Nakliye aracı kutuları yükledi ve yeni eve doğru sürmeye başladı. Aracın arkasından ise Jimin ve babası gidiyordu.
"Evet Jimin B Planının ilk basamağı, taşınmak!!"
Büyük sayılan beyaz bir evin önünde durdular ve arabadan indiler. Evin yanında küçük bir garaj vardı. Evin önünde de küçük bir posta kutusu vardı. O kadar birşey yoktu..
Buradaki evlerin tümü aynıydı büyük beyaz bir ev, büyük bir garaj ve bir posta kutusu.. Farklı birşey yoktu. İnsanların hayatlarında farklı bir şey yoktu.
Sadece bir ev vardı, yan komşularının evi. Kırmızı-mavi renklerinde bu ev diğerlerinden bayağı bir farklıydı. Etrafı çalımlarla ve çiçeklerle kapalıydı. Zakkumlar, menekşeler, laleler ve güller.. En çok gül vardı. Birde kocaman bir arka bahçesi vardı.
Evin çatısının üzerinde bir teras vardı onun üzerinde de bir teleskop vardı ama paslanmıştı, eski püslü birşeydi.
Namjoon evi bir süzdü. "Eski kafalılar.. Jimin gel adamlara yardım et."
"Tamam, baba."
Jimin bir koliyi aldı ve eve doğru yürümeye başladı. O sırada çiftlerin üstünden ona bakan birini gördü.
Esmer bir adamdı. Kahverengi gözleri ve kahverengi saçları vardı. Saçları uzundu, boynunun bitimine geliyordu. Saçlarının dipleri yer yer beyazlaşmaya başlamıştı ama bu onun çekici olduğunu değiştirmiyordu.
Adam Jimin'i görünce gülümsedi ve ona el salladı ama Jimin eve doğru yürümeye devam etti. Yabancılar ile konuşmaması gerekiyordu..
O yüzden eve girdi ve koliyi diğer kolileri üzerine bıraktı. Babası da evin holünün duvarındaki kocaman bir mantar panoya bir şeyler asıyordu.
"O nedir baba?"
"Hayat planın ve ders çalışma düzenin, Jimin. Gel de bak."
Babası mantar panonun yanındaki küçük kapakcıkları açtı ve bir sürü sayfa ve çizelge çıktı. Mantar panonun büyük bir kısmı günlük çizelgeydi. Onun altında ise Aylık onun altında ise önündeki 4 yılın çizelgesi vardı. Babası her şeyi planlamıştı.
" Ah... Bu çok güzel baba, evet çok güzel."
"Değil mi. Öncelikle bu günlük çizelgeyi okulun sınavına girmek için bu çizelgeyi kullanacaksın. Her dakikası dakikasına planladım. Saat 5'te kalkıp yarım saatte kahvaltı edeceksin sonra yarım saatte odanı toplayacaksın sonra bir saat matematik, bir saat ingilizce, bir saat edebiyat, bir saat tarih çalışacaksın. Saat 10 olunca 2 saat kitap okuyacaksın. Kitap listesi orada kitapların da 1 saate gelir. Saat 12 olduğunda 10 dk yemek yiyeceksin yemek listen hazır merak etme. Sonra 50 dk egzersiz yapacaksın sonra 1 saat yoga yapacaksın. Sonra..."
"Sağol baba."
"Ah Jimin'im benim, harika bir büyük olacaksın. Tamam şimdi git bunları odana yerleştir ve yat."
Jimin kafasını salladı ve eşyalarını kolilerden çıkarıp yerleştirmeye başladı. Okul forması, giysileri, ders kitapları, diğer babasının ona her doğum gününde aldığı aynı kar küreleri... Hepsini yerleştirdi ve pijamasını giyip yattı.
~
Jimin saat 5'te kalktı ve üstünü değiştirdi. Babası işe gitmişti ve saat 10'dan önce gelmeyecekti.
Jimin babasının hazırlamış olduğu soğuk sandiviçi yedikten sonra bulaşıkları makineye yerleştirdi ve odasını toparladı. Zaten pek fazla dağınık değildi çünkü odasında extra birşey yoktu. Odasını toparladı katan sonra matematik kitabını ve defterini aldı ve masaya oturdu. Konuları tekrar etmeye başladı. İlk önce mantık konusu vardı.
Önermeler, bileşik önermeler derken herhalde bir 40 dakika geçmişti. Bir yerden bir ses geliyordu. Sanki, bir pervane sesi gibiydi ya da bir çark mı dönüyordu. Her ne sesi ise bu Jimin'i çok fazla rahatsız etmişti ayrıca ne sesi olduğunu da merak etmişti. Ses dışarıdan geliyor gibiydi. O yüzden Jimin dışarı çıktı.
Ses yan komşusunun bahçesinden geliyordu. Jimin renkli çitlere biraz daha yaklaştı. O sırada beklenmedik bir şekilde bir pervane çiftleri ve evin duvarını yıkıp geçti. Pervane Jimin'in ve babasının evinin duvarını delip geçmişti!?
Jimin küçük bir çığlık atıp geriye sendeledi.
"Aaah, yine aynı şey oldu, şu pervane bir yerinde duramıyor!"
Pervanenin çiftleri kırdığı yerden bir adam çıkmıştı. O dünkü adamdı, ona el sallayan adamdı.
Adam Jimin'i görmemişti hemen eve girdi ve pervaneyi sürükleyerek çıkardı sonra da arka bahçesine geri döndü.
Jimin şokun etkisinden çıkınca hemen polisi aradı. Polis adama birşey yapmamıştı zaten mahalledeki herkes onun deli olduğunu düşünüyordu. Adam sürekli başka gezegenden gelen uzun yeşil-kahverengi saçlı bir prensten, evcil bir tilkiden bahsediyordu çünkü..
Adam zarar borcu olarak Jimin'e bir kavanoz dolusu bozuk para vermişti. Jimin ise teşekkür bile etmeden içeri girmişti.
Jimin'in tek düşündüğü yarım saat aksayan dersleriydi. Hemen odaya gidip çalışmaya geri dönmüştü. Neyse ki babası gelmeden herşeyi bitirmişti. Babası yoksa hem ona hem de yandaki adama çok kızardı.
"Jimiiin, ben geldim."
"Hoş geldin baba."
"Elindekiler ne, Jimin?"
"Eee.., bugün küçük bir kaza oldu."
Bunu dedikten sonra Jimin duvardaki değiliği gösterdi babasına. Babası o kadar çok kızmamıştı. Sigorta bu zararı hallederdi zaten..
"Tamam Jimin, bu adamdan biraz çekeceğiz ama herşey senin 'geleceğin' için."
Jimin birşey demeden yukarıya çıkıp yatağına uzandı. İki saat sonra yatacaktı ve gün içerisinde sadece iki saat kendisine ayırabileceği bir zaman vardı.
Yatağa yatıp MP3'ünden bir müzik açtı. O sırada açık olan camından bir kağıt uçak içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Prince// Taekook
Teen FictionJimin, babasının onun için oluşturduğu gerçekleştirmek için çok çalışmak zorundadır. Birinci hedefi ise Özel ** girmektir. Ama bir şeyler ters gider ve Babası ile Liseye girmek için taşınmak zorunda kalır. Orada Taehyung ile tanışır. Hayalperest ve...