Krallığım

58 8 0
                                    

Senden nefret ediyorum okulun popüler çocuğu.

Senden de nefret ediyorum okulun baş sürtüğü.

Ve sen, senden de nefret ediyorum sessiz tatlı kız.

Hepinizden, o oynadığınız iğrenç oyunlardan iğreniyorum.

Hepiniz mide bulandırıcı yaratıklarsınız. Birbirinizle anlaşabilmenize şaşmamalı..

Ve şeytanın sesi.. Şimdi herkes duyuyor.. Hepsi seviniyor onu duyduğuna.

Ve oyunlar başlıyor..

Uzun öğle arası teneffüsünün neredeyse tüm öğrencilere ilahi gibi gelen sesi duyulmaya başlandığında dersliklerde ki öğretmenlerde ellerinde ki ders kitaplarını kapatıp içlerinden “sonunda bu canavarlardan kurtuldum!!” nidaları ile öğretmenler odasına kaçıyorlardı.. Öğrencilerden bazıları okulun yanına yeni açılmış popüler mekana akın ederlerken bazıları okulun bahçesinde ağaç gölgelerinde toplandıkları gruplarıyla oturup günün değerlendirmesini yapıyorlardı:

Melisa’yı gördün mü Harry’nin arabasından üstü dağılmış bir vaziyette çıkmış..

Austin’in annesiyle babasının boşanacağını duydun mu?

  …

Bazıları ise..

.

.

 

Kütüphanede zaman geçirmeyi seviyorum. Özgürlüğümün hüküm sürdüğü ve yargılanmadığım bir diyar. Kimse bana küçücük bir şefkat göstermeye tenezzül etmese bile kitaplar bunu çok görmediler. Beni mahrum bırakmadılar. Bende onlara layık olabilmek için sürekli okudum onları. Kendimi Mary Shelley’nin Frankenstein kitabındaki yaratıktan daha ucube hissettiğim zamanlar oldu. Ama Albert Camus’un Yabancısında boş vermeyi öğrendim. Aslında ne kadar boş yaşadığımızı hissettim. Hiçbir yararımız dokunmazken bu hiçliğin ortasında öylece durduğumuzu düşünüp durdum. Daha sonra Kafka’nın Milena’ya olan aşkını okudum. Düşüncelerimi körükleyen bir başka efsaneydi. Milena’nın evli olduğu söyleniyor. Kafka vazgeçmemiş. Biz ne yapmalı? Hiçlikte sürüklenip durmakta nedir? İşte bu yüzden ilk adımı atmaya koca ailemin de içinde bulunduğu bu odada yapmaya karar verdim. Elimden geldiğince hiçliği kurtarmaya çalışacağım. Hiçliği bizden kurtaracağım.

Ölü balıklarız bizler. Akıntıyla karışıp gidiyoruz. Bir öncümüz olmalı.

O benim..

Krallığımın derinliklerine sakladığım hazinemin olduğu yere gidiyorum. Tüm raflar önümde. Ne aradığımı biliyorum. Bu anı çok önceden beri planlamıştım. Sadece sakladığım yerden özgür kalması gerekiyor.

Uzun zamandır planladığım sonsuzluk gerçekleşiyor. Elimi uzatıyorum. Tek bir dokunuşla yere düşüyor. Yere eğilip alıyorum ve bu saçmalığa hemen bir son vermeye köşeme çekiliyorum.

Gizlice yanımda getirdiğim kurtarıcımı çıkarıyorum. Şişenin kapağını açıp bir avuç ağzıma atıyor diğer hazinemden büyükçe bir yudum alıyorum. Krallığımın döndüğünü hissediyorum. Her şey hızlıca gözümün önünden geçiyor. Ağzımın benden habersiz yanaklarıma doğru çıktığını hissediyorum. Gülüyorum. Çok büyük kahkahalar atıyorum. Bu senin için diyorum içimde ki sessiz çığlıklarımla anneme seslenirken. Küçük yaşta beni terk ettiğin için teşekkür ediyorum..

Daha yüksek sesle gülüyorum. Üvey anneme yolluyorum sırada ki gülüşümü. Bağırıyorum ona beni sevmediği için. Yıpranıyorum gitgide. Yırtılıyorum. Bir hayvan gibi hissediyorum. Ağzımın önüne lezzetli bir boyun koysalar parçalayacak ve saniyeler içerisinde yok edecek gibi hissediyorum.

Çok şey hissediyorum. Açıklayamıyorum hepsini. Hepsi karmakarışık.

Tek bir şey hissediyorum açıkça. Kendimi kaybettiğimi hissediyorum. Gözlerim kararıyor. Bir ses işitiyorum. Çok yüksek sesle bağırıp kahkaha atıyor. Yırtıcı bir hayvan misali inliyor. Ben miyim yoksa o?

Sona yaklaştığımı hissediyorum. Sonumu görüyorum. Artık bir ölü balık değilim. Diğer akıntılarda sürüklenmek yerine kendi kendimin akıntısı oldum. Ben bir liderim. Ben bu insanlığın kurtarıcısıyım. Şimdi sadece benim gibi diğer zeki olanların bu olanları kavraması gerekiyor.

Ve ben gidiyorum. Kendi yolumdan, uzak diyarlara doğru. Yemyeşil bulutların turuncu çimlere pelerin olmasını izlemeye gidiyorum…

...

Ölü BalıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin