şeytanın kurucusu: geçmiş.

551 83 53
                                    

Bölümleri, medyadaki şarkıları dinleyerek okumanızı rica edeceğim. Arka plânda açıp yeniden bu uygulamaya geçerseniz birlikte okuyabilirsiniz.
Keyifli okumalar dilerim.
-ivan.

''
Ne zaman ki insan yorgunluğuna yenik düşer de kendini esir kılarsa; belleği, yıllarca şımartıldıktan sonra terk edilen, artık sokak köpeği olmayı beceremeyen ama gidecek bir evi de olmayan zavallı bir kaniş acınasılığıyla oradan oraya atlayıp durur.

Bazı geceler, zaman bir yerlerde takılıp kalır. Bazı şarkılar sadece böyle zamanda dinleyelim diye vardır. Bazı şiirler ancak böyle zamanlarda anlaşılabilir. Bazı hikâyelere sadece ve sadece böyle zamanlarda katlanılabilir.

Zifiri karanlığın hükmettiği bazı gecelerde zaman, buzdan yapma bıçak kadar sert, soğuk ve şeffaftır. Görünmeye lüzumsuz bir el onu ruhumuzun en hassas ve derin noktasına batırır, işte o zaman farkındalıklarla yerle bir oluruz.

Jeon için değişen hiçbir şey yoktu her zaman olduğu gibi, ne karanlığı aydınlığa çıkıyordu ne de mutluluk ırmaklarından bir damla su geçiyordu. İçinde kopan fırtınalarına dur demekten sıkılmış, sessizlikle savaşan çığlıklarını yenilgiye uğratmaktan başka bir şey yapmıyordu. Biliyordu ki çığlıkları bir kez patlasa, ciğerlerine kadar kan dolacaktı göğüs kafesi.

'

Kibritten yanan eli yavaş yavaş titremeye başlamıştı, soğuktan değildi bu titreme.
Şömineyi bir şekilde yakmıştı, zamanı geliyordu odalara girmesinin. Bastığı her adımda anısı, anıları vardı. Bu evde ikisinin dokunmadık yeri, ikisini hissetmeyen tek bir mekân, zaman yoktu.

Aşağı kat, ortada bulunan merdiveni çevreleyen koca bir odadan oluşuyordu. Duvarlar âdeta rönesans kalıntılarından ibaretti, aşağı inmek için yeltendiğinde gözüne çarpan tablolarla ürpermişti. Her birinde o'nu görüyor, duyuyor, hissediyordu. Sevdasından deliriyordu olduğu yerde, kafasını toparlayamıyordu bir türlü.

Bakındı etrafına, uzun zamandır aşağı kata inmemişti. Şimdi de inmeye cesareti yoktu, adımını geri çekti. Duvarlar üzerine gelmeye başlamıştı, kaçacak yer arıyordu daralan alanında. Kalbi kulaklarında atıyordu, çıkardığı her ses okmuşçasına saplanıyordu beynine. Oradan oraya koşuyordu, avuç içleriyle kulaklarını kapamıştı; aksi hâlde fısıltılar beynini daha sert kemirecekti.

Sonunda kendini bir odaya attı, gözleri sonuna kadar açılmıştı ve nefesini düzenleyemiyordu. Kapıyı kapatıp yere çöktü, dizlerini göğsüne çekmişti ve elleri hâlâ kulaklarını tıkarken öne arkaya sallanıyordu.

╾ "Geçecek Jeongguk, susacaklar birer birer. Onlara karşı kaybetmeyeceksin, bak hâlâ buradasın. Kanın damarlarında dolaşıyor ve nefes alıyorsun." ╾

Kendini sakinleştirmek adına sarf ettiği tüm kelimeler dudaklarından dökülene kadar kan kusturuyordu ona. Ne yaparsa yapsın, ne düşünürse düşünsün yararsız olduğunu bilmesi onu kahrediyordu, bilmesine rağmen uzun zamandır kendine oynadığı oyunu sürdürüyordu.

Kafasını kaldırmıştı nefesleri düzene girince, şimdi ise gözleri heyecan ve nefretle parlıyordu. Bu oda ona hatırlamak istemediği muazzam anıları anımsatıyordu, beyni buradan çıkmak için gönlüyle savaş verse de kaybetmişti.
Yalvarışlarının arasında güç belâ ayağa kalkmıştı, yerdeki tozdan kirlenen ellerini es geçip duraksayan adımlarıyla ilerliyordu o kutsal mekâna.

gecenin ahengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin