GİRİŞ

162 3 0
                                    

Yine pencere pervazına yaslanmış daldım yağmurlu gökyüzüne. Mutluluklarım, acılarım, neşelerim, umutlarım.. Ne varsa aynı gökyüzündeki gibi yıkanıp silindi bedenimden. Kim bilirdi ki bir davetiyenin kalbimi yangın yerine çevireceğini. Neyim varsa ona dair, hepsinin tek tek sonsuzluğa karışacağını. Acı çekmek farz mı oldu şimdi gönlüme, yoksa farzı acı çekmek miydi gönlümün?

Kaderim böyle mi yazılmıştı en başından beri yani. Umutsuz ve o kadar bi haber bu durumdan. Oysa her insan bir masal değil miydi? Her masal bitmez miydi mutlu sonla? Ne yani benim hikâyem 'sonsuza kadar mutlu yaşadılar' diye bitemez mi!

Sildim yanaklarımdan damlayan gözyaşlarımı. Oysa ben onun tek bir gözyaşına ölürken onun beni öldürecesiye ağlatması ironi değil mi?

Peki, önemli soru: "İçim kan ağlasa da onun mutluluğunu görmek onu son bir kez daha görebilmek için o düğüne gidebilecek miydim?" Bu kadar gurursuz muydum yoksa bencil mi?

Apar topar çıktım hemen evden. Görmeliydim onu son bir defa. Son bir defa daha bakacaktım gözlerine ve bitecekti. Elveda diyecektim artık. Aynı onun beni unuttuğu gibi bende unutacaktım. Unutmalıydım. Nasıl unutacaktım ki..

Düğün salonunun önüne geldiğimde hala bu sorularla boğuşuyordum. Çift kapılı girişten içeri girdim. Tam karşımda sevgili(!) gelin ve damat oturuyordu. Tam da evlilik yeminlerine denk gelmişim, şu hale bak!

Sadece uzaktan baktım karşıdaki mutlu çifte attım içime acıları ama yansıtmadım yüzüme. Nikâh bittiğine göre ayrılmalıydım artık oradan ama ayaklarım gitmiyordu ki! O da görsün istiyordum arkasında bıraktığı enkazı. Belki de o da acı çeksin. Benim yaşadıklarımı anlasın istiyordum.

Sanki ondan bunu dilemişim gibi gözleri benim olduğum tarafa çevrildi. Beni gördüğünde ki yüz ifadesini hep merak etmiştim. Ama ne beklediysem de çıkmadı, düz ifadesiz bir şekilde baktı yüzüme, gözlerime.

Kalbim çok ama çok acıdı. Sanki kaynar kazanlara düşmüştü savunmasız kalbim yandı yandı ve en sonunda kül oldu. Savruldu gözlerimden küller onun gözlerine. Akar durur oldu gözlerimden küllü damlalar. Eğdim kafamı önüme döndüm arkamı ve çıktım kapıdan. Kalbimi orda bıraktığımı bile bile dönüp çıktım. Ama daha fazla kalamazdım. Kalbim ellerinde paramparçayken daha fazla orada duramazdım.

Yanardım yine kendi kendime, kendi kederimde ama yakmazdım onu yakamazdım. Müsaade etmezdi ki kalbim. Onun esiri olan kalbim ihanet edemezdi ki ona. Onun esiriydim. Onun gizlisiydim ki hep ben. Onda gizliydi sevgim, merhametim. Atamazdım ki kalbimden. Olmadı atamadım da zaten...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 21, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşk'tan HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin