Beyaz çarşaflar, beyaz duvarlar, beyaz kıyafetler, beyaz insanlar...Her şey beyazdı.
Duvarda duran kiraz çiçekleri haricinde.
Ve genç kızın elinde duran üç kitap haricinde.
Şeker portakalı, Güneşi uyandıralım ve Delifişek...
Julianne geri geldiğinde kitaptaki satırları ona hiç duraksamadan söylemek için durmadan okuyordu bu kitapları.
O da çok iyi biliyordu gelmeyeceğini, kendine yediremiyordu sadece.
Özellikle de "Güneşi Uyandıralım" adlı kitabını okuyordu
Çünkü orada Zeze'nin yüreğini yiyen kurbağa vardı.
Ve yüreğini yiyen kurbağayı çok seven Zeze...
Odasının kapısı yavaşça açıldı. Öyle yavaştı ki fark etmemişti bile, Roxanne.
Odaya giren silüet acınası gözlerle baktı, Roxanne'e.
Ayakkabısından yankılanan topuk sesiyle yanına ilerledi, küçük kızının.
Yatağının uç kısmına oturdu.
Kızının saçını okşadı yavaşça.
Roxanne biliyordu ki onun saçlarını okşayan kadın sadece vicdanını rahatlatmak için yapıyordu.
"Bebeğim bana kızmıyorsun değil mi?"
Roxanne donuk ifadesiyle annesine baktı.
"Zorunda olmasam getirir miydim seni?"
O kadar yumuşaktı ki ses tonu Roxanne inanmak istedi ona.
Ama inanmaması icin kendine yalvardı. Çünkü normal bir insana göre "akıl hastası", Roxanne'e göre "kırılmış" bir insanın yapacağı davranışlar sergilerken annesi onun canını yakarak şuan bulunduğu yere getirmişti.
Annesi Roxanne'in elindeki kitapları okşadı.
"Kitap karakterleri gerçek değil Roxanne."
Annesinin, Roxanne'in delirdiğini düşünme sebebi buydu.
Roxanne'in kitap karakterleriyle konuştuğunu, onlarla vakit geçirdiğini söylemesiydi.
"Zeze her gece yanımda ağlıyor."
Annesi başını olumsuz anlamda salladı. Kızına üzülmüyordu, onun üzüldüğü şey itibarının deliren kızından dolayı lekelendiğiydi.
"Zeze çok ağlıyor, Portekizli için."
Annesi ona tiksinerek bakıyordu. Aklına gelen yaşanmışlıkların acısını ondan çıkarmak istiyordu.
"Bileklerini kestigin için herkes beni suçluyor Roxanne."
Roxanne'in dikişlerle dolu kolunu sertçe tutarak onu kendisine hiddetle çekti.
Kulağına eğildi, Roxanne'in.
"Umarım bileklerine yaptığın her şeyin bedelini burada en ağır şekilde ödersin, Sevgili Roxanne."
"Bana sadece Julianne, Sevgili Roxanne diye hitap edebilir, sen değil!"
Annesi sonunda onu incitebilecek bir konu bulmuştu. Yüzündeki zafer kazanmış gülümseyişle, keyifle Roxanne'e gerçekleri hatırlattı.
"O öldü, Roxanne. Kendini bir uçurumdan aşağı attı. Sen neden aynısını yapmıyorsun, Sevgili Roxanne?"
Roxanne, son iki kelime kulaklarına ulaştığı anda uzun sürecek olan bir sinirsel krize girmişti.
Önündeki kadının üstünü parçaladı, ona zarar verdi. Odada bulunan her şeyi parçaladı, kırdı, ezdi.
Kadın o küstah itibarını bir kenara bırakıp acı içinde yardım istedi.
Bulundukları odaya üstü tamamen beyaz insanlar girdi.
Roxanne'i kollarından sertçe tutup sürüklemeye başladığında annesine hiddetle bağırdı.
"Bana Sevgili Roxanne diye hitap etme!"
Sesi öylesine korkunç çıkmıştı ki görevliler sesin sahibin 17 yaşında olmasına inanamıyorlardı.
O burası için çok gençti.
O bir akıl hastanesi için çok gençti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Roxanne, (GxG) -texting-
Novela Juvenil"Yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardım edemezsin, Julianne."