Püskürten Balina Hanı

10 1 2
                                    


Jungkook atlı arabanın arkasından atladı, arabacıya teşekkür ederek ona 5 dolar uzattı. Güneş tamamen batmaya yakındı. Cebinden saati çıkardı, 3'te durmuştu. Bu salak aletlerin pilleri hemen bitiyordu, ve maceralara atılan Jungkook'un bunlara harcayacak parası yoktu, en azından şimdilik. Limana girerken kenarda oturan bir adama Lyric'in kalkıp kalkmadığını sordu. "Gideli 30 dakika olmuştur. Eğer balina avı için gideceksen, yarınki Elizabeth'i bekle evlat." dedi adam.

Jungkook, adama teşekkür ederek geceyi geçirmek için bir yer aramaya başladı. Güneş battığında lüks otellerin pencerelerinden gülüşme ve canlı müzik sesleri geliyordu. Dışarıda yiyişen çiftler de otelin konukları olmalıydı. Biraz daha ileride hanlar başlıyordu. Jungkook birkaçının önünde duraksadı ve içeri baktı, fakat bir gece için fazla lükslerdi. Parasının yetmeyeceği de belliydi. Başka bir sokağa saptı, anında sokağın denize açılan ucundan vücuduna sarılan poyraz, sendelemesine sebep olmuştu. Bu soğuktan kurtulmak için insan gitse gitse cehennemin dibine giderdi. Adımlarını hızlandırdı, ve sokağın sonuna geldi. Köşede üfleseniz yıkılacak gibi olan, meşe odunundan dikkatle ve özenle yapılmış bir bina vardı. Üstünde kalitesiz boyadan yapılmış bir balina kuyruğu resmi vardı. Gözlerindeki yaşı kapatarak süzen Jungkook, yukarı baktı, bir penceresinden yansıyan ışıkla tabela okunuyordu. "Püskürten Balina Hanı". Jungkook binaya bir daha göz attı, ve içeriden gelen konuşma ve boğuk kahkaha seslerine doğru adımladı.

İçeriye ilk girdiğinizde cidden üstünüze yıkılacak gibi duran bir girişe geliyordunuz. Odanın bir duvarında eski ahşap bir masa vardı, üstünde de gazeteler ve ilanlar. Tam paralelindeki duvarda ise mızraklar, zıpkınlar ve ne hristiyanlığa ne yahudiliğe uyan, yabancı şekilli bakır ve demirden yapılmış, orta çağ silahına benzer aletler vardı. Jungkook yutkunup içeri ilerledi. Burası insanların vücudundan yayılan sıcaklıktan olsa gerek, dışarıya göre en az 4 derece fark ediyordu. Birkaç denizciye Hancı'nın nerede olduğunu sordu, ve işaret edilen adama doğru baktı. Bir barın arkasındaydı, bar normal bir bar değildi. Doğru balina ağzı gibi yapılmıştı. Duvara sabitli en az 8 içki rafı vardı, ve tabii bu içkileri içen denizci, zıpkıncı veyahut balina avcıları. Bara doğru ilerledi, ve Hancı'ya selam verdi.

"Yatacak yeriniz var mı Hancı?"

"Maalesef- ah dur. Zıpkıncı'yla yatağını paylaşabilirsin."

Jungkook ona iyi bir adam olduğu sürece şafağa kadar onunla battaniyesinin altında kalabileceğinin fark etmediğini söylemişti. Bunun üzerine Hancı da bir çırağa Zıpkıncı'ya haber vermesini söylemişti. Hancı Jungkook'a dönerek tekrar konuştu.

"Birazdan yemek var. Et ve patates, ayrıca mantı."

Jungkook sonrasında yaşlı adamın yönlerdiği yere gitmiş ve üstüne siyah mürekkeple "6" yazılan masaya oturmuştu. Yanındaki 30'larında bir denizci, elindeki çakıyla tahtadan bir yelkenli yapmaya çalışıyordu. Yarı sarhoş haliyle pek iyi gittiği söylenemezdi. Yemekleri önlerine birkaç çırak tarafından getirildikten sonra hepsi yemeğe gömüldü.

Yemekten sonra bazı denizciler, büyük ihtimalle alkollüydüler, sahne dedikleri orta boyutlarda tahta platformun üstüne çıkıp bağıra bağıra şarkı söyemeye başlamışlardı. Tüm salon da onlara ritim tutturarak veya arkadan bağırarak eşlik ediyordu. Jungkook, Hancı'nın yanına geldiğini görmüştü. Hancı gelir gelmez Jungkook sorularıyla girişti.

"Zıpkıncı kim, neye benziyor?"

"Senden yaşlı herhalde, genç adam. Buralarda iyi bilinir. Bir diğer nam'ı Kim. Asyalı bir tipi var ama güneyliler gibi kaslı, esmer tenli biri. Yarın bir tekneyle yola çıkacak, belki sende onunla gidersin."

Jungkook biraz mırıldandıktan sonra teşekkür edip kapı numarasını sormuştu, sonra da odaya yol almıştı. Hancının söz ettiği kadar övülesi ise Jungkook pek hazır sayılmayabilirdi, fakat bu hayatta gerçek olmaması gerektiği derecede sikik şeyler görmüştü ve tam anlamlandıramadığı halde kaslı, esmer erkekler ona az çok çekici geliyor olabilirdi.

"Kim..." diye mırıldandı. Dördüncü katta koridorun sonuna yaklaşıyordu. Kapı numarası 626 olan odanın önüne gelince durdu, ve dışarı yansıtmadığı heyecanıyla kapıyı tıklattı. Bir süre sonra kapıyı açan, sanki bir yunan tanrısına ait olan o hem feminen hem de maskülen görünen esmer elin sahibini gördü, ve, siktir, bu da kimdi böyle?

-
Biraz kısa mı oldu ne? Bölümler bu uzunlukta olacak sevgili okurlarım ve diğerleri. Bir sonraki bölümü de yazınca atacağım. Umarım hepiniz Göksütüm gibi keyifle okursunuz. !

Whaling ▪︎| taekook |Where stories live. Discover now