Evimin camından öylece uzanıp giden denize baktım. Bomboş bir dünya etrafımda dönüp duruyordu. Kapı çaldı, cevap vermemi beklemeden içeriye girdi. Gerçi konuşacak hâlim yoktu.
"Yemek vakti"
Odanın diğer ucundaki masaya koyulan tepsinin sesini duymuştum. Sonrasında ise kapının kapanma sesini, bir kaç saat sonra bunu da unutacaktım değil mi? Dün bu camdan bakmış mıydım? Kimseyle konuştum mu? Yok! Boş bir zihin, ortadan kaybolmuş anılar. Mesela yarın unuttuğumuda unutucağım, kafamın içinde bir uğultu döndüğünde hiç anım olmadığını fark edeceğim. Başımı koluma yaslayıp gözlerimi kapattım. Omuzlarımdaki ağırlık nefes dahi aldırmıyordu. Denizin kokusu esen her rüzgarda yüzüme vurdu. Kâbusta mıyım? İçimdeki hiçlik duygusu sürekli artıyordu. Zihnim bulanıklaşıyor, duyduğumu ve gördüğümü algılamam dakikalarımı alıyordu. Düşünüyorum ama ne düşündüğümü bilmiyorum, gözlerime düşen perdeyi kaldıramıyorum. Sanki saatlerce uyuyorum gibi. Kapının arkasında sesler duyuyorum fakat algım kapalı. Acıdan kaşlarımı çattım. Tüm kemiklerim sızlıyordu. Her hareketim bana ıstırap dolu bir işgence olarak geri dönüyordu. Karnım açtı fakat tepsiye uzanmak sanki yıllarımı alacaktı. Sonunda bedenim uykuya yenik düştü.
"Yemeğini yedi mi?"
Gelen net sesle uyuklayan bilincim ayıldı, başka bir kişiye ait sesle gözlerimi araladım.
"Hemen bakıyorum efendim"
Açılan kapı sesinin ardından tiz bir ses kulaklarımda can bulup yankılandı. Ne söylediğini anlayamıyordum, acıdan yüzümü buruşturdum. Kolumdan çekiştirip kaldırmaya çalışıyordu fakat buna gücüm yoktu. Ayaklanmaya çalıştığım anda dizlerimin üzerine düştüm. Bedenim boş bir çuval gibi ayakta duramıyordu. Gözlerimin önünü göremiyor ağzından çıkan hiçbir kelimeyi anlayamıyordum. Midemden yükselen acımsı tat dizlerime döküldü. Acı suyu yere kusup kendimi sol tarafa yan şekilde yere bıraktım. Karnım ağrıyordu, istifra etmeye devam ediyordum. Büyük bir ses yankılandı ve ben yerden havalandım.
"NEDEN SİMSİYAH KUSUYOR? LANET OLSUN!"
Bilincim pencereden izleyip durduğum denizin mavi sularına batmış gibiydi. Dalga sesleri kulaklarımı çınlatıyor, konuşmalar bana boğuk bir tınıyla ulaşıyordu. Bedenim sarsılıyor midem sanki bir volkan gibi patlayıp yanıyordu. Kafamın içerisinde değişik görüntüler saniyelik görünüp kayboluyordu. Çimenlerde turuncu saçlı bir kız gördüm, deli gibi koşuyordu. Bir sonra ki görüntüde ise ellerini dizlerine koymuş soluklanmaya çalışıyordu.
"Kaç!"
Kim bağırıyordu ve neden kaçması gerekiyordu? Deli gibi koşuyor yer ve mekan değişiyor ama kız koşmaktan asla vazgeçmiyordu. Ellerinde neden kan vardı? Anlam veremediğim görüntüler kulaklarımdaki uğultuyu arttırdı karanlık çevremi esir aldı ama kaçması için feryad eden ses asla susmadı.
****
Kollarımda hissettiğim baskı kaşlarımı çatmama neden oldu. Bilincim yerinde miydi? Gözlerimi açamıyordum, yorgunluk hissi peşimi bırakmıyordu. Midem artık yanmıyor fakat gırtlağıma kadar iğrenç bir tat ile mücadele ediyordum. Boğazımı tutabilmek için elimi kaldırmaya çalıştığımda birinin sesi kulaklarıma çalındı.
"Uyandı"
Göz kapaklarımı açmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Tam anlamıyla bedenim ve zihnim koca bir savaşa girmiş gibiydi. Zorlukla da olsa görüş sağlamaya başladım. Bana doğru eğilmiş olan bir kadın ve arkasında duran adamın dikkatli bakışları rahatsız hissetmeme sebep oldu. Hırlama sesleri bana ulaştığında sesin kaynağını anlamak için çevreme bakındım. Kadın korkarak bir iki adım geri çekildi. Gırtlağımdan yükselen hırlama sesleri bunun bana ait olduğunu sonunda anlamamı sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Cüce
FantasyAyaklarım birbirine dolandı. Adımlarımı atamaz oldum, içeride gördüğüm şey gerçek miydi? Kolumdan tutup kendine çevirdi. "Dansımız daha bitmedi" Elleri belimi buldu, gözlerine aynı şaşkınlıkla bakmaya devam ettim. Korku tüm bedenimi sarsıyordu. "Ne...