"sıradan hayalleri varmış,ama hepsi ondan alınmış"
~neden bu gözyaşları geceleri akıyor~
*Hermione'nin ağızından*
Beyaz ışık gözlerimi yakarken istemsizce ağızımdan hafif bir inleme kaçtı. Gözlerimi yavaş yavaş açarken Hogwarts'ın bahçesindeydim. Tek fark, savaştan iz kalmamasıydı. Sanırım ders saatiydi çünkü bahçede kimse yoktu. Hangi zamanda olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Fakat bunu yaparken dikkat çekmemem gerekiyordu çünkü yaptığım en ufak şey geleceği çok büyük bir şekilde değiştirebilirdi.
Kimseye görünmeden kızlar tuvaletine girip aynadan kendime baktım. Tanrım, o saf güzelliğimden eser kalmamıştı.
Ne! Bu ego değil. Sadece güzelliğimin farkındayım.
Göz altlarım hafifçe morarmış, saçım dağınık ve kıyafetlerim yırtıktı. Yüzümdeki yaralardan bahsetmiyorum bile!
İlk önce musluğu açıp yüzümü yıkadım. Saçımı parmaklarım tarayıp, bileğimdeki tokayla saçımı topladım. Cebimden asamı çıkarıp büyüyle yüzümdeki yaraları iyileştirip kıyafetlerimi düzelttim. Birkaç saniye daha kendime aynadan bakıp normal bir insana benzediğime kanaat getirip lavobodan çıktım.
Lavoboda geçirdiğim süre içerisinde dersler bitmiş ve öğrenciler yavaş yavaş dışarı çıkmaya başlamıştı. Çoğu kişinin gözü benim üzerimdeydi. 'Bu kim la' dercesine bakıyorlardı.
Adımları hızlandırıp Ravenclaw'lı bir kızın yanına gittim.
"Merhaba" kız hafif bir şaşkınlıkla konuşunca lafı uzatmadan aklımdaki soruyu sordum.
"Beni Müdür Dumbledore'un yanına götürür müsün?" dudağı hafif bir alayla kıvrılırken konuşmaya başladı.
"Müdür Dippet demek istedin sanırım"
Hayır... bu kadar geriye gitmiş olmam imkansız.
Sonuçta zaman döndürücüler kısıtlı zamanlara gidebiliyordu. Ki, benim zaman döndürücüm en fazla 48 saat geri gidebilirdi.
"Evet kusura bakma, buraya yeni transfer oldum da."
Kızın sırıtması daha da genişlerken konuşmaya başladı.
"Müdürün adını bile hatırlamadığına göre bir Ravenclaw olmadığın belli" Bilinçli olarak biraz bağırarak konuşmuştu. Herhalde rezil olmamı istiyordu.
Yumruklarımı sıkarken kendimi tutamayarak konuşmaya başladım.
"Çağın en zeki cadısına karşı biraz daha kibar olursan sevinirim."
"Çağın en zeki cadısı sen değilsin! Bellatrix Black!"
Tanrım! Hangi zamandaydım ben. Yüzümdeki endişeyi gizleyerek kızın kulağına yaklaştım. Kimsenin duymaması için fısıldıyarak konuştum.
"Hangi çağın olduğunu söylemedim." Geri çekilip yüzüme bir sırıtma oluşturdum.
Ne dediğimi gayet iyi anlamıştı ve yüzünde büyük bir şok vardı.
Bekle... ben az önce sinirime hakim olamayıp ona gelecekten geldiğimi mi söylemiştim!
"Dalga geçiyorum seni muggle beyinli. Müdürün odasını kendimde bulurum" Kıkırdayarak kızın yüzüne bakmadan ilerlemeye başladım. Daha deminki atışmadan dolayı bi' kaç kişi hala bana bakıyordu. Adımlarımı hızlandırırken karşımda en az 30 yaş genç Dumbledore'u görmemle şoka uğradım. Onu canlı görmek... Kalbim yerinden çıkıcakmış gibi atarken onun yanına doğru gittim.
"Bay Dumbledore. Sizinle acil konuşmamış gereken şeyler var."
Kafasını yavaşça bana çevirdikten sonra kibar bir ses tonu ile sordu.
"Sizi tanıyor muyum Bayan..."
"Granger. Hermione Granger. Ve evet tanıyorsunuz. Yani tanıyordunuz... Yani tanıyacaksınız!"
Dediğim şeylerin saçmalığına karşı yüzümü buruştururken Dumbledore anlayamadığım bir şefkatle kıkırdadı ve konuşmaya başladı.
"Sanırım az çok anladım sizi Bayan Granger." dedi boynumdaki zaman döndürücüyü gösterirken. Benim konuşmama fırsat vermeden konuşmasına devam etti.
"İsterseniz benim odama gidelim."
Birden yürümeye başladığında ben de arkasından ona yetiştim.
***
"Yani 1990'dan geldin"
"Evet efendim."
"O Tom'da bi bokluk olduğunu biliyordum" şaşkınlıkla ağzım açılırken Dumbledore'un küfretmesini hiç mi hiç beklemiyordum.
"Neyse, bu akşam, akşam yemeğine sen de katılacaksın. Seçmen şapka binanı seçecek. Sonra binana git biraz dinlen. Planımızı zaten biliyorsun. Riddle'ın güvenini kazanıp onu yok edeceksin. Ve mutlu son. Şimdi gidebilirsin"
Hızlıca beni başından savar gibi konuşması ne kadar moralimi bozsa da, arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim. Sonunda aklıma gelen şey ile arkamı döndüm.
"Efendim sormayı unuttum ama, kaç yılındayız?"
"1945"
Voldemort'un yükseliş dönemi. Onu avlamak için iyi bir zamandı. Tüm arkadaşlarımın intikamını alacaktım. Voldemort adını hatırlayacak bir kişi bile kalmayacak.
****
18 dakika.
Tam 18 dakikadır seçmen şapka hangi binaya gideceğimi seçmeye çalışıyordu. İlk 7-8 dakikadan sonra insanların canı sıkılsa ve işlerine dönseler de, daha da uzayınca dikkatlerini bana vermişlerdi.
"Zekisin çok zekisin. Aynı zamanda pratik ve iyi kalpli. İyi kalplisin ama bir Hufflepuff kadar alçak gönüllü değilsin. Ayrıca bir Ravenclaw olmayacak kadar cesursun. Evet, Evet bir Gryffindor olabilirsin. Ama içinde nedensiz bir intikam arzusu, yersiz bir fesatlık ve Slytherin'lileri kıskandıracak bir kurnazlığın var. Bu sefer buldum."
Bir kaç saniye sessiz kaldıktan sonra şapkanın gür sesi tüm Hogwarts'ı doldurdu.
"SLYTHERİN"
yine saçma ama gerçekten ilham gelmiyor ballarım sjbvbcnkdl
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bury A Friend •Tomione•
FanfictionVoldemort ile olan savaş sırasında bir cadı Hermione'yi geçmişe gönderir. *** "Söylesene Granger neden bir ölümyiyen olmuştun?" "Her zaman güçlü olanların yanında olmayı tercih ederim Lordum." Riddle'ın yüzünde bir sırıtış oluştu. Yavaş adımlarla...