Bir zamanlar... Kendi halinde yaşayan bir adam varmış. Bu adamın çok hoşlandığı olmuş ama hiç aşk yaşamamış. Çok kişi girip çıkmış hayatına...
O aşkın sadece bir kişide olduğunu düşünürmüş. Yıllar geçmiş. Adam bulamamış aşık olduğu kadını.Arada sırada hiç tanımadığı aşkını düşünürmüş, "ne yapıyor acaba?" dermiş, "mutlu mudur?" diye düşünürmüş.
İşte adam öyle hayatını sürdürüyormuş. Çalışıyormuş, ailesiyle vakit geçiyormuş.
Sonra bir gün gezmeye gitmiş, tek başına geziyormuş.
Gezdiği şehirlerden birisinde dilek kuyusu diye bir şey duymuş. Oraya insanlar değerli bir şey atıp dilek dilermiş.
İlk başta inanmamış böyle bir şeye sonra sokakta gezerken yanından geçen iki tane adam konuşurken kulak misafiri olmuş.
Adamlar kuyunun gerçekleştirdiği dilekler hakkında konuşmuş. Ve adam düşünmeye başlamış. "Ne kaybederim ki gitsem?" demiş.
Böylelikle dilek yusuna gitmiş.Adam oraya vardığında çok şaşırmış. Bu dilek kuyusu dedikleri normal kuyuya benzemiyormuş.
İlk başta ağacın çevresinde geniş taşlar olduğunu fark etmiş. Kuyu yok diye umutsuzluğa kapılmış
Sonra yaklaşmış...yaklaşmış...
O taşların ardına bakmış. Kuyu ordaymış ama kuyun ortasında bir ağaç varmış. İyice yaklaşınca kuyu olduğu anlaşılıyormuş.
Agaçta dev gibi olmuş baya büyümüş. Adam içinden "Belki de ağacın kuyudan dileği orda büyümekti." demiş ve birax daha yaklaşmış. Biraz daha umutlanmış. Sonra dileyeceği şeyi aklına getirmiş. Düşünmemiş bile ne dileyeceği konusunda, belliymiş onun için zaten: aşık olduğu kadını bulup onunla mutlu yuva kurmak istiyormuş.Sonra bu dileğin gerçekleştirmesi için değerli bir şey atması lazımmış ama adam düşünmüş...düşünmüş...düşünmüş.
Adama göre o aşık olduğu kadından daha değerli hiçbir şey yokmuş. Adam boynunu bükmüş.
Çok üzülmüş.
Gözleri dolmuş.
Aşık olduğu kadını bulmak için hiç umudu kalmamış artık. Sadece onu istiyorum demiş normal bir ses tonuyla.
Gözleri iyice dolmuş. Göz yaşlarından biri kuyuya düşmüş. Sonra ağaç büyülü bir şekilde yok olmaya başlamış.
Ağacın diğer tarafında bir kadın olduğunı fark etmiş. Kafasını kaldırıp kadına bakmış, kadında o an o adamı fark etmiş.
İkiside ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bilememişler. Ağacın yok olduklarına mı şaşırsınlar yoksa ilk görüşte aşık olduklarına mı?Bir kaç yıl sonra adam ve kadın beraber yataklarına gimişler, kadın kafasını adamın omzuna koymuş. Adamda kadını kollarıyla sarmış. Sonra adamın aklına dilek kuyusu gelmiş. Eşine demişki "O gün çok üzülmüştüm hiç umudum kalmamıştı. Ağlamamak için kendimi tutuyordum sonra göz yaşlarım gözlerimden kaçıp kuyuya düştü. O an seni düşünüyordum -en değli şeyimi-. Belkide o yüzden kuyu kabul etti dileğimizi. Ben sana olan sevgimi gösterdim -bu en güzel şeydi- kuyudu seni verdi." demiş
İkisininde gözleri dolmuş biraz. Çünkü o halde bile özlüyorlarmış birbirlerini sonra birbirlerine sevdiklerini söyleyip uykuya dalmışlar ve mutlu mesut yaşamışlar.