sevgili'nin zarâfeti.

3.1K 234 98
                                    

Bölümleri, medyadaki şarkıları dinleyerek okumanızı rica edeceğim. Arka plânda açıp yeniden bu uygulamaya geçerseniz birlikte okuyabilirsiniz.
Keyifli okumalar dilerim.

-ivan.

''
Odada dağınık hâlde yanan mumlar turuncuyu hâkim kılıyordu ortamda, tavanda asılı duran koca avizenin birkaç kolunda yananlar ise sönmeye meyillilerdi. Belli ki onlar da yorulmuştu bu anlamsız işten. Duvardaki zarif işlemeler, raflarda duran kitaplar ve mürekkepler, en önemlisi de baş köşede duran saksafon o'nu hatırlatıyordu. Güzelliğinin birbirinden eşsiz kıyafetler içinde çaldığı saksafonunu en özel köşeye yerleştirmişti, kendisinden başkasının dokunmasına izin vermezdi. Zaten buraya ikisinden başkası adım atmamıştı, ilk andan beridir.

Biçâre adam her gün aynı saatte gelir, aynı kıyafetlerini giyer ve piyanosunun başına otururdu. Bugün de diğer günlerden farksızdı, ruhu sızlıyordu ilk günkü gibi.

Önce ahşap dolabın önüne geçti, dudakları kurumuş, gözleri içine çökmüştü. Dolabın kapılarını açtı, o kara günden beridir içindekiler hiçbir zaman değişmemişti. Kahverengiye çalan takım elbisesini, siyah boğazlı kazağını ve köstekli saatini çıkardı içinden. İpek gömleğini ise ayrı bir askıya asmıştı, en çok onu yakıştırırdı sevgili'sine. Hepsi aynı yerde dururdu, ayırmazdı birbirlerinden. Dolabın yanında duran rugan ayakkabılara ilişti gözü, baktıkça hatrına düşüyordu sevgili'si.

Kafasını çevirdi, kolundaki kıyafetleri göğsüne yaslamıştı. Ayakta durdu birkaç dakika , zihnindeki kalabalık durulmuş, bedeni uyuşmuş gibiydi. Kapattı gözlerini, bu sefer düşünceler zaman kaybetmeksizin hücum etmişlerdi kafasına.

Biriciğinin çehresi gözünün önüne gelmişti âdeta, gözlerini kapatan muazzam şekilde sıralanmış uzunca kirpikleri, kalemle çizilmiş kadar düz burnu, şekilli dudakları.. en çok da sol gözünün altındaki benini unutmuyordu. Simsiyahtı ve dikkat çekiyordu, bu yüzden en çok orayı öpmeyi seviyordu.

Ve ardından yine o eşsiz müzik, istemsizce gülümsemişti, elindeki kıyafetin bileğini evcunun içine almış ve etrafında dönmeye başlamıştı. İlk danslarını hatırlıyordu. Önce ileri, sonra geri.. ritim tutturmuştu içinde. İlk kez bu odada dans etmişlerdi, büyüklüğü ve genişliği dans pistlerini aratmıyordu. Birkaç adımdan sonra durmuş ve sol ayağını geride bırakarak destek almıştı. Öne doğru eğilmişti, yeniden sevgili'sini öpebilmek umuduyla. Sessizliği bozan, çatallı ve yorgun sesi olmuştu.

━"Monsieur, la lumière divine dans vos yeux fait trembler mon âme. En l'honneur de cette danse, pourriez-vous me donnez vos lèvres?"

("Bayım, gözlerinizdeki ilâhi ışık ruhumu titretiyor. Bu dans şerefine, dudaklarınızı bana bahşeder misiniz?")

Doğruldu yavaşça, her geçen gün değişiyordu. Kontrol eden mi yoksa kontrol edilen mi olduğunu kavrayamayacak hâle geliyordu.

Elindekileri taburenin üzerine bırakmış, gömleğinin düğmelerini aşağıdan yukarıya doğru açmaya başlamıştı, boğazındaki düğmeye geldiğinde zorla yutkunmuştu. Omuzlarından aşağı süzülen ipek gömlek yere serilmişti ama kendini umursayacak durumda değildi, taburenin üzerindekileri aldı tekrar eline.

Askıdan çıkardı teker teker parçaları, her hareket edişinde kemikleri dahi acıyordu. Dışarıda yağan kar, hatıralarını düşürüyordu zihnine bir bir. Yüzündeki buruk ve hissiz gülümseme saniyeler içinde solmuştu, gülümsemeye devam ederse aklını yitireceğini biliyordu.

gecenin ahengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin