Karol Yürümeye ihtiyacı olduğunu düşündü ve eskiden ezbere bildiği yerlerde yürümeye başladı. Uzun zamandır görmese de çoğu yer değişmemişti.
Yürüye yürüye evine vardığında anahtarıyla kapıyı açıp direk odasına çıktı. Karnı acıkmıştı ama yiyesi gelmiyordu. Ruggero ve diğerlerini düşünmek istemsizce moralini bozuyordu.
Bedenini yatağa bırakıp kulaklığını taktı ve telefonundan şarkı bakmaya başladı. Şarkıları geçip dururken çok sevdiği bir şarkıya denk gelmesiyle durdu ve dinlemeye başladı. Bu şarkının anlamına bayılıyordu.
Gerçi tam olarak anlamı bulunamıyordu da, neyse.
Şarkının en sevdiği kısım gelince söylemeden edemedi.
" I'll never get to heaven 'cause I don't know how."
Cennete hiç gitmeyeceğim çünkü nasıl gidildiğini bilmiyorum." Let's raise a glass or two."
Bir ya da iki kadeh kaldıralım." To all the things I've lost on you, oh."
Seninle kaybettiğim her şeye, oh, oh." Tell me are they lost on you, oh."
Söyle bana, seninle mi kayboldular? oh, oh." Just that you could cut me loose, oh."
Sadece benimle ilişkiyi kesebilirdin, oh, oh." After everything I've lost on you, Is that lost on you"
Seninle kaybettiğim her şeyden sonra, seninle mi kayboldular?Sesi eşsizdi, insana huzur veriyordu. Gözlerini yumup derince bir nefes aldı. Zaten morali bozukken böyle hüzünlendiren şarkılar hiç yardımcı olmuyordu.
Kulaklığını çıkarıp telefonuyla birlikte yatağa bıraktı ve yataktan kalktı. Eski anılarını hatırlamak istemişti ve bunun için içinde eskiyi hatırlatacak şeyler olan kutusunu aradı.
Olabileceği yerlere bakmasına rağmen bulamamasıyla birisinin onu atmamış olmasını umuyordu.
Biraz daha arayıp bulamamasıyla beraber hızla odadan çıkıp salona yol almıştı. Babası ortalıkta yoktu annesi ise elinde çayıyla salonun duvarındaki tabloyu inceliyordu.
"Ben gittiğimde eşyalarıma mı dokundun?!" sesi yüksek değildi ama sinirliydi.
"Gereksiz olan bir kaç şeye sadece." Annesi'nin bu kadar basit bir şeymiş gibi davranması daha da sinirine gidiyordu ve yavaş yavaş gözleri dolmaya başlamıştı.
"Bunu nasıl yaparsın." sesindeki hayal kırıklığı bütün duygularını bastırıyordu.
"Onlar önemli şeyler değildi Karol! Bir daha benimle böyle konuşma!" Karol'un içten içe sinirden gülesi geliyordu ama biliyordu ki annesinin önünde bunu yapması olayı daha da büyütecekti.
" O attığın kutuda eskiye dair anılarım vardı." sesini düz tutmaya çalışmıştı ama yine de üzgündü.
" Geçmiş geçmişte kaldı Karol, bırak o güzel anılarını ve yenilerini yaz. Üst üste yarış kazanıyorsun, bir sürü kişi sana hayran. Yaptığın herhangi bir şeyden sonra saniyesinde haberlere çıkıyorsun. Eskiden böyle değildi." Annesi tek kaşını kaldırıp gülümseyerek Karola baktığında Karol da yüzü asık bir şekilde hafifçe gülümsemişti.
Karola göre annesi onun idolüydü. Annesi gerçekten başarılı bir kadındı ve Karol ona çok özeniyordu.
Annesi yanından geçip gittiğinde Karolun gözleri yerde bir süre kaldı. Gözlerindeki hafif dolmuşluğu elleriyle sildikten sonra asık yüzünü düzeltmeye çalışarak gülümsedi. Ama gözlerine ulaşmadı gülüşü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect
Любовные романыKarol mükemmel olmak için doğmuş bir kızdı. Ailesi her zaman mükemmel olması için yetiştirirdi. Kariyerini yapmak için her şeyinden vazgeçmişti Karol. Ülkesinden, arkadaşlarından, sevgilisinden. Şimdi kariyerini yapmış ülkesinde devam etmek istiyord...