"Ansızın karşına çıkarım, habersiz ve sessiz. Ne sen tanıyorsun beni, ne de ben. Belki de yeni nefes almaya başladığımızı fark ederiz, bugüne kadar yaşamadığımızı. Kalbimiz çıkacak gibi olur, bir birimize baktığımızda. Vücudumuz hareketsiz kalır, yakınlaştığımızda..."Yıl 1987, ailesine yardım edebilmek için küçük bir kafede çalışan Mary her gününü zor ve üzgün geçirirdi. Fakat bunu dışarıya yansıtmamak ve mutlu görünmek için enerjisini ve güler yüzlülüğünü asla kaybetmiyordu. Beraber çalıştığı ve çok iyi anlaştığı üç arkadaşı vardı. Helena, Niko ve Dimitra. Onlar Marynin sahip olduğu en değerli inlardandı. Kafede işler iyi gitmediği haliyle de çok iş olmadığı için bütün mesai saatlerini oturarak veya bir şeyler ile ilgilenerek geçirirlerdi. Yine işlerin hafif olduğu bir öğle saatinde Mary ve garson arkadaşları ile masaya oturmuş gelecekleri hakkındaki planlar yapıyorlardı. Arkadaşlarının hepsi evlenip çocuk sahibi olmak istiyorken Mary kariyer sahibi olup geleceğini inşa etmek istiyordu. Ancak bunlar bir kafede çalışarak gerçekleştirilecek şeyler olmadığının oda farkındaydı. Henüz iki yıl önce babasını araba kazasında kaybeden Mary kanser hastası olan Annesi ve iki kız kardeşine bakabilmesi için bir yerde çalışıp para çıkarması gerekiyordu, haliyle bütün gelecek planları, hayalleri de suya düşmüştü. Ancak her zaman kendine inanıyordu. Hem para çıkarıp ailesini geçindirecekti, hem de hayallerinin peşinden koşacaktı. Bunları yapacağına en içtenliği ile inanıyordu ve bir an bile şüphe etmiyordu. Lakin bir an bile şüpheye düşecek olursanız, bu oyunu kaybetmiş olursunuz...
Herkes teker teker hayallerini anlatmış ve sıra Marye gelmişti. Tam söze başlayacak iken kulakları çınlatan yoğun bir egzoz sesi gelir ve herkes dışarıya bakar. Simsiyah bir silüette, motorunda ve kaskında hafif kırmızı dokunuşlar olan bir motorcu kafeye gelir. Helena ve Dimitra aralarında motorcu hakkında konuşmaya başlarlarlar, bu durum Marynin gözüne oldukça çarpar. Fakat kimse bilmiyordu ki Marynin motorculara büyük bir hayranlık duyduğunu... Motorcu elinde kaskı ile içeriğe girir ve tüm bakıları üzerine çeker. Marynin karşısındaki masaya oturur ve siparişi vermek için bekler. Dimitra hızla ayağıya kalkar ve *ben siraşi almaya gidiyorum şans dileyin* der. Olanları sessizlik ve sakinlik içinde izleyen Mary motorcuya bakmaya utanıyordu. Motorcu olması haricinde oldukça da yakışıklı ve karizmatikti. Saçları hafif sarı, bukleli ve mavi gözlü idi, haliyle arkadaşları da ondan etkilenmişti. Ancak Mary kariyer yapmak istediği için motorcuyu aklından çıkarması gerektiğini de çok iyi biliyordu. Ne kadar istemsizce de olsa sürekli gözleri ona kayıyor, onu izliyordu. Dakikalar sonra Dimitra siparişi almak için yanına gider. Aralarında konuşulanları duyamayacak kadar mesafe vardı ne yazıkki. Motorcu Dimitranın yüzüne bile bakmamıştı nerdeyse, Dimitra üstüne düşecekti her halde. Mary içten içe kıskanıyordu motorcuyu, fakat yapabileceği bişey yoktu. Dimitra siparişi alıp masadan uzaklaştı ve motorcuyu yanlız bıraktı. O sırada yapacak bir şey olmadığı için teker teker herkese bakınmaya başladı. Bunu fark eden Mary motorcunun ona baktığında nasıl tepki vereceğini çok merak ediyordu. Motorcu tam Marye bakmış gözlerini çevirmiş iken tekrar hızla gözleri ona dönmüştü. Baştan sona ikinci defa Maryi süzmüş iken onun gözlerinin içine içine bakmaya başlar. Bakışlarını üzerinde hisseden Mary daha da utanmaya ve kalbinin hızla atmaya başladığını fark eder. Kendisini acilen bu durumdan çıkarıp kendine gelmesi için onunla göz kontağı kurmamaya çalışır. Fakat başarılı olmaz.... İkisi de biliyordu bir daha göremeyeceklerini bir birlerini, ancak ikiside hoşlanıyordu bir birinden. Ne yani bu aşka engel miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAEMON
ActionHayellerin mi yoksa Katilin mi? 13 Temmuz 1993te Atinada dünyaya gelen Lucy doktorlar tarafından çok dikkat çekmiştir. Doktorlar Lucynin annesi olan yunan kökenli Marye *kızınız çok özel birisi olacak*demiştir. Lucynin babası ünlü bir motorcuydu. Bi...