7/9

136 22 40
                                    

"Ben Kim Youngkyun. El birliğiyle öldürdüğünüz Kim Chanmi'nin kardeşi. Ve hepinizden teker teker intikam almaya geldim."

Bu sözler bütün salona derin bir korku salmaya yetmişti. Az öncesine kadar, bu genç adamın tek derdinin Seok Woo olduğunu sanıyorlardı, her şeyi baştan sona bildiğini ve sekiz adamın sekizinin de hedefinde olduğunu ise daha yeni öğreniyorlardı.

"He-hepimizi öldüreceğini mi söylüyorsun yani?"

Çekingen ve titrek bir tonda konuşmuştu Lee Sanghyuk, az öncesine kadar esip gürleyen halinden eser yoktu. Korkuyordu, vücudunun her bir zerresi teker teker titriyordu.

Kim Youngkyun ise gülmüştü yalnızca. "Yapmayı isterdim fakat Idle buna izin vermiyor. Yalnızca birinizi seçecekmişim öldürmek için, yalnızca o kişinin işini bitirebilirmişim."

Tuttuğu nefesi rahatça dışarı vermişti herkes, Seok Woo hariç. Zira biliyordu, tek bir kişi seçmesi gerekliyse kimi seçeceğini. Elbette kendisi olacaktı.

Bu düşüncesinde yanılıyor olmayı dilemişti, fakat yanılmadığını anlaması da uzun sürmemişti. Kim Youngkyun'la göz göze geldiğinde, damarlarında gezinen korku duygusu aniden pik yapmıştı.

O kişi sensin, dercesine bakıyordu Kim Youngkyun. Hiç konuşmasa da onun sesini duyuyordu Seok Woo adeta. Fazla direnme, kaderine razı gel dediğine adım gibi emindi, her ne kadar sesini duymuyor olsa da.

Fakat o kadere razı gelemezdi, direnmek istiyordu. O kişi olmak istemiyordu.

"Ne yaparsam... Ne yaparsam bağışlarsın canımı? Para istersen verebilirim, ömrünün sonuna kadar bolluk içinde yaşamanı sağlayabilirim.

Mevki mi istiyorsun? Seni yerime geçirebilirim, şirketimin CEO'su yapabilirim. Ha, ne dersin? Yalnızca ne istediğini söyle, söyle ki gerçekleştirebileyim."

Zavallı bir ümitle söylediği bu sözlerin durumu iyice kötüleştireceğini tahmin etmemişti. Zira öldürücü bakışlarla bakıyordu Youngkyun şimdi ona, içindeki öfke gözbebeklerinde şekilleniyordu.

"Ablamın canının karşılığının para veya mevki olabileceğini mi sanıyorsun? Hayır, kısasa kısas. Cana can. Her ne kadar senin gibi bir pisliğin ucuz canıyla ablamınkini eş değer tutamasam da en iyi seçeneğim bu, öyle değil mi?"

Sertçe yutkunmuştu Seok Woo. Zira yakayı kurtarmak yerine daha da çok batırdığının farkındaydı. "Evet haklısın, yanlış bir şey söyledim. Ama yine de halledebiliriz benc-"

"Yeter. Nefesini boşuna harcama, fikrim değişmeyecek."

Seok Woo'yu tamamen susturmuş olduğundan emin olduktan sonra gözlerini salonda gezdirdi kısa bir süre. Ardından dudaklarını belli belirsiz bir tebessüm aldı.

"24 saatiniz dolduğunda patronunuzu Idle'a götüreceğim ve zevkle kafasına sıkacağım. İtirazı olan var mı?"

İtirazı bırak, oldukça mutlulardı. Kurban seçilmemiş olmanın rahatlığı vardı üzerlerinde, Tanrı'ya şükrediyorlardı her saniye.

Bir kişi hariç tabi, o da Baek Juho.

Hiç oralı olmuyordu, zira mesele zerre kadar ilgisini çekmiyordu. Youngkyun geldiğinden beri bir kez olsun ağzını açmamıştı, o andan sonra da açmayı düşünmüyordu.

summer breeze, sf9+gidle ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin