yorumlarınızı esirgemeyin lütfen... çok önemliler benim için 😔😔
gerçekte nasıllar görün istedim, iyi okumalar!!
//
onlar için neredeyse rutin hâline gelmiş bir geceyi daha geçirmek için, kendilerine özel kıldıkları parka gitmek için yola koyulmuştu iki genç. yine de o gece farklı bir şeyler varmış gibi ikisi arasında da ürpertici bir sessizlik hükmünü sürdürüyor, ama kendi zihinlerinde de susmak bilmiyorlardı. yoongi sanki yanındaki mavi saçlıya dokunması suçmuş gibi onu özlemle düşünürken, jimin de kendi sorunlarını geride bırakıp kendi yanındaki gencin ona hissettirdiği bu tanıdık hislerin üstesinden gelmeye çalışıyordu. ikisinin kalbinde taşıdıkları bu şey benzerdi ama bir o kadar da farklıydı birbirinden. jimin bu konuda her zaman biraz daha çekingen olmuştu fakat nedense, yoongi ile olmanın yanlış olduğunu düşünmüyordu.
''ah, soğukmuş biraz bugün.'' yoongi gözlerini kırpıştırarak etrafına bakındıve mırıldandı. jimin'den herhangi bir cevap gelmeyince ise ona biraz daha sokuldu ve kolunu küçüğünün bedenine sararak, onu kendisine saklamak istiyormuş gibi bedenlerini birbirine yapıştırdı. jimin kendine gelerek bakışlarını yoongi'nin yüzüne çevirdiğinde ise, yoongi memnun bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. ''böylesi daha hoş oldu... üşümeni istemem.''
jimin gözlerini yoongi'den çekmek istemedi ama başaramadı. aynı kalbi gibi kendisi de oldukça güzel olan bu oğlanın bu kadar yakınındayken ve aklından böyle düşünceler geçiyorken, onu izlememesi imkansızdı. jimin, sevgili olduğu vakitlerdeki gibi yoongi gibi biri ile daha önce karşılaşmadığını düşünüyordu fakat bu seferki tek fark bunun sebebinin yoongi'nin değişip, daha iyi biri hâline gelmesiydi. bu jimin'i içten içe sevindiriyordu ama onun gibi olamayışı da kalbini burkmadan edemiyordu. oysa o daha kötü bir hâl almıştı ve yoongi ona iyi davrandığı her vakit, bunun doğru olup olmadığını düşünüyordu.
''yoongi...'' diye mırıldandı jimin düşüncelerinden kurtulmak için. hâlâ hoşlandığı çocuğun yüzüne bakıyordu ve yoongi'nin de ona bakmasıyla, gözleri kavuşmuştu. ''ısındım... nasıl başardın bunu?'' jimin'in bu ciddi sorusu yoongi'yi güldürmüştü. küçük olan, yoongi'nin onunla dalga geçtiğini düşünmüş olmalıydı ki kaşlarını çatmıştı hafifçe. ''romantikliğim mi güldürdü seni? senin gibi olmaya çalışıyordum oysa.''
yoongi cevap vermeden bir süre dalıp gitti jimin'in karanlığa rağmen görebildiği güzel yüzüne. bu sırada gözleri kaçması imkansızmış gibi küçüğünün dolgun dudaklarına kayıyor, sonra yeniden yerini bularak etkileyici gözlerine çıkıyordu. ''kollarım değil...'' diye mırıldandı yoongi bakışlarını yola doğru çevirerek. sesinde hafif de olsa oyuncu bir hava vardı. ''sevgim ısıtmıştır seni.'' jimin gözlerini kaçırarak aynı tavırla hoşuna gitmediğini gösteren sesler çıkarttığında, güldü yoongi hafifçe gerçeklerin bilinciyle. aslında böyle yapmasının altında yatan şeyin, sözlerinin hoşuna gidiyor olduğunu çok iyi biliyordu.
son minik konuşmaları bu olmuş ve kısa bir süre daha yürüyerek parka ulaşmışlardı. her zamanki gibi, gökyüzünü en iyi izleyebilecekleri yerlerine doğru ilerlemişler ve etrafta kimsenin olmadığı alana, çimlerin üstüne uzanmışlardı. özellikle son birkaç haftadır gece buluşmalarında pek konuşmaz ve yan yana olmak bile onlara iyi geliyormuş gibi ya gökyüzünü seyreder, ya da beraber sarhoş olurlardı. böyle gecelerde seviştikleri o andan o kadar farklılardı ki, özellikle jimin'in kendinden beklemediği bu sakinliği onu şaşkınlığa uğratıyordu.
bugün de aynı sakinlikte geçer miydi bilmiyordu fakat bu sefer sarhoş olmak yoktu. akılları yerinde, her şeyin farkında olarak yan yana olacak ve belki de kendilerini tamamiyle teslim edeceklerdi birbirlerine.
her zamanki sessizlik hakimdi yine, o güzel geceye. yoongi'nin bunun en sevdiği kısmı ise jimin'i dilediği kadar izleyebiliyor oluşuydu, çünkü jimin ne rahatsız oluyor ne de yoongi'ye en ufak laf ediyordu. bu yüzden yoongi'nin bakışları gökyüzü yerine miniğinin yan çehresinde geziniyor, bazen ise gökyüzüne dikmiş gözlerine çıkıyordu. jimin farkındaydı yine izlendiğinin ama karşılık vermeye cesaret edememişti o an. kendisine böyle derinden bakan biri ile bazen yüzleşmek o kadar zor oluyordu ki altından kalkamayacakmış gibi hissediyordu.
''jimin-ah,'' diye seslendi yoongi, onu izlerken geçen dakikaları geride bırakarak. ''gökyüzü bugün de çok güzel, öyle değil mi?'' dudağının kenarını kıvırarak miniğinin kendisine bakmasını bekledi umutla. onunla kurduğu göz temaslarının kalbinin ritmini bozan etkisini seviyordu. sonunda jimin pes ederek bakışlarını yoongi'ye çevirdi fakat ona bakmaya çekindiğini saklamaya çalışıyordu. ''aynı gökyüzü işte, her gün burada duruyor nasılsa...'' diyerek kıkırdadı ama boğazı düğümleniyor gibi oldu kendisine bakan gözlerin farkında olduğunda. oysa yoongi çoktan biliyordu jimin'in neler düşündüğünü, saklamaya çalışmasının bir anlamı yoktu.
yoongi yüzündeki gülümsemeyi bozmadı ve küçüğünü daha rahat izleyebilmek için tamamen ona doğru dönüp, elini başının altına koydu. şimdi jimin'e daha yakın hissediyordu ve ona az da üstten bakıyor olduğu için ışığın vurduğu güzel yüzünü net bir şekilde görebiliyordu. jimin bakış açısına daha rahat giren bu yüz ile beraber, boğazındaki yumruyu geçirmek için yutkunması gerekiyordu ama bunu bile yapmak zor geldi ona. yoongi, mavi saçlarının geriye doğru dökülerek açıkta bıraktığı bu ay parçası gibi güzel yüze dayanamamış ve eğilerek dudaklarına en tutkulusundan bir öpücük bırakmıştı. jimin, yoongi'nin bu ufak öpücüğüyle bile dağılmıştı çünkü duygu dolu şeylerin onu daha fazla etkilediğini biliyordu.
''sen de burada mısın güzelim?'' diye sordu yoongi tebessüm ederek. buruktu fakat tek beklentisi jimin'in fark etmemesiydi. ''az önce öptüğüne göre... evet, öyleyim sanırım yoongi.'' jimin dilini dudaklarının üzerinde gezdirerek, yoongi'nin tadını aldığında hoşuna gidiyormuş gibi sesler çıkmıştı dudakları arasından. ''hmm... bugün bir farklı geliyor tadın. nemlendiricini mi değiştirdin?''
jimin başını hafifçe kaldırıp geriye çekilen yoongi'yi görme çabasına girdiğinde, yoongi küçüğünün bu tatlı hâline gülümsemiş ve ona biraz daha yaklaşarak az önceki gibi üstten bakmaya başlamıştı. ''başka şeyler değişiyor anlaşılan...'' diyerek parmağını jimin'in yanağında gezdirmeye başlamıştı. jimin'in alaycı tavrı bu sözlerle kaybolurken içinde büyümeye başlayan heyecan da, yavaş yavaş bedenine yayılmaya başlamıştı. ardından ise başını yeniden çimlere koyup da gökyüzüne bakması, yoongi'nin hislerini anlaması için yeterliydi. ''bunu doğrulamak ister misin, jimin-ah?''
jimin kendine engel olamıyor, kalbi ondan bağımsız ritmini bozup daha hızlı bir şekilde atıyordu. yoongi, küçüğü cevap vermese bile ifadesinden ne söylemek istediğini anlamış gibi önce çenesinden nazikçe kavramış, gözlerinin kendininkilerine bakmasını sağlayarak yüzünü yana doğru çevirmişti. bakışları buluştuğunda ise yoongi bu sefer usulca karşısındaki dolgun dudaklara yaklaşmış ve onlara nazaran küçük olan dudaklarını bastırmıştı. fakat bu sefer atağı yapan olmamış, jimin dudaklarıyla buluşan tatlı dudaklara sertçe asılarak hiç öpmüyormuş gibi, özlem dolu öpücüklerini sevdiği oğlana vermeye başlamıştı.
yoongi jimin'in üzerine biraz daha eğilmiş ve boştaki eliyle en sevdiği yeri olan, ince belini kavramıştı. jimin'in ise minik parmakları yoongi'nin kahverengi saçlarıyla buluşmuş, diğer eli yüzünü en yumuşak şekilde okşamaya başlamıştı. dudakları adeta bir oluyordu ve dünyadaki en uyumlu iki şeymiş gibi birbiriyle en güzel, en şehvetli şekilde dans ediyor; ikisi de bu kalplerine baskı yapan hoş ama ağır hislerle de kendilerinden geçiyorlardı.
her şey öncekilerden daha farklıydı. yoongi'nin dokunuşları jimin'in vücudunun karıncalanmasına, dolgun dudaklar ise yoongi'nin daha doyumsuz hissetmesine ve onları uzun bir süre daha öpmek istemesine daha neden oluyordu. jimin bu hayatı boyunca, şüphesiz ki sahip olduğu en güzel şeydi. öpmeye doyamadığı, zamanında kıymetini bilemediği ilk âşkıydı ve bunu biraz geç fark etse de, yıllardır inanmaktan vazgeçmediği kader onları bir araya getirmişti.
ve o gece de yoongi, jimin'i diğer günlerden farklı fakat bir o kadar da güzel bir şekilde sevmişti. birbirlerine kaçmak için sevişmişlerdi ama ilk defa karışan şey bedenleri değil, birbirine emanet etmek istedikleri ruhları olmuştu.
iki genç de böylece fark etmişti ki, onlar bencildi ve birbirlerini kimseyle paylaşmazlardı.
//
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ex-(boy)friend ✔
Fanficbilinmeyen numara hey güzel bir gece geçirmeme yardımcı olur musun?