⌱ The Library
[ Rosenfeld - I Don't Need Your Name ]
< ☃ >
Karanlığa fısıltı gibi karışan ayaz ve pamuklarla süslenmiş geniş bahçe; tabanlar altında ezileceği zamanı bekleyerek ezgisini sessizleştirmişti sanki. Uyuşuk bir zilin ardından, tüm soğuğuyla kucak açtıkları arasında; titreyerek kapıdan çıkan ve kıyafetlerine iyice sarılanlar da vardı, rüzgarın pembe pembe öptüğü burnu ile evine kadar eşlik edeceği asıl öpücük sahibini bekleyenler de.
Gençlik güzel şeydi. Yapabileceğin şeyleri yapman gerekenlerin ardında tutman gerekse de, saatlerce gezindiğin karlı yol bile sana zevk verebilmekteydi.
Bunları düşünerek gözlerinin yazdığı senaryoya tebessüm etti dudakları. Kalbinde ufak bir heyecan filizleniyor, soğuk havaya savaş açmış olan şömineye daha da yaklaşırken buluyordu kendini. Elini saçlarından geçirdiği vakit dudaklarından ılık bir nefes firar etmiş, sıcağı hakim kılmaya çalışan cepheye yardımda bulunmuştu istemsizce. Belki de, işitme duygusuna fısıldayan alevlerin çıtırtısına hak vermiş, bu alımsız savaşta taraf tutmaya başlamıştı.
"İşte buradasın!"
Duyduğu sevgi dolu gülümseme ile bakış açısına giren eşsiz kızıl saçlar sayesinde anlamıştı, dostu da onunla aynı cephede savaşacaktı. Yardıma gelmiş olmalıydı.
"Çok bekletmedim umarım." diyerek kızıllarını kulağının arkasına sıkıştıran mahçup gülümsemeye, başını iki yana sallayarak aceleyle cevap verdi.
"Hayır hayır, ben de dışarıyı izliyordum."
Kurduğu saçma cümleye rağmen aldığı gülümseme ve bileğine sarılarak onu ayağa kalkması için çekiştiren zarif parmakların bedenini bezden bir bebekmiş gibi yönlendirmesine izin verdi. Buz soğuğunu aratmayan koridorlardan geçerken, nereye gideceklerini iki genç de biliyordu. Gündüz ve gecenin birbirlerini kovalamaya devam ettiği gibi, vazgeçmeyi reddettikleri bir hazinenin peşindeydiler. Yıllandıkça bir papatya şarabına dönen sert sayfalara ve o şarabın kokusundan bile lezzetli olan bilgilerinin tadına bakmalarına izin verecek o kitaptı aradıkları.
Vücutta aniden beliren izleri açıklayan esrarengiz bir kitap.
Yalnız ve karanlık nedeniyle içine kasvet çökmüş karidorda iki çift ayak sesi yankılanırken, attığı adımlara eşlik eden düşünceleri bu kitabın varlığından çok, onu nasıl bulacaklarını kestirememenin özgüvensizliğini yaşatıyordu gence.
"Rose..." dedi adımları arasında, nefeslerine eşlik eden sesli bir yutkunmayla. "Belki de yeniden revire gitmeliyizdir."
Defalarca duymuş olduğu bu sözlere karşın; genç kız, hareketlerine eşlik ederek alev parçacıkları gibi savrulan saçlarını umursamadan, aniden durmuş ve en yakın arkadaşına badem gözleriyle bakmıştı, "Hayır Bay Umutsuz. Bakmamız gereken birkaç raf kaldı." Başını hafifçe yana eğdi ve haklı olduğunun farkında bir gülümseme ile, ikna ediciliğini konuşturdu. "Şimdi bırakırsak önceki günlerimize yazık olmaz mı hem?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood Moon ☭ Taekook
VampireKırgın kristallere kucak açmış gözleri usulca önündeki pamuk örtüyü tararken titrek bir nefes almıştı genç adam. Artık biliyordu, ondan kaçan geçmişini yakalamak için bir fırsata sahipti. ___ Gözleri umutla parıldayan bu adamın ismi Kim Taehyung'du...