Gençlik... Bazen keşke yaşamasaydım dediğimiz ama bazen de hayatımızın en tatlı dönemi. Dönüm noktamız. Benim de bazen iyi ama bazen de lanet ettiğim zamanlardı. Sık sık yenik düşsem de kalkmaya çalıştığım zamanlar.
Hayat ben daha on dört yaşındayken üstüme yıkılmaya başlamıştı. On üç yaşındayken babamın akciğer kanseri olduğunu duyduğumda dünyam başıma yıkılmıştı. Benim için her şeyini vermeye hazır olan babam gözlerimin önünde yok oluyordu. Beni tek başına büyütmüş bütün zorlukların üstesinden gelmişti. İkimiz de annemin yokluğunun hüznüyle yaşamıştık. Babam annemin yokluğunu her ne kadar hissettirmemeye çalışsa da yine içimde bir parça eksikti. Babamın hakkını asla ödeyemezdim. Hayatımın son kıymetli varlığını on dört yaşında kaybetmiştim. O yıl çok afallamıştım ama hayata tekrar dönmem gerektiğini fark ettim. Onların yokluğu içimi çok yaksa da mecburen mutlu olmak zorundaydım. Çünkü o iki melek benim öyle yaşamamı isterdi.
Babamın ölümünden tek akrabam olan anneannemde yaşamaya başlamıştım. Anneannem çok yaşlı olduğu için kendisine bir yardımcı tutmuştu. Çok iyi ve temiz kalpli birisiydi. Bana ve anneanneme çok yardımı dokunuyordu. Bazen bizim yanımızda kalıyordu. Beni bir anne yüreğiyle kucaklıyordu. Onunla sohbet ederken tüm dertlerimi unutuyordum. Çok eğlenceli birisiydi.
Yağmurun şiddetli bir şekilde yağmasıyla düşüncelerimden sıyrılmıştım. Başımın ıslanmaması için başıma çantamı tutmaya çalışıyordum ama koşarken bu pek de mümkün olmuyordu. Ben de yağmurun dinmesini beklemeye karar verdim ve okulumun yakınındaki bir kafeye girdim. Kafenin sıcaklığı yüzüme çarpmıştı ve bu benim yanaklarımın karıncalanmasına sebep olmuştu. Hemen cam kenarında bir yere oturup en sevdiğim içecek olan sıcak çikolatayı sipariş vermiştim. Bir müddet sonra siparişim geldiğinde sıcak çikolatadan bir yudum aldım. Yağmuru izlerken sıcak çikolata içmeye bayılıyordum. Yağmurun dinmesini beklerken hava bayağı kararmıştı ve benim artık evde dönmem gerekiyordu. Yağmur ısrarla yağmaya devam ederken dinmeyeceğini anlayıp hesabımı ödedim ve tam kafeden çıkacakken omzuna değen sıcacık bir el beni engelledi. Şaşkın bir şekilde arkamı döndüğümde yaklaşık benim yaşlarındaki bir çocuk elindeki şemsiyeyi bana doğru uzatıyordu. Gözlerim çocuğun elindeki semsiyeden gözlerine doğru kaydı. Açık kahverengi gözlerine şaşkın bir şekilde bakıyordum. Bu gözler bana çok tanıdık geliyordu ama kimin olduğunu asla çıkaramıyordum. Ona hala şaşkın bir şekilde bakarken dalgınlığımı farketmiş olacak ki elini gözlerimin hizasında dalgınlığımı gidermek için şıklattı ve ben de düşünce dünyamdan sıyrılmak zorunda kaldım. O da bana garip bir şekilde bakmaya başlamıştı ki artık bakışmalarımızın çok uzun sürdüğü anlayarak elindeki şemsiyesini elime sıkıştırarak hızlı bir şekilde oradan uzaklaştı. Ben ne olduğunu hala anlayamamıştım. Artık gitmem gerektiği aklıma geldi ve onun verdiği siyah renkli şemsiyeyi açıp hızlı bir şekilde yola koyuldum.
Umarım hikayemi beğenmişsinizdir.
Biliyorum çok uzun bir bölüm olmadı. Lütfen yorum atmayı unutmayın💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dark Sky PJimin
FanfictionGençlik... Bazen keşke yaşamasaydım dediğimiz ama bazen de hayatımızın en tatlı dönemi. Dönüm noktamız. Benim de bazen iyi ama bazen de lanet ettiğim zamanlardı. Sık sık yenik düşsem de kalkmaya çalıştığım zamanlar. Yağmurun şiddetli bir şekilde ya...