1.Bölüm

15 3 0
                                    

Hayat iki şekilde yaşanır; ya hiç mucize yokmuş gibi, ya da her şey birer mucizeymiş gibi!

-Albert Einstein

Gün doğmuştu, kuşlar ve saray halkı uyanmıştı. Tek eksik prensin her sabah piyanosu ile verdiği resitaldi. Saraydakiler piyano sesine alışmışlardı fakat o sabah ne piyano sesi vardı ne de prens ortalıktaydı. Tabi düğün günü olduğundan herkes heyecanlıydı. Bir önceki gece prensin gözüne uyku girmemişti. Bu sebepten dolayı herkes prensin mışıl mışıl uyuduğunu düşünüyordu, haklıydılar da. İçtiği şarap hem uykusunu kaçırmış hem de midesini bulandırmıştı. Hiçbir zaman sevmemişti şaraptan gelen çürümüş meyve tadını ama neden bilinmez bir türlü içmeyi kesemiyordu. Her sabah istifra etmesi onun için sorun değildi. Aslında seviyordu o mayhoşluğu, içtikten sonraki rahatlığı. Çoğu insan düşüncelerin daha çok gıdıkladığını söyler ama prensin hemen ilgisi bozulduğu için olsa gerek sarhoşken dertlerini ve düşüncelerini tanımıyormuş gibi davranırdı.

Perdelerin açılmasıyla Jimin'in karanlığa alışmış gözleri yanmaya başlamıştı. Uykusunu bölmemek sureti ile yorganı kafasına çekmişti. Birisi yorganın ucuna yapışmış olacak ki yorgan küçük elleri arasından kaymaya başlamıştı. Bunu fark eder etmez yorganı tek varlığıymış gibi tutmuştu. Bu mücadeleden mağlup düşen Jimin bu sefer kafasını yastığın altına sokmuştu. Kafasının üzerindeki ağırlık yok olunca Jimin savaşta yastığını da kaybettiğini anladı. Sabrının sonuna geldiğinde kafasını yataktan kaldırıp karşısındaki kim diye umursamadan bağırmaya başladı.

"Bir prensi bu saatte kim rahatsız etmeye cürret eder! Kapı çalmak nedir bilmez misin?"

Sinirli yüz ifadesini gelen kişinin abisi Taemin olduğunu anlayana kadar takınmaya devam etti.

"Bir prens ve senin abin olarak cürret ettim. Kapı çalmaya gelirsek kapıyı defalarca kez çaldım. Tüm saray duydu ama sen duymadın tabi." Jimin Taemin'in bu tavrı üzerine kendine lanet etmeye başlamıştı bile.

"Senin geldiğini bilmiyordum. Sesimi yükseltmek istemedim." Jimin böyle mevzularda kendisini abisine karşı hep mahcup hissetmişti çünkü Taemin Jimin'e her seferinde kibar ve anlayışlı davranmıştı. Bu da onda ister istemez bir suçluluk duygusu oluşturuyordu.

"Mühim değil. Kalk artık. Şimdiye kadar hazırlanmış olman gerekirdi. Sen hala uyuma peşindesin. Kendi düğününe geç kalmak istemezsin değil mi?" Abisinin bu sözleri beyninde yankılanmaya başlamıştı. 'Gece ne kadar içtiysem bu gün düğünüm olduğunu bile unutmuşum' diye geçirdi içinden.

"Aslında abi..." Sözlerini içinden gelen sıvı böldü. Koşa koşa tuvalete gitti. İstifra ederken boğazını çok zorlamış olsa gerek çok acıyordu. Ağzına gelen demir tadı ona boğazının kanadığını düşündürdü ama midesinden çıkardığı şarap da kırmızı olduğu için anlayamadı.

"Jimin iyi misin? Eğer hasta isen söyle sen hastayken düğün yapacak değiliz. Hekim çağırayım mı?" Jimin böyle bir abiye sahip olduğu için kendini çok şanslı hissetti. Lakin düğünün ertelenmesi söz konusu bile olamazdı. Bu yüzden nemli dudaklarından histerik bir gülüş salı verdi.

"Merak etme abi, iyiyim. Hem kötü bile olsam bu düğünü ertelemezler. Çünkü bu düğün benim sıhhatimden daha önemli." Taemin bu sözlerin ne anlatmak istediğini anlamıştı. Gerçi konu Jimin olunca onu en iyi o anlardı. Jimin'in yaptıklarından ve yapacaklarından bile haberi olurdu. Şu an da her şeyin farkındaydı lakin kardeşinin mutluluğu için hiçbir şey yokmuş gibi davranacaktı.

Jimin ağzına bulaşan sıvıyı elindeki bezle temizlerken abisi de her zaman ki gibi küçük kardeşine nasihatler ediyordu. Jimin o sırada uzun bir 'of' çekti. Bu of 'un sebebi bıkkınlıktı bir nevi. Herkes onun düğünde bir rezalet gerçekleştireceğini düşünüyorlardı.

Forget Me Not~JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin