Sabah olduğunda başımın ağrısını unutup ayağa kalktım.
Annemin yanına gittim yanağını öptüm ve yardım ettim. Başımın ağrısı buna engel olamazdı. Bizim minik mercimek de geldiğinde tam olduk. Babam zaten sabahın köründe işe gidiyordu.
"Ahh..."
Annem bana döndüğünde artık kendimi tutamadım ve başımı ovmaya başladım. Gerçekten çok feci ağırıyordu.
"Kızım iyimisin."
"İyiyim anne biraz sadece başım ağırdı."
"Tamam kızım."
Gerçekten çatlıyordu sanki Artık dayanacak gücüm kalmadı.
"Anne be..."
Sözümün devamını getiremeden kendimi yerde buldum. Bir şey hissedemiyordum. Sadece sesleri işitiyordum.
"Kızıııımmm!!!!!! Masal çabuk telefonu getir!! Allahım hepsi benim suçum.!!!"
Annemin ne suçu olabilirdi ki?
(Üç saat sonra)
Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Kimse yanımda yok tu.
"Anne."
Kendimi yataktan doğrultmaya çalıştım. Sonunda da başardım. Kapıyı açtığım da buranın bir hastane olmadığını anladım. Ama bu yatak hastane yataklarıydı.
"Anne!!!"
Bu sefer bağırmıştım.
"Masal!!!"
"Baba!!!"
Artık bağıramıyordum ama şundan emindim burası hastane değildi. Burası çok garip bir yerdi hatta baya baya garip bir yerdi. Tekrar başım ağırmaya başladığında başımı tuttum. En son duyduğum yabancı bir ses olmasına Rağmen daha önceden duyduğuma emindim.
"Hira bekle!!"
Sonrası karanlık....
(On beş dakika sonra)
Kalktığımda yanımda annem vardı. Ama bu nasıl olur.
"Anne sen... nasıl..."
"Kızım biraz dinlen."
Ailem kesinlikle benden bir şey saklıyordu. Bundan artık adım gibi emindim.
"Anne artık eve gidelim."
"Tamam kızım istersen bu gün serbestsin."
Oğuzla buluşacağım için hemen cevap verdim
"Evet çok isterim yalnız telefonum."
Annem cebinden telefonu çıkarıp bana verdi.
"Anne sen birtanesin."
(Kırk dakika sonra)
Evden çıkalı yirmi Dakika olmuştu. Parka vardığımda oğuzu gördüm. Yanına gittiğimde beni sıcak karşıladı.
"Hoşgeldin."
"Hoşbuldum nasılsın?"
"İyi sen?"
"Bende. Sen bana önemli bir şey diyecektin."
"Evet ama çok önemli değil."
"Anladım nedir?"
"Şey ben seni seviyorum."
"Şaka yapıyorsun değil mi?"
"Hayır."
İşte sabrım taşmıştı onu bırakıp gidecekken kolumu tuttu.
"Bırak beni!!!!!"
Bırak dı. Ben koşar adım uzaklaşırken o arkamdan bağırdı.
"Bir gün isteyerek yanıma geleceksin hira!!!!!"
Ağlıyordum neden ağlıyordum ben. Telefonum çalınca açtım ve burnumu çektim sanki annem görüyormuş gibi gözyaşlarımı sildim.
"Alo kızım."
"Efendim anne."
"Neredesin kızım?"
"Anne ben irem ve esma Gile gitsem problem olur mu?"
"Ne hayatta olmaz! Kızım sen delirdin mi? Asla hemen eve gel!!"
"Anne lütfen be..."
"Hemen eve gel dedim sana!!"
"Bir saat sonra geliyorum."
"Bir dakika bile gecikirsen o zaman sen düşün."
"Tamam."
Telefonu kapatıp yoluma devam ettim. Sinirden kafayı yiyecektim. Daha bir kaç gün önce izin veriyordu irem ve esma da kalmama şimdi ne değişti anlamıyorum. Anlayamıyorum!!!
Arkamda hissettiğim nefes ile arkamı dönecektim ki bir el beni durdurdu. Sonra ağzımda ve burnumda hissettiğim koku ile bilincimi kaybettim.
Devam edecek...
Canlarım o küçük yıldıza basmanız bölümü getirecek. Ayrıca okunmaların artmasını bekliyorum. Ve yine ayrıca ne kadar 'okunmalar artmadığı sürece bölüm gelmeyecek' desem de malesef ki sözümü çiğneyip atıyorum ama her zaman insafa gelmem ona göre
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş
AdventureGeçmiş her zaman acıdır. kim tahmin edebilirki? ne zaman geçmişi bırakıp geleceğe odaklansam, her şey daha berbat bir hal aldı. belki de bu hayatın bir kuralıydı. ama böyle bir kural olmaz olsun. keşke hayat her zaman kolay olsa. geçmişi keşke bırak...