Castiel eve nihayet geldiğinde ceketini ve ayakkabısını çıkarıp kenara koydu ve içeriye adımladı. Nereye bakarsa anılar canlanıyor Castiel'ı daha çok harap ediyordu. Sonra yine bittiğini düşünen göz yaşları birer birer düştü. Artık annesiz ne yapacağını düşünüyordu. Yirmi bir yaşında olmasına rağmen kendini o korkmuş beş yaşında ki çocuk sanıyordu. Tabi o zamanlar sığınacak bir dalı vardı şimdi ise hiçbir şeyi yoktu.
Eve geldiğinde ilk önce mutfağa girdi. Yaptığı yemek hala ocağın üstünde duruyor aldığı şarap ise halen paketinde tezgahın bir köşesinde duruyordu. Annesine yemek yaptığı zamanları hatırladı. Nerdeyse bütün yemekleri annesiyle birlikte yaparlardı. Castiel mutfaktan çıkıp salona ilerledi yemek masasına yaklaşınca etraftaki paramparça olmuş porselenleri gördü. Aslında o parçalardan herhangi bir farkı yoktu. Geri geri adımlayarak koltuklardan birine oturdu. Derin bir şekilde nefes aldı ama nefesini geri verirken sanki kalbini hançerliyorlarmış gibiydi.
Yaşadığı bu durum onu daha kötü hale sokuyordu. Ev tamamen annesinin anıları ve eşyalarıyla doluydu. O eşyaları gördükçe daha kötü oluyordu. Hem nasıl iyi olabilirdi ki annesiyle yaşadığı bütün anılar tepesine çökmüştü ve annesinin ölümünden kendini suçlu buluyordu. Nefes alamadığını hisettiğinde kendini evden dışarı attı. Çimlerin üstüne oturarak için için ağlamaya başladı. O kadar çok ağlamıştı ki ne kadar dışarıda kaldığını bilmiyordu hava çoktan kararmıştı.
Tekrardan eve girdi ve karnı acıkmasına rağmen bir şey yemeden odasına girip yatağına yattı. Uyuyamıyacağını pekala biliyordu ama uyumak istemişti şu üç gündür nerdeyse hiç uyuyamamıştı. Daha sonra aklına uyku hapları geldi. Hemen ecza dolabına gitti ve bütün kutuyu alıp odasına tekrar döndü. Yatağa oturduktan sonra ilaçların hepsini içmeyi düşündü çünkü artık bu dünyada yapayalnızdı ve bu dünyada yaşamayı haketmiyordu. Ölmeyi düşünüp ilaç kutusunda ki bütün ilaçları avcuna döktü. Komidinin üstündeki suyu aldı ve ilaçları içti sonra en sevdiği şarkıyı açarak yatağına yattı. Uyurken annesinin yanına gitmeyi umdu.
Ama onun yerine bir süre sonra midesindeki ağrıyla yerinden sıçradı ve banyoya doğru koştu ve klozete kustu ve ta ki midesinde hiçbir şey kalmayana dek. Kusmayı bitirirken tanrıya lanetler yağdırmaya başladı.
"Neden, neden ölmeme izin vermedin ki lanet olsun senin gibi tanrıya lanet olsun annemi öldürdüğün için. Söyle ne yapacağım şimdi ben ha söyle bana sen akıl ver bana. Artık yalnızım kimsem yok neden annem yerine beni almadın neden neden? Cevap versene. Ne yaptı sana o?"
Castiel banyonun zeminde tekrar bir krize girdi ama bu sefer onu yatıştıracak kimse yoktu yanında hem karnındaki hem de kalbindeki ağrıyla birlikte kendinden geçip orda uyuyakaldı. Rüyasında ise annesini gördü ve onun ölümünü. Sonra ki gün her tarafındaki ağrıyla uyandı. Yerden kalkıp aynadan kendisine baktı ve resmen ruh gibi olduğunu düşündü. Göz altları çökmüş, her zaman parlayan o mavi gözleri şimdi soluk bir renk haline bürünmüştü.
Duş almanın ona iyi geleceğini düşünüp üstündeki iki parça kıyafeti yere bırakıp sıcak suyu açtı. Suyu ayarladıktan sonra duş başlığının altına girdi. Su tenine dokundukça rahatlıyor sanki hiç bir şey olmamış gibi hissediyordu. Kenardan şampuanını alıp eline bir miktar döktü ve daha sonra kafasını köpürtmeye başladı. İyice yıkadıktan sonra yavaş bir şekilde saçlarını duruladı ve vücudunu da yıkayıp duruladıktan sonra duştan çıktı. Beline havlusunu bağlayıp kendi için kıyafet çıkardı hepsini teker teker giydi saçını kurutmadı çünkü onu yapacak kadar kendini güçlü hissetmiyordu. Evden çıkmadan önce anahtarını kulaklıklarını telefonunu aldı.
Evden çıktıktan sonra karnı hem acıkmış hem de dün gece aptallık yapıp o ilaçları içtiği için halen ağrıyordu. Yolda yürürken neden öyle bir şey yaptığına anlam veremiyordu. Annesi her zaman tanrının işine karışılmayacağını söylerdi. Kaldırımda yürümeye devam ederken yol üstündeki bir kafe tarzı bir yere girdi ve herkesten uzak bir masa seçip garsondan omlet ve kahve getirmesini rica etti. Yemeğinin gelmesini beklerken kulaklığını takıp kafedeki insanları incelemeye başladı.
Bunu çok yapardı insanların hareketleri, giydikleri şeyleri, dinledikleri ve izledikleri şeylere bakmayı çocukluktan bu yana alışkanlık haline getirmişti çünkü insanları gözlemek onlarla konuşmaktan çok kolaydı. Şarkı söylemekten sonra en sevdiği şeydi. Hem kafasını dağıtıyor, rahatlatıyordu. Bir süre sonra kahvaltısı geldi. Her ne kadar canı istemese de kendini zorlayarak yemeği bitirmeye çalıştı. Yemeğini bitirdikten sonra masanın kenarına parayı ve bahişi bıraktı. Tam kafeden çıkarken arkasından az önceki erkek garson ona seslendi. Ona doğru döndüğünde onun elinde ki cüzdanını gördü. Yavaşça adamın yanına gelerek elinden cüzdanını aldı ve ne yazık ki cüzdanını alırken karşınıdaki onun eline hiçte abartı olmayacak şekilde dokundu.
Castiel bundan aşırı derecede rahatsız olup elini aniden çekti ve koşar adımlarla ordan çıktı. Yol boyunca koştu ta ki soluksuz kalana kadar. Castiel her ne kadar insanların cinsel yönelimine saygı duysa da ne zaman karşı cins ya da hemcinsiyle bu gibi durumlarla karşı karşıya bulununca kendini asla rahat hissedemiyor o ortamdan bir an önce ayrılmak istiyordu. Kulaklıklarını tekrar takıp yanıklardaki bir parka doğru yürümeye başladı.
Yürürken kendini düşündü. Neden diğer insanlar gibi değildi, neden kolaylıkla arkadaş edinemiyordu, neden daha önce birinden hoşlanmamıştı. Yirmi bir yaşında olmasına rağmen daha önce birisiyle bile çıkmamıştı. Tamam çıkması da gerekmiyordu ama herkes birileriyle takılıp seks - halen neden yaptıklarını anlayamamıştı - yapıyorlardı. Aşkın ne demek olduğunu hep kitaplarda okumuştu ya da şarkılarda duymuştu. Annesine sorsa da cevabı hem güvenmek ve değer vermek olmuştu ama zaten Cas etrafında tutuğu kişilere güvenir ve değer verirdi nasıl anlayabilirdi ki aşkın ne olduğunu? Annesinin cevabını hiçbir zaman yeteri bulmamıştı çünkü annesi ile babası mantık evliliği yapmıştı. Kafasındaki sorularla kalbinde ki annesinin ölüm acısıyla yürümeye devam etti.
OY VERİRSENİZ ÇOK MUTLU OLURUM DOSTLAR SEVİLİYORSUNUZ <3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trust | Destiel AU
FanfictionCastiel'ın kırılmış olan kalbini tek bir kişi düzeltebilirdi o da okyanus gözlerine bakan yemyeşil gözler..