1. Bölüm

13 2 4
                                    

  Gece saat dört sularıy dı. Sosyal medyada dolanıp uykumun gelmesini bekliyordum ama uykum bir türlü gelmiyordu. Biraz daha baktıktan sonra telefonu kapatıp kafamı yastığa koydum. Gözlerimi kapamamla bir patlama sesi geldi. Bir hışımla yataktan fırlayıp üzerime adam akıllı şeyler geçirdim. Ailemde uyanmıştı yine bir darbe girişimi diye düşünmüştüm ama daha farklı birşeymiş. Nükler santiral patlamasıymış. Spiker kimsenin dışarı çıkmamasını çünkü mutasyon geçirme olasılığı olduğunu söyledi. Beş dakika geçmesinin ardından elektirikler kesildi. Şantelleri kontrol eden babama bakmaya çalışıyordum ama göremiyordum. "Bölgesel bir kesinti herhalde" cama doğru koşup dışarıyı yoklayan kardeşim bağırdı "Hayır baba baksana sadece ay dede aydınlık kalmış elektirikleri kesilmemiş" gülmüştüm. Bende camdan dışarı bakınca gülüncek değil ağlanıcak bir durum olduğunu anladım. "Baba dışarısı zifiri karanlık rümeysanın dediği gibi sadece ay dede ve yıldızların ışığı var". Baba telefonu aline alıp bir numara tuşladı ama geri yanıt olmadı. "Telefon çekmiyor". İlk defa böyle birşey oluyordu hiç birimiz ne yapıcağımızı bilmiyorduk. Babam gidip mum gelirdi ve yaktı. Şimdi azda olsa görebiliyordum. Annemin çok sakindi hep böyle soğuk kanlıydı çünkü ama bir elektirik kesintisinden kim niye korkardı ki. Babam mumlarla ilgili uyarısını yapıp bizi odamıza yolladı...

  
   Siren sesleri ve megafon sesi ile uyanmıştım. Balkona koşup ne olduğunu görmek istiyordum.  Kafamı dışarı çıkardığım anda öksürmeye başladım çünkü nefes alamıyordum. İçeri girip kapıyı kapadım. "-bu yüzden dışarı çıkmamanız en önemli faktördür. Evden bir birey dışarı erzak almaya gelebilir. Bazı insanlar mutasyon geçirdi ve bazılarında bilmediğimiz bir hastalık oluştu. Hiç kimse ile temasa geçmeyiniz. Bulaşıcı olup olmadığı belli değil ve elektirikler de en az bi beş gün gelmiyecek". Ne oluyordu dışarda neden nefes alamadım. Ya bende mutasyon geçirirsem. Babam bize baktı. "Kimseye kapıyı açmayım, bir birinizle temasa geçmeyin ben gidip erzak alıp gelicem". "Dikkatli ol. Kimseyle konuşma yakınlaşma uzak dur. Mutasyon geçiren var diyorlar. Seni birşeye saralım öyle git." "Hanım abartma allahın seversen hem burda senin yiğidin duruyor birşeycikler olmaz bana" annem hala endişeli bakıyordu babamın dedikleri onu rahatlatmamıştı. Babam burukça gülümseyip kapıyı çekti gitti. Ellerimi yüzümü yıkamamıştım daha doğrusu yıkamaya vakit bulamamıştım. Banyoya girip kapıyı kitledim ve rutin işlerimi halletmeye koyuldum. Ellerimi son kez yıkadığım anda üst üste patlama sesleri geldi. Deprem mi oluyordu. Yer sallandı patlama sesleri geldi. Sallanma durunca salona girdim. Annem ve rümeysa yoktu camlar patlamıştı. Dış kapı açıktı. Kapıdan bakınca babamın annemin ve rümeysanın ten renginin değiştiğini gördüm morlaşmışlardı. Kapıyı kapattım kitledim korkuyordum ve endişeliydim ne yapıcaktım. Kapıyı açıp onları almalı mıydım? Ailem nede olsa onlar yoksa o hastalığa mı yakalandılar yada mutasyon geçitmişlerdir. Derin bir nefes aldım. Odama gidip bir maske taktım üzerinede bir şal bağladım. Siyah yağmurluğumu üstüme giydim. Yanima lazım olabilecek ne varsa aldım. Peki nasıl dışarı çıkıcaktım. Düşün nisa düşün bulursun hadi. Örtüler onları bağlasam insem beni taşır mıydı kopabilir. Yada kapıyı açıp bir yere saklaniyim onlar girince ben çıkıp kaçarım. Sakat kalmaktan iyidir. Bir ip aldım ve kapı koluna bağladım. Salonun kapısını kapadım oraya baksınlar diye sonra annemlerin odasına saklandım. İpi çektim kapı kolu aşşağı indi kapı açıldı köşeden ne yaptıklarına bakıyordum. Çok yavaş ve sarsak adımlarla salona yöneldiler ama kapıyı açamadılar. Nasıl bir hastalık bu ne olmuş bunlara sonra mutfağa yöneldiler. Bende hemen kaçtım binadan dışarı çıkınca dışarının cehennem yerine döndüğünü gördüm. Binaların çoğu yıkılmış her yer harabe gibiydi. Hayvanlar başkalaşmış bitkilerin çoğu ölmüştü. Resmen dünya yok oluyordu. Çantamdan oklavayı çıkarıp elime aldım saldıran olursa vurmak için ilerleyip büyük bir markete girdim. Gaz maskesi arıyordum hiçbir insan yoktu telefonumun fenerini açıp aramaya başladım. Ama onun yerine fener bulmuştum. Büyük olanından aldım. Birkaç tane küçük ve iki tane büyük fener aldım. Büyük feneri açınca nerdeyse her yer aydınlanmıştı. Gas maskesini görünce iki tanede ondan aldım birini kafama geçirdim diğerini çantaya koydum. Fenerler içinde pil aldım. Geçen senede virüs vardı. Onun için dezenfektan kolanya felan kullanıyorduk belki bundada olur diye onlardan da aldım. Kendime silah bulmalıydım bezbol sopası bile olurdu. Temkinli bir şekilde yolda ilerliyordum. Tuhaf tuhaf sesler geliyordu. Sağtarafa dönmem ile virüslü insanları görmem bir oldu. Arkama dahi bakmadan kaçmam bir oldu koşuyordum ama nereye gidicem bilmiyordum. Sağ daki yoldan devam ettim hala koşuyordum. "İmdaaaat yardım edin" duyduğum sese yardım etmeli miydim bilmiyordum ama hasta olmadıysa yardım etmeliydim. Çökmüş binanın yanında geliyordı ses ilerledim "iyi misin?" daha fazla yakınlaştım. Ayağı yıkılan binanın altında kalmıştı. "Gücüm yetmedi yardım et belki ikimizde aynı alda itersek işe yarar." Aynanda itmiştik ve işe yaramıştı. Çantadan gaz maskesi çıkarıp ona uzattım bacağını dezenfekte edip şalı ikiye ayırıp bacağını sardım. "İyi mi yoksa sabitlemek için dalda koyayım". "Teşekkürler böyle iyi" ona benle  gel demeli miydim bilmiyorum ama böyle bi zamanda tek olmak en kötü şey olurdu. "Sende benle gel şimdilik sığınıcak bir yer arıyorum. Planım hava alanına gitmek" "Tamam ama bir sorunumuz var" diyip arkayı göstermişti beş tane hasta vardı. "Uzak durun size vurmak istemiyorum" "Şey seni pek anladımlarını sanmam sanki beyinleri yok gibi zombi gibiler" "Ne yani o zamn vur gitsin mi diyorsun" "Canım şu anda daha önemli" gelen birtanenin kafasına oklavayı geçirmiştim. Yere düşmüştü çantadan tavayı ona verdim. "Sakın temas etme" tavayı gelene gidene geçiriyordu. Ruhsuz gibiydi ve bende öyle olmalıydım bende kafasını oklavayı geçirmiştim kafası fırlamıştı. "Haaassiktir laaaaan" "Kafasını uçurdum" "Elinin ayarıda yokmuş be" diyip kolumdan tutup koşmeya başladı bende ona ayak uydurunca kimsenin olmadığı bir markete girdik. "Öldürdüm onu" "Evet gördüm hatta kafası başka gövdesi başka verdeydi. Açım ben birşeyler yiyelim." " Lan birini öldürdüm. Hergün birini öldürediğim için tuhaf geldi ama sanırsam sen her gün birini kesiyorsun bayım" güldü "Birincisi hergün birini kesmiyorum sadece pskolojim bunu kaldırabilicek durumda içinciside bayım değil mete ve gel yiyecek birşeyler bulalım göremiyorum". Çantadan feneri çıkarıp yakmıştım sendelenmiş gözlerini kapamıştı "Kör edici bir yardım dememiştim ama güzelliğin buna yetiyordu" "miğdemi bulandırdın sağol. Bende nisanur bu arada" pepsi görmemle cevher bulmuş gibi ona yapışmıştım onu almıştım bide hazır sandiviçlerden. "Bunlardan alalım yanımıza bide konservede git çanta bul" "Şimdi nisacığım bende fener olmadığı için benim-" ona uzattığım fenere sonra bana bakmıştı "aman be şu çantandada birşey olmasın" "Ben senin gibi mal değilim canım öyle eşyasız ayaklarımı bir yerlere sıkıştırmıyorum" "Söylenme lütfen" oturup yemiştik. Feneri kapayıp çantaya koymuştum. Girişten ses gelince yere eğildik hasta mı yoksa sağlıklı biri mi anlamaya çalışıyorduk. Aklıma bir fikir geldi. Oklavayı onlara doğru tutup "Kıpırdamayın yoksa vururum"

.
.
.

Beynimin durduğunu düşündüğüm an yeni br kurgunun doğması çok güzel. Sınır koyucam bide lütfen düşüncelerinzi bana aktarın sevip sevmediğinizi anlamıyorum. Sınır 5 vote. Sağlıkla kalın huzurlu kalın. Hepinizin bal yanacıklarından öpüyorum çok çok. Benim için çok değerlisiniz hadi nin kaçar.

The Beginning of The End Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin