Hep İstediğin Şey

802 122 75
                                    

Yeşil saçlı, çilli çocuk, o gün olanlardan sonra artık bıktığını hissetmişti. Vaz geçmişti. En başından beri yapması gereken buydu belki de. Ne annesi, ne hayran olduğu kahraman, ne de tek ''arkadaşı'' ona inanmıştı. Özgünlüksüzsen, nasıl bir kahraman olabilirsin ki? ..O kendini olabileceği yalanına çok iyi inandırmıştı ama..

Dün öğleden sonra eve dönerken, yeşil renkli çamurumsu bir kötü adamın, çocukluğundan beri tanıdığı kişiye saldırdığını gördüğünde, neyi var neyi yoksa onu kurtarmak için atılmıştı.

Peki, karşılığında ne mi aldı?

Sadece bir sürü hakaret, ve aşağılayıcı bakışlar. İnsanlar ona acıyarak bakıyordu. O çok sevdiği AllMight bile..

O gün yeşil kıvırcık saçlı çocuk, okula gitmesine  rağmen ilk derse girmedi. Okulun yüksek çatısına çıktı. O gün yüksekten hiç korkmuyordu çocuk. Parmaklıkların en ucuna oturmasına rağmen..

''Git, ve bir çatıdan atla. Belki 2. hayatında bir özgünlüğün olur!''

Sözler aklından bir saniye çıkmamıştı. Acaba gerçekten, sonraki hayatında bir özgünlüğü olur muydu? Olmayacaksa bile.. Zaten yaşamasının ne anlamı vardı ki.. Onun gibi ezik, çelimsiz, beceriksiz birinin başarılı olduğu pek bir şey de yoktu zaten.

Aşağı bakmanın ödünü koparacağını biliyordu İzuku. Korkup vazgeçmek istemiyordu. Gözlerini sıkıca kapatmıştı. Hissettiği tek şey küçük elleriyle kavradığı parmaklıklar ve yüzünü gıdıklayan nazik rüzgardı.

İlk ders zilinin çaldığını duydu. Dışarda hiçbir öğrenci yoktu. Belki de bu tam fırsatıydı. Yere çakıldığında ölmese bile, 2. ders zili çalıpta herkes çıkana kadar çoktan ölmüş, ve tüm acılarından kurtulmuş olurdu..

Derin bir nefes verdi. 

''Daha fazla acı çekmeyeceksin, İzuku..'' dedi kendi kendine.

''Daha fazla acıtmayacak..''

''Kimseye ayak bağı olmayacaksın..''

''Kacchan..Bu şekilde mutlu olacak..''

Parmaklıkları bırakıp, aşağı doğru düşmeye başladığında, çocuk gözlerini hiç açmadı. Artık düşündüğü tek kişi Kacchan'dı. Onun artık mutlu olacağı, ve kendisinden kurtulacağı gerçeğiydi...

                                                                                 ***

Öğretmenlerin o gün önemli bir konuda acil toplantı yapması gerektiği için, sınıflara geç geleceklerini bildirdiler. Sarışın ve hep yanında gezen iki yalaka arkadaşı, beraber okulun bahçesinde vakit geçirmeye karar vermişlerdi. Üçü beraber dışarı çıkıp, kapının biraz ilerisinde konuşuyorlardı. Aslında, daha çok Sarışın konuşuyor, diğer ikisi dinleyip onu övüyordu.

Arkasından gelen betona bir şeyin çakılma sesi, bir an onu ürkütmüştü. Önündeki iki arkadaşı dehşetle onun arkasına bakıp birden bağırarak kaçmaya başladılar. Sarışın ne olduğuna anlam verememiş şekilde arkasını döndüğünde bütün vücudunun buz kesildiğini hissetmişti. Sanki yol bulmuş gibi onun ayaklarına ilerliyen kanı gördüğünde gözleri kocaman açılmıştı. Elleri titriyordu. Yerde yatan kanlar içindeki minik bedeni tanıyordu sarışın. Bu yıllarca ona zorbalık ettiği, hakaretler saydırdığı, ve en sonunda intihar etmesini söylediği çocukluk arkadaşıydı.

Onun tabiriyle Dekuydu..

Kıvırcık saçlarından damlayan kan, betondaki kana karışıyordu. Bütün kemikleri kırılmış, kolları ve bacakları ters dönmüştü. Kırılan kemikleri iç organlarına battığı için iç kanama geçiriyor, ağzından oluk oluk kanlar akıyordu.

Kıp kırmızı sanat eseri karşısındaydı sarışının. İçine çöken suçluluk duygusu, küçük bedenin yüzüne ve parlaklığını kaybetmiş gözlerine bakmasına izin vermiyordu. Gözleri onun bedenine kilitlenmişti. Korkuyordu. Elleri titriyordu. Nefes alamıyordu.

Hepsi onun suçuydu, ve sarışın bunu biliyordu.

İzuku, son birkaç nefesini verirken etrafta kimin olup olmadığını bilemezdi. Işığını kaybetmiş gözleri yerdeki tek bir noktaya kilitlenmişti. Canı acımıyordu küçük çocuğun. En başından beri yapması gereken buydu onun için. Ne diye boşa hayallere kapılmıştı ki zaten? Asla gerçek olmayacak, saçma ve çocuksu bir hayal dünyası olmuştu hep.

Dudaklarını araladı çilli çocuk. Kalan son nefesi, boğuk ve kısık bir şekilde çıktı.

''Kat..Chan..'' 

Sarışın birden Deku'nun ona verdiği isimi söylediğini duyduğunda, hemen gözlerini ona çevirmişti. Ama artık çok geçti. Yüzü eski renginde değildi çocuğun. Gözleri yarım açık,ağzından son birkaç damla kan akarak öylece bakıyordu. Gözlerinde tuttuğu sıcaklığı serbest bıraktı sarışın. 

Neden böyle olmuştu..

Neden bunu yapmak zorundaydı..

Ama biliyordu ki, hepsi sarışının kendi suçuydu.. 

Gözlerinin parlak yeşilinin ölüşünü izlemişti..

Oradan rastgele geçen öğretmenlerden birisi, Sarışına bakıp seslendi.

''Hey! Ders çoktan başladı! İçeri gir!''

Cevap vermedi sarışın. Gözlerinden akan yaşlar hiç durmadan yere damlıyordu. Aynı sözleri tekrar ediyordu.

''Özür dilerim..Özür dilerim, özür dilerim..''

Öğretmen bir kere daha seslendi ona yaklaşarak.

''Sorun ne? Neden-'' Daha sözünü bitiremeden yerdeki bedeni gördü. Korku dolu bir çığlık atıp sarışını korumak ister gibi onu geri çekti.

''BU DA NE?! NELER OLDU BURADA?!'' anında telefonuna sarılan öğretmen müdürü, ambulansı ve kim varsa aradı.

Öğretmen, Sarışının görüşünü kapatmak için önüne geçti. Ancak sarışın bedeni göremese bile, aklına asla çıkmayacak bir şekilde kazınmıştı o görüntü. Son nefesiyle söylediği adı, tüylerini diken diken ediyor ve kulaklarında yankılanıyordu. 

Kısa süre içinde bütün öğretmenler oraya toplandı. Neler olduğunu merak eden öğrenciler pencereden bakıyor, hatta bazıları çaktırmadan dışarı çıkıyordu. Gören herkes önce korkuyla bir çığlık atıyor, sonra bakışlarını hemen ölü bedenden uzaklaştırıp diğer öğretmenlere sorular sormaya başlıyordu. Herkes kendi arasında konuşuyordu.

''Neler oldu?!''

''Bu çocuk kim?''

''8-A sınıfındaki bir çocukmuş sanırım.''

''Ah bu o! Hani şu özgünlüksüz olan çocuk!''

...

Şok içinde öğretmenin son bıraktığı yerde duruyordu sarışın. Ne etraftakileri duyuyor ne de görüyordu sadece aklında o görüntü ve ses vardı.

Ambulans gelip küçük, zayıf bedeni kaldırdığında ve son sürat hastaneye sürdüğünde, okul müdürü sarışına yaklaştı.

''Arkadaşın mıydı..?'' diye sordu müdür biraz patavatsızca.

''..Bilmiyorum..'' Dedi sarışın. Aniden kopardığı derin hıçkırıkla hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. 

Son kez yerdeki kana baktı 

Ne kadarda acınası.. Ne kadar aptal... Bunu isteyen sendin ve şimdi böyle davranıyorsun..ne hissediyorsun Katsuki..?

Düşünceleri bir saniye olsun onu rahat bırakmıyordu. Sadece ağlıyordu. Etrafındaki insanların ona bakması umrunda değildi. Yere çökmüştü ve bağırarak ağlıyordu.

Gerçekten de..

Zaten hep istediği bu değil miydi..?




Selam! Normalde başka bir kitap yazacaktım ancak buna karar verdim. Eklemek isterim ki bunlar ortaokullu Bakugou ve Izuku. Muhtemelen anlamışsınızdır ama ben yine de yazayım. Oy verirseniz çok sevinirim. Okuduğunuz için teşekkürler! 💚

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 04, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GUILT // BAKUDEKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin