"Alptuğ'la en son ne zaman konuştunuz Eray?" diye soran Suat abiyle bakışlarımı bilgisayar ekranından çekip karşımda oturan adama çevirdim.
Günleri ve hatta saatleri bile saydığım için sorduğu soruya bir cevap bulmam zor olmadı. "İki gün oldu Suat abi." dedim üzgünce.
En azından sesini bile duysam yetiyordu ama iki gündür bir haber alamamıştım. En azından Suat abiyi arıyordur diye düşünürken ben, şimdi onun bu sorusuyla içime bir endişe tohumu düşmüş ve hızla filizlenmişti.
"Siz ne zaman konuştunuz?" diye sordum alacağım cevaptan korkarak.
"Seninle konuştuğu gün,en son." dedi düşünceli bir sesle. Onun da kafasının karıştığını fark ettiğimde yerleşen endişemle önümdeki leptopu kapatıp "Hiç aradın mı?" diye sordum.
"Birkaç kez evet ama ulaşamadım." diye cevaplayıp gözlerimin içine baktı. Benim ifademde gördüğü şeyle bir anda yanlış bir şey söylemiş gibi ifadesi buruşsa da toparlayıp, "Tamam, endişelenme. İşi filan vardır." demişti.
Bunların boş teselli lafları olduğunu biliyordum. Bu yüzden kapattığım leptopu tekrar açarak, Alpin telefon sinyalini konuşmalarını, konumları ve işime yarayabilecek her şeyi kontrol etmeye başladım.
Sinyal bana en son eski bir hastanede olduğunu gösteriyordu. Bu oldukça olasıydı çünkü yeraltı dövüşleri gibi şeyler böyle yerlerde yapılıyordu. O adamları bulabilmek için böyle yerlere katılıyordu o da.
Ama ilginç olan en son konuşması benimleydi ve bundan biraz sonra sinyal kayboluyordu. Telefonu kapatsa bile sinyali takip edebilirdim ben ama hayır bu demekti ki telefonun başına bir iş gelmişti.
Artık doğru düzgün düşünemezken aklımı toparlamakta zorlanarak beni dikkatle izleyen Suat abiye korkulu gözlerimle baktım.
Kesinlikle bir şey olmuştu. Kim bilir o adamlar ona neler yaparlardı? Hepsi benim yüzümden..
"Ne buldun?" dedi Suat abi de endişeli haliyle.
"Başına çok çok kötü şeyler gelmiş olabilir Suat abi." dedim ağlamaklı.
"Şşt, sakin ol. Alptuğun başı hep belaya girer ama sen de onu tanıyorsundur, o bir yolunu bulur."
"Bu defa olmayabilir. Benim gitmem lazım. Beni istiyorlar zaten. Bu yüzden onun zarar görmesine izin veremem"
Keşke bencil olmayı da öğrenebilseydim o zindanda. O zaman şimdi içimdeki kötü duygular ruhumu kemiremezdi.
Beni yıldızlar büyütmüştü. Geceyle büyümüştüm. Belki de bu yüzden çoğu duygunun üzerini gece gibi örtmeyi öğrenmiştim. Daha önce bencil olmam gerekmemişti. Bu yüzden bilmiyordum.
"Senin tehlikeye gitmene izin veremem Eray." dedi Suat abi kaşlarını çatarak. "Alptuğ seni bana emanet etti."
"Ama başka yolu yok."
"Biraz daha bekleyelim. Her şey olmuş olabilir. En kötüyü düşünme hemen. Belki akşam arar."
Ona kafamı sallayarak onay vermiş gibi yapsam da aklımda hala gitmek düşüncesi vardı. Alptuğ ve Kaan benim yüzümden tehlikedeyken ben kaçıp kurtulamazdım.
Bu zaten benim kaderimdi. Kader, bana bir şans olarak Alptuğu getirmişti belki ve şimdi de almasına izin vermeyecektim. O insanların benden önce zor da olsa düzenli bir hayatları vardı. Ben ise gelmiş her şeyi mahvetmiştim.
*********
Ertesi sabah artık yerimde duramaz haldeydim. Başka bir şey düşünemiyordum. Suat abi de belli etmemeye çalışsa da endişelenmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOKSÖR - GAY
Teen Fiction[TAMAMLANDI] #LGBT'2 19.11.20 İyi madem hadi konuya girelim." deyip ellerini ceplerine soktu ve gülümsemesini silip soğuk, ürkütücü bir ifadeye büründü. "Bu haftasonu gizli VİP bir dövüş var. Bahis bir genç çocuk. Bana onu kazanmanı istiyorum." Ka...