01.11.2017

200 18 56
                                    

Güneş, kara bulutların ardından soluk huzmelerini ıslak beton taşlarına, yağmurun ufak damlacıklarını dallarında taşıyan çiçek ve ağaçlara yansıtırken aynı şekilde bu ufak ışın demetleri sarı evin camlarından güzel bir güne başlayan bir çiftin yatağına da misafir olmuştu.

Kahve tutamlı genç beden yüzünü narince okşayan kış güneşi ile gülümsemişti yatağında derince gerinirken. Gözleri biraz uzun bir sürenin ardından açılmayı kabul ettiklerinde hiç vakit kaybetmeden ayaklanarak bir koşu yüzünü yıkadıktan sonra ciğerlerine dolan portakal çayının kokusunun tüttüğü mutfağa doğru ilerledi.

İşte onun asıl kış güneşi buradaydı.

Min Yoongi'nin kış güneşi, Jeon Jungkook.

Kurutulmuş portakalların gerekli olanını demliğe çoktan koymuş olacak ki, geriye kalan portakalları paketleyip kaldırmış, alelacele tek ve en sevdikleri fincanları çıkarıp tezgaha usulca yerleştirmişti. Çoktan demlenmiş çayın altını kapatıp fincanları taşırmadan ve çayın demlikten fışkırmasına izin vermeden doldurarak işini bitirmek istemişti; ve yaptı.

Yoongi, sevgilisinin usta ellerini ve mutfakta onu görmeden bir oraya, bir buraya ilerleyişini hayranlık ile izliyor, heyecan, mutluluk, saflık taşıyan mimiklerine dalıp gittiğini fark ettiği an ona her geçen süre içerisinde yine aşık olduğunu da tekrar tekrar işliyordu zihnine.

- Min Yoongi, umarım beni izlediğini fark ettiğimin bilincindesindir.

- Uh, yakalandım.

- Evet bay Min, yine.

Sözünü bile isteye yarım bırakıp ona yaklaşmakta olana doğru dönmüş, ince ellerin belini kavramasına izin verirken kendisi de portakal kokulu ellerini sevgilisinin omzuna yerleştirmişti sözünün devamını getirirken:

- Yakalandınız ve bu 4 yıllık birlikteliğimizde bilmem kaçıncı yakalanışınız. Kesinlikle berbat bir ajansınız.

- Bu doğru efendim, üzgünüm... Huzur ve neşe saçan gülüşünüz her seferinde öylesine sarhoş ediyor ki beni... Dalıp gidiyorum öylece.

- Pekâlâ... Ajanlık konusunda kötü olabilirsin ama beni kendine tekrar tekrar aşık etmede oldukça yeteneklisin.

Jeon, yüzünde engel olamadığı bir gülümseme ile kafasını sevgilisinin boynuna gömmüş, kokusunu içine çekerken gözlerini huzur ile yummuştu. Yoongi ise onun karamel tutamlarına dudaklarını bastırmış, derin bir öpücüğün yumuşak tutamlar arasında kaybolmasına izin vererek sevgilisine sıkıca sarıldı.

- Bu anı bozmak istemiyorum ama çaylar soğuyacak.

- Haklısın... Hadi öyleyse, yağmurun yağışını izlerken sıcak çaylarımızı içelim ve ben de yağmur yerine seni izleyeyim.

- Yoongi!

- Ne? Başkalarını izlemeni mi istersin?

- Tanrım hayır! Sadece yağmur taneleri çok büyüleyici ve biz onları beraber izlemeliyiz.

- Yağmur tanelerinin büyüleyici olduğunu düşünmen seni oldukça sevimli kılıyor, bunun farkındasın değil mi? Bu yüzden ben onlar yerine seni izliyorum.

- Pekâlâ, pekâlâ... Çaylarımızı buz kesti, hadi hadi.

Jungkook hemen çay fincanlarını alıp balkona doğru ilerlerken Yoongi de hızla battaniyelerini kapmış, sevgilisini takip etmişti.

İkili kırmızı battaniye içinde, ellerindeki fincanlarda en sevdikleri portakal çayı ile - en azından biri plana sadık kalarak- yeryüzüne düşen şeffaf tanecikleri izliyor, soğuktan üşümeye başlayan parmaklarını birbirlerine kenetleyerek ısıtıyor, zihinlerine yeni ve güzel bir hatıra daha işliyorlardı.

Bu an her daim tekrarlanacaktı. İlkbaharda kiraz çiçeklerini, yazın güneş ışınlarını, sonbaharda yağmur damlalarını, kışın ise kar tanecikleri kırmızı battaniye ve portakal çayı ile izleyeceklerdi.

Buna eminlerdi... Lakin kader kurulan plan ve hayallere her daim gülerdi.


----------

Yeni bir başlangıç... Biraz zor olacak gibi ama umarım başarabilirim...

Sizleri özledim ay çiçeklerim, umarım tekrar büyük bir aile olabiliriz.

愛(Ai)'den sevgilerle...
Sizi seviyorum ay çiçeklerim 🌻💛

I'm fast too.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin