyen set ekibine eğilerek selam verdi.
"Teşekkürler herkese!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stay by my side | yizhan
Short StoryTanımadığını sandığı bir adamla aynı sahneyi paylaşmak zorunda olan Xiao Zhan sinirliydi. Kapak: 冬时DAYTOY