Bölüm 2

21 6 3
                                    

Sabah dakikalardır çalan telefonumun sesiyle uyandım. Kimdi de sabahın bu saatinde arıyordu. Sessize alarak uyumaya çalıştım ancak uykumun kaçtığını fark ettim ve macburen telefonu elime aldım.

Simgi kişisinden (19) cevapsız çağırı...

Oha! Simge beni tam 19 defa çaldırmıştı. Eğer onu az da olsa tanıyorsam önemli bir şey değilse sabahın köründe bırakın 19 defa aramayı 1 defa bile aramazdı. Telefon yeniden çalmaya başladı.

Simgi kişisi arıyor...

Artık önemli bir şey olduğundan neredeyse emin bir şekilde, telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.
"Alo, aptal sarışın ne oldu? Bir sıkıntı mı var uyuyordum açamadım."
"Dolunay. Buraya hemen gelmen lazım! "
Bir dakika! Bu Simge değildi, bu... Bu Simge'nin annesi İdil teyzeydi. Sesi çok titriyordu ve çok ağlamaklı çıkmıştı.
"İ-İdil t-teyzeciğim günaydın neler oluyor?"
"Hemen gelmen gerek Dolunaycığım, telefonda konuşabileceğimiz bir konu değil. Hızlıca gel lütfen."
Resmen hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Birbirimize görüşürüz deyip telefonu kapattık. Hemen üzerime gri bir sweatshirt, altıma da siyah bir tayt giydim. Telefonumdan bir taksi çağırdım ve sonra telefonumu çantama koydum. Altıma gri vanslarımı giydim ve bir koşu merdivenleri indim. Kapıyı da kilitlediğimdne emin olduktan sonra taksi kapıda belirdi. Hızla taksiye bindim ve gideceğimiz yeri tarif ettim. Ne yazık ki taksinin yolda lastiği patladı. Ve ben de yeni bir taksi çağırdım. Yeni taksinin ise gelmesi çok uzun sürdü. Sonunda yeni taksiye binmiş gidiyordum ki hay aksi diğer taksiye parasını vermeyi unutmuştum. Bu defa tekrar geri döndük ve taksiciye 56 tl para ödedim. Sonunda yaklaşık iki buçuk saat sonra Simgelerin evinin önüne vardık. Taksiciye teşekkür edip ücretini ödedim ve bir koşu merdivenleri tırmandım. Zile defalarca bastım ve kapıyı sonunda bir hizmetli açtı. Daha beni içeriye davet etmeden içeriye koştum ve İdil teyzeyi aramaya koyuldum. Salonda ağlıyordu. Yanına bir koşu gittim.

"İdil teyzeciğim, neler oluyor ne bu haliniz? Simge nerede?"
Bir hizmetli İdil hanımın ağlamaktan konuşamayacağını düşünerek söze atladı.
"Efendim, biz maalesef"
"Siz maalesef ne artık söyler misiniz lütfen!"
"Biz Simge hanımı bir zehirlenme sonucu kaybettik."
O an içimde bir şeyler kopmaya başladı hücrelerimi hissetmiyordum. Nefesim kesilmişti. Yere yığılıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Nefes alamıyordum. Tansitonum düştü ve sanırım bayıldım.
"Çabuk doktoru çağırın! "
duyduğum son sözler bunlardı.

7 saat sonra...

"Neredeyim ben!" diye bağırıverdim.
İçeriye bir anki çığlığımla gözleri muhtemelen ağlamaktan kan çanağına dönmüş ve şişmiş gözleriyle İdil teyze girdi.
"İdil teyzeciğim iyi ki buradasınız! Çok kötü bir kâbus gördüm. Simge ölmüştü, siz de ağlıyordunuz!"

" Kızım, keşke sana bunlar yaşanmadı diyebilsem. Ancak benim biricik Simge'm zehirlendi ve onu kaybettik! Destediğine çok ihtiyacım var kuzucuğum. Ne olur ağlama, içim sürekli burkuluyor hasteneden çıktığımızdan beri hüngür hüngür ağlıyorum. "
" Ö-özür dilerim eve gitmem gerek. Sizin için bir sakıncası var mı? "
" Hayır kuzucuğum, sana hemen araba ayarlayalım. Senin başına da bir şey gelmesini istemiyorum. Canımın birini kaybettim zaten, sen benim kızım gibisin, seni de kaybedemem... "
Başımı sallayarak teşekkür ettim. Gitmeden son bir defa Simge'nin odasına girmek istedim. Yavaş yavaş ilerledim. Kapı kilitliydi. Göz yaşlarımı tutacağıma her ne kadar söz vermiş olsam da yapamıyordum. Kalbim paramparçaydı. Kapının önüne otudum ve dizlerimi kollarımın arasına aldım. Hüngür hüngür ağlıyordum. Benim en değerli parçam artık eksikti. Onsuz ben bir hiçtim. Şimdi ben üzüldüğümde kim beni neşelendirecekti? Kime sarılacaktım? Kime tavsiyeler verecektim? Kime aptal sarışınım diyecektim? Yanıma bir hizmetli gelip arabanın hazır olduğunu söyledi. İlerlerken ayağım buz mavisi bir sweatshirte takıldı. Bu Simge'ye aldığım , ve üzerinden neredeyse hiç çıkarmadığı, en sevdiği sweatshirtdü. Kokladım. Hizmetliye onu alıp alamayacağımı sordum. Olumlu yanıt alınca ona sarılarak arabaya ilerledim... Aynı Simge gibi kokuyordu. Onsuz ne yapacaktım ben. Eve giderken kulaklığımı çıkarıp telefonuma taktım. Simge 'nin benim için oluşturduğu playlisti ağlayarak dinledim. Eve vardığımızda ağır adımlarla kapıyı açtım. Ayakkabılarımı çıkarmadım bile, kendimi hemen yatağa attım. Kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Size her ne kadar anlatmamış olsam da uyandıktan sonra saatlerce Simge 'yi görmek için herkese yalvardım. Hastanede beklemek istedim. Acı çekmek istedim. Onunla olmak istedim. Ancak her dediğime olumsuz yanıtlar aldım. Ayakkabılarımı topuklarımla iterek yere düşürdüm. Bilgisayarımı açtım ve Simge ile küçükken izlemeye asla doyamadığımız çizgi filmi izledim. Ardından küçükken çok sevdiğimiz ve ezberleyip güle oynaya söylediğimiz şarkıları dinledim. Ah güzel günler. Neden artık yoksunuz. Leş gibi koktuğumu fark edince duşa girme kararı aldım. Su beni ayrıca rahatlatırdı. Duşa girecek iken gözüm banyodaki dolaba yöneldi. Kapağını açtım, orada beni içine çeken bir şey vardı. Sonunda gözüme çarpmıştı. Bu... Bu Simge'nin şampuanıydı. Bu onun kokusu oldupu için açmaya kıyamamıştım. Hala kıyamıyordum ama onu özlemiştim. Şampuanı alarak hızlı bir duş aldım. Duş çıkışında pijamalarımı giydim ve buz mavisi sweatshirte sarılıp ağlamaya başladım tekrardan. Onu çok özlüyordum. Ben öylece ağlarken telefondan gelen bildirim sesiyle irdikdim.

Myfeelingsarefaded adlı kullanıcıdan bir mesajınız var

Bu haber bu gün beni rahatlatabilecek tek haberdi. İçimde anlayamadığım bir heyecan oluştu.Bilmediğin bir insanla konuşmak insanı rahatlatıyordu. Gerçekte tanıdığınız kişilere söylemeye çekindiğiniz şeyleri bilmediğiniz birine anlatmak çok daha kolay oluyordu. Sweatshirte telefonu gözterdim. Sanırım yabancıyla konuşma vakti ha? dedim ve sırıtmaya başladım. Sweatshirtün içinde ne kadar Simge olmasa da onu hayal edecektim. Simge'nin şu an yanımda otuz iki diş sırıtıp enişte diye bağırdığını hayal ettim. Simgeyle beraber bildirime tıkladık. Ve mesaj açılıverdi.

MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin